''Bugün sen çok gençsin yavrum
Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaat ediyor
Sana yıllar ömür boyu
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son.''
Yeşil Başlı Gövel Ördek
***
Yol boyunca ışıklarla süslenmiş olan dört caddenin bağlandığı göbeğe kurulan şatafatlı gösteri alanının biraz gerisinde, üzerinde sanat akademisinin logosu olan otobüsün kenarında sigara içen arkadaşı Kyungsoo'ya eşlik ediyor ve çevresini izliyordu Jongdae. Yaşı on dokuzdu, kahverengi saçları darmadağındı, gözleri de şiş şişti. Dün festivalin ilk gününden sonra duş bile almadan uyumuştu, sabah da zor uyanmış kareli pijamalarıyla gösteri alanına zor yetişmişti. Gösteri otobüsüne girdiği an azarı yiyecekti çünkü Kyungsoo karşısında makyajı ve kostümüyle hazır bekliyordu, onların gösterilerinin başlamasına yarım saat kalmıştı, henüz meydandan coşkulu marş sesleri geliyordu. Jongdae otobüsün içerisindeki bağırış çağırış ve karmaşaya girmeden önceki huzurlu birkaç dakikasını geçiriyor ve ayılmayı bekliyordu, bu sırada Kyungsoo da ona kırmızı farının çevrelediği kenarlarında yıldız şekilleri olan büyük gözleriyle uyuz uyuz bakıyordu.
Jongdae, Kyungsoo'nun kendisinden nefret ettiğini biliyordu. İlk sınıf olan Jongdae sanat akademisine geldiği gibi Kabare Kulübü'nün zirvesine oturuvermişti çünkü. Bundan dolayı da okulun ilk gününden beri Kabare'nin yıldızı Kyungsoo ile sürekli yan yanalardı ama öyle en yakın arkadaş falan değillerdi. Sadece kader ve tabi ki vokal hocaları onları asla ayırmıyordu. İtalyanca Sanat Tarihi dersinde bile prova saatleri uyuştuğu için projede ortaklardı ve Kyungsoo Jongdae'ye gerçekten uyuz oluyordu. Uzun süren provalar sonrası fakültenin misafirhanesinde kaldıkları bir gece yüksek olasılıkla onu uykusunda yastıkla falan boğacaktı. Hatta şuan o topaç gözlerini kendisine dikmiş bakarken bu cinayete nasıl intihar süsü vereceğini düşünüyor olmalıydı. Tabi bunların hepsi Jongdae'nin düşünceleriydi.
İşin aslı Kyungsoo Jongdae'den öyle çok nefret ediyor değildi, az nefret ediyordu. Jondae'nin sesine hayranlık duyuyordu ve ikisinin seslerinin uyumlu olduğunu da kabul ediyordu. (Chaerin hoca büyülü ikili diyordu onlara.) Ama bu eğitimsiz çocuğun üniversiteye gelir gelmez onun yanında yerini almasına uyuz olmuştu. Kendisi on yaşından beri şan ve enstrüman eğitimi alıyordu, etnik dans eğitimi bile aldırmıştı babası ona. İdol olmak için verilen bu kadar emek ve harcanan paradan sonra Kyungsoo birkaç şirkete başvurmuş ama kabul edilmemişti, ki zaten kendisinin idol olmak istediği falan yoktu maksadı yalnızca babasını bu sevdadan vazgeçirmekti, bu yüzden de canına minnetti ama onu çirkin olduğunu düşündükleri için almadıklarını biliyordu. Çünkü Kyungsoo'da o 'sanatçı ışıltısı' yoktu onlara göre. Bok yesinler diye düşünmüştü her zaman tabi ama Kyungsoo aslında sanatçı ışıltısı derken ne kastettiklerini 21 yaşında okulun üçüncü yılının daha birinci ayı tanıştığı eğitimsiz ama ışıl ışıl parıldayan bu on dokuz yaşındaki çocuğu gördüğünde anlamıştı. O günden beri de bu kikirdek oğlan başına bela olmuştu zaten.
-Chaerin Hoca seni öldürecek, dedi Kyungsoo keyifle.
-Ölmeden önceki son birkaç dakikamı seninle geçirdiğim için onur duyuyor musun peki Kyungsoo hyung, dedi kenarları köşeli gülümsemesiyle Jongdae.
Kyungsoo sadece gözlerini devirmekle yetinip ''Çıkışta Sanat Tarihi ödevini yapmaya gideceğiz, haberin olsun, hemen ortalıktan tüyme.'' diye konuyu değiştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayıp Bulmak Neyi Değiştirir?
FanfictionArayıp bulmak neyi değiştirir? Karşımda duruyor suretin, gülü bitirir.