Bölüm 26

23 1 0
                                    

Bir önümdeki bitmeyecekmiş gibi gelen ormana, birde Çağrı'ya bakarak deliler gibi koşuyordum. Burnu kanıyordu. Benimde içim kanıyordu.

"Selimm."

Belli belirsiz adımı sayıkladı.

"Buradayım aşkım! Buldum sonunda seni."

Hafif bir tebessüm yayıldı, o güzel yüzüne. Saçları darmadağın olmuştu. Burnundan akan kan biraz olsun azalmış, fakat hala tam olarak durmamıştı. Şu an ne yapıyor olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Deliler gibi koşuyordum. Ama neden? Nefesim kesiliyordu. Bacaklarım halsizleşmişti. Bir adım atacak mecalim kalmamıştı. Ani bir fren yapan araba gibi durdum. Az daha geç dursam bir ağaca tökezleyecektik. Çağrı'yı kucağımdan indirdim. Yavaşca adete doğanın yorganı işlevini gören yaprakların üzerine yatırdım. Gözleri tekrar açıldı.

"Selimm."

"Buradayım canım. Merak etme ben yanındayım."

Gözleri tekrar kapandı. Derin bir nefes verdim. Ceketimi çıkarıp üstüne örttüm. Derin bir nefes alarak biraz ilerledim. Nerede olduğumuzu bilmem gerekiyordu. Fakat benim nerede olduğum hakkında tek bildiğim şey ucsuz bucaksız bir ormanda olduğumuzdu. Çağrı'nın yanına dönmeliydim. Arkamı döndüğümde çok geç olduğunu anlamıştım. Ceketim kanlar içinde yerde duruyordu. Bağırmaya başladım.

"Çağrııııı!? Neredesinnn? Çağrı, Çağrıı!"

"Oğlummm, canım al, al su iç. Sadece kabus canım sakin ol."

Annemin verdiği bardaktaki suyu kana kana içtim. Annem biraz korku, biraz endişe ve birazda kızgınlıkla bakıyordu.

"İyi misin?"

Gözlerimi kapatıp, terden sırılsıklam olmuş yatağıma uzandım.

"Huhhhh. Sanırım iyiyim."

"Oğlum ne oluyor? Çağrı'ya ne oldu?"

"Bilmiyorum anne, bilmiyorum."

Burnuma gelen hafif bir yanık kokusuyla doğruldum. Kalktığımda gördüğüm ilk şey Burak'ın ateş başında, iki büklüm halde oturuyor olduğuydu. Uyandığımı belli etmek istercesine öksürdüm. Kafasını çevirdi.

"Uyandın mı kelebek?"

"Neredeyiz biz? Neden buradayız?"

Suratı kireç gibi olmuştu. Gökyüzüne baktığımda saatin 5'i geçmediğini düşündüm. Sabah soğuğu derime işlemişti. Ellerim buz gibiydi. Dudaklarımda kan tadı vardı. O an dün gece neler olduğunu hatırladım.

"Kimdi onlar?"

Afallamış gibi yüzüme baktı.

"Bi, bilmiyorum. Ben çok özür dilerim. Seni koruyamadım. Ama adamlarıma haber verdim, en yakın zamanda bizi gelip alacaklar."

Kaşlarımı kaldırdım. Adamların şimdiye kadar nerelerdeydi? Telefonu nereden bulup, aramıştın? Burada bir şeyler dönüyordu. Ama kurcalamaya niyetim yoktu. Yerimden tamamiyle kalkıp, belimi esnettim. O sırada ağaçların arasından ufak bir gürültü koptu. Burak hemen ayaklanıp önümde durdu. Tuhaf bir homurtu sesi duyuldu.

"Sakın kıpırdama."

Şarkılar Seni HatırlatırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin