''Uçmak
Düşmek
Acının en derininden
Hayal etmek
Kaybetmek
İllüzyondan imparatorlukları
Bugün hiçbir şeyim yok
Eğer sen burada değilsen
Kalbim kapalı.''İki Dilek
''Kahveleri söyleyip içeri girdim, onları alıp gel. Fakültenin ortak kafeteryasındayım.''
Jongdae, okuduğu mesajla yörüngesini değiştirip Nero'ya doğru yürümeye başladı. Fakülteye gidecekti ama önce Kyungsoo hazretlerinin emirlerini yerine getirmesi gerekiyordu. Kyungsoo ona ilk dönem zorlandığı derslerinde yardım etmeye söz vermişti çünkü kulüpte kalabilmesi için not ortalamasının yüksek olması gerekiyordu. Kyungsoo'nun bu yardımı çok iyi niyetli görünebilir ama aslında bunu sadece Jongdae'nin onun karşısında eziyet çekmesi hoşuna gidiyordu.
Nero'nun kapısından içeri girip tezgâha doğru yöneldi, önünde kendi boylarında bir çocuk olduğu için sırasını beklemeye başladı Jongdae, üzerindeki mavi kazağı çekiştirdi beklerken. Şapkalı çocuk ''Ben iki kahve söylemiştim, birkaç dakika önce aradım.'' deyince tezgahın arkasındaki barista çocuk kendi yanındaki iki kahveyi öndeki şapkalı çocuğa verdi.
Çocuk karton kahve bardaklarına bakınca ''Bunlar benim sipariş ettiğim kahveler değil. Hem kim çocuğunun adına Joze koyarki.'' diye söylendi. Sonra diğer kahveyi çevirip yazanı görünce güldü. ''Güzel sesli Kyungsoo.'' yazıyordu. [Nero'nun baristası Kyungsoo'dan bir randevu talep ediyordu anlaşılan ama alacağı sonuç kötek olacaktı.] Jongdae çocuğun kendi kahvesini aldığını anlayınca onun omzuna dokunup ''Pardon, o kahveler benim galiba.'' dedi. Çocuk arkasına dönmeden sordu:
-Adınız Joze mi?
-Değil.
Minseok Jongdae'ye dönünce birkaç hafta önce caddede gösteri otobüslerinin orada gördüğü çocuğun bu çocuk olduğunu anımsadı. Sonrasında arkadaşlarına sorduğunda, onunla aynı fakültede okuyan bir konservatuar öğrencisi olduğunu söylemişlerdi ama kimse adını hatırlayamamıştı, o da irdelememişti. Jongdae'ye kahveleri uzatırken ''Joze bir isim değil zaten, daha çok koltuk adına benziyor.'' dedi.
Jongdae kahveleri alırken küçük gözlerini devirdi. ''Joze bir isim beyefendi, söylediğiniz şey bir koltuğa Jongdae demek kadar saçma.'' Barista onun bu dediğine güldü.
-Sana saçma bir şey söyleyeyim mi? Joze isminin kendisi.
Jongdae tam ağzını açıp cevap verecekken barista çocuk araya girip ''Size daha da saçma bir şey söyleyeyim mi? Bu salak tartışmayı sürdürüp insanları bekletmeniz. Buyurun beyefendi bunlar sizin kahveleriniz.''
Jongdae de parayı tezgâha bırakıp hemen arkasını döndü ve hızla dükkandan çıktı. Bu barista çocuğa ifrit oluyordu, Kyungsoo'nun gözüne girerim belki diye hep kendisiyle dalga geçiyordu. O yürürken Minseok da beklediği para üstünü ceplerine aceleyle sıkıştırıp dükkandan hızlı adımlarla çıktı. Önündeki zayıf çocuğa yetişip ''Bir de adı Joze olmayan bir çocuk yüzünden azar yedim sabah sabah.'' diye söylendi. Sonra da ayrıca Joze diye isim olmaz diyerek tekrar diretti. Aslında Joze'nin gerçekte bir isim mi yoksa koltuk markası mı olduğu onun umurunda değildi, sadece bu güzel çocuğun adını öğrenmek istiyordu. Jongdae de omuzlarını silkip ''Benim ismim Joze değil ama bu onun bir isim olduğu gerçeğini değiştirmez.'' diye cevapladı.
Minseok ''Peki o zaman senin adın ne, adı Joze olmayan çocuk?'' deyince Jongdae Minseok'un gözlerine birkaç saniye baktı, o bakışta bir ömrü içine sığdıracak heyecan vardı, dudaklarına karton kahve kutusunu getirirken ''Joze değil.'' diye sinsi bir gülüşle fısıldadı ve daha fazla heyecanlanmamak için hızlı adımlarla Minseok'dan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayıp Bulmak Neyi Değiştirir?
FanfictionArayıp bulmak neyi değiştirir? Karşımda duruyor suretin, gülü bitirir.