Bölüm 20

40 2 0
                                    

Multimedia'da Çağrı'nın partideki hali var. :))

Hizmetçiler için ayrılmış oda, balo salonu kadar kalabalıktı. Şu an için iyi gibi durmasada ne kadar çok kalabalık o kadar iyiydi. Hepimizde aynı kıyafeti giyiyorduk. Pervin Hanım'ın beni tanımasının mümkünatı yoktu. Çok canım sıkılmıştı. Bir an önce plana başlamak istiyordum. Gerçi planı partinin sonlarına doğru uygulayacaktık ama olsun, zengin züppeleri bu kadar yakından görmek eğlenceli olacaktı. Diğerlerine baktım. Kimi elinde bir ayna deliler gibi makyaj yapıyor, kimi filmlerdeki gibi üstünü başını çırpıyordu. Gözlerimi devirdim. Hele şu makyaj yapanlar. Görende partinin onur konukları sanar. Kendimi tutamayıp düşüncelerimi salıverdim.

-Görende sizi partinin onur konukları sanacak. Ayol hizmetçisin sen, hizmetçi! Ne bu süs anlayamadım ben.

Hepsi afallamış gibi yüzüme baktılar. Tam aralarından biri ağzını açıyorduki bir garson kız içeri girdi.

-Gönül kim ?

Umursamazca cevapladım.

-Evet ?

-Burak Bey sizi çağırıyor.

Bunu demesi çok iyi olmuştu. Daha onlar bana cevap veremeden partinin gerçektende onur konuklarından biri tarafından çağrılmam, dut yemiş bülbüle dönmelerini sağlamıştı. Yüzümde hain bir gülüşle, süzüle süzüle odadan çıktım. Kısa bir koridorun ardından salon bütün ihtişamıyla karşımdaydı. Buraya geleli belki 2 saat olmuştu. Ama salonu ilk defa görüyordum. Çünkü hizmetçiler için, hizmetçi odasına açılan bir giriş kapısı vardı. Gelir gelmez güvenlik tarafından oraya postalanmıştık. Anlaşılan Pervin Hanım kuş uçurtmayacaktı. Ağzımın kenarıyla güldüm. Sürsün bakalım bu güvenli ortamın sefasını. Yarın sabah alacağı telefonla beyninden vurulmuşa dönecekti. Bana kalsa onu alnının çatından vurur, beynini patlatırdım ama yavaş yavaş acı vermek daha zevkliydi. Bu düşüncelerle orada öylece dikilirken biri kolumu kavradı. İrkildim.

-Bu gece bir felakete sebep olacağını bu kadar belli etmesen!

Gelen Burak'tı.

-Üzgünüm, bu anı yıllardır bekliyorum.

-Tamam, tamam anladık. Sakın ben işaret vermeden saçma sapan bir şey yapma. Ayrıca Pervin Hanım'ın yakınında olma. O ne çetin cevizdir. Seni her halinle tanır, sonra başımız ağrır. Anlaşıldı mı?

-Evet.

O hızla uzaklaşırken bende duvarın arkasına sinerek salonu izlemeye koyuldum. Ortalık şimdiden kalabalıktı. Pervin, ön kapının dibinde ayakta durmuş, sanki düğüne gelen akrabaları karşılar gibi bir halle zengin züppelere yerlerini gösteriyordu. Parti kokteyl şeklindeydi. Uzun dik masaların üstüne çoktan bardakta havuç ve salatalıklar konmuştu. Ortalıkta bir garson şampanya ve şarap dağıtıyordu. Salondaki büyük bordo perdeler sonuna kadar açılmış, deniz bütün koyu maviliği ve dalgalarıyla gözler önüne serilmişti. Tekrar Pervin'e döndüm. Saks mavisi, straplez uzun bir elbise giyiyordu. Boynundaki kolye heralde 100 kilo falandı. Kulağındaki küpelerde cabası. Gözlerimi devirdim. O sırada salondan içeri Çağrı ve şu Selim denen oğlan girdi. Pervin Çağrı'nın kolundan yakalayıp bir şeyler fısıldadı. Çağrı pek umursamış gibi gözükmüyordu. Gözü sürekli Selim'deydi. Kahretsin! Ben Selim'i hiç hesaba katmamıştım. Burak'ında burada olduğunu bildiği için Çağrı'yı yalnız bırakmazdı. Bunu Burak'a söylemeliydim, hemde hemen..

Teyzem yine kulağıma saçma sapan şeyler zırvalamıştı. Şu Burak meselesini sürekli gündeme getirmesini canımı çok sıkıyordu. Suratım asık bir biçimde Selim'in yanına geldim. O olanlardan habersiz hayran hayran etrafı izliyordu. Canım yaa! Keyfini bozmamak için yüzüme sahte bir gülümseme oturtup yanına geldim. Kolunu belime sardı, o sırada teyzemin çok uzak bir arkadaşının geldiğini gördüm. Tam arkasından kızıda boy gösterdi.

-Aaa bak! Melike geldii, dedim heyecanla.

Selim kafasını kapıya doğru çevirdi. Melike beni görür görmez yanıma koşturdu.

-Çağrııııı!

Çocuklar gibi çığlık atarak sarıldık. Melikeler İstanbul'da yaşarken ve ailem hala hayattayken biz çocukluk arkadaşıydık. Ailem öldüğünde bana çok destek olmuştu. O zaman onun gerçek arkadaşım olduğunu anlamıştım.

-Yeşim Teyze nerede ?

-Aaa ayıpsın damlar birazdan. Çok özledim seni bee.

-Tanıştırayım, Selim, dedim gözkırparak. Hemen anladı. Bozuntuya vermeden.

-Merhaba, ben Melike.

O sırada sohbete Teyzemle, Yeşim Teyzede katıldı. Selim'in ayarladığı grup sahneye çıkmış, bir şeyler tıngırdatmaya başlamıştı bile. İlk defa bir partiden bu kadar zevk alıyordum.

Aradan 3 saat geçer...

Yorgunluktan deliler gibi bitkin düşmüştüm. Pervin'e çalışmak zordu, ama bu kadar değildi. Birde zengin züppe karılardan biri içip içip kusmuş onuda ben temizlemiştim. Kırılan bardaklar, gürültü her şey üst üste gelmişti. Yerimden kalktım görev beni bekliyordu. Burak'a Selim'i söylemiştim oda ben hallederim demişti, umarım hallederdi. Yoksa işimiz bitikti. Salon neredeyse boşalmıştı. Son bir kaç kişi Pervin'le vedalaşıyordu. O sırada Çağrı'yı büyük pencerelerin birinin önünde gördüm. Tam zamanıydı, ama Burak hazırmıydı bilmiyordum. Tam o sırada telefon çaldı.

-Efendim ?

-Çabuk Çağrı'yı arka kapıdan çıkar, hemenn!

-Ama, ama Pervin?

-Ne diyorsam onu yap!

Elime bir temizlik kovası alarak Çağrı'ya yaklaştım.

-Efendim ?

Bana doğru döndü.

-Evet ?

İnanamıyorum beni tanımamıştı.

-Şeyy aa.

-Ne diyorsun, gevelemesene?

-Şey, Pervin Hanım gönderdi beni. Sizin için hazırlattığı araba arka kapıdaymış.

-Ama Teyzem ?

Şimdi hapı yutmuştum. Hemen bir şeyler uydurdum.

-Gittiler efendim.

Çağrı'nın suratı asıldı.

-Peki.

Ve iç çekerek arka kapıya yöneldi. Arkamı dönüp Pervin'e baktım, yoktu. Umarım ortalıkta gözükmezdi. O sırada mavi elbisesinin eteğini gördüm. Duvarın arkasında ne yapıyordu o öyle? Kovayı orada bırakarak ne yaptığına bakmak için yavaşca ilerledim. Olamazzz. Bu gördüklerime inanamıyordum. Hemen telefonumu çıkartıp kamerasını açtım. Üç, beş tane çekmiştim. İşte bu, bu gecenin ikinci bombası olacaktı. Pervin Hanım kocasını aldatıyor hemdeee, Nejat Özilhan ile..

Arka kapıya yöneldim. Off of! Teyzem büyük ihtimalle Selim'i kendi ayak işleri için bir yerlere göndermişti. Benide evime postalıyordu. Kapıyı açar açmaz soğuk İstanbul rüzgarı yüzüme vurdu. Önümde siyah bir mercedes duruyordu. Kapısı açıktı. Allah Allah! O sırada sırtımda bir el hissettim. Arkamı dönmemle Burak'ı görmem bir oldu. Bir çığlık koparttım. Eliyle ağzımı kapattı ve arabanın içine itekledi. Kapıyı kapatıp kilitledi. Deliler gibi tepiniyordum. Camlara vuruyor, tepik atıyordum. Araba hızlıca ilerledi. Bağırmaya devam ettim.

-Selimmmmm! Kurtar beni.

O adi sesiyle bana cevap verdi.

-Üzgünüm güzelim ama burada sadece sen ve ben varız...

Şarkılar Seni HatırlatırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin