''Beyoğlu'nda bir tramvay
Raydan çıkmış vay
Yıkıldı gitti içimizdeki saray
Vay ki aşkımıza vay.''Tüm O Gitmeler ve Kalmalar
[Günümüz Siam-Bangkok]
Jongdae'nin elleri tir tir titriyordu.
Önünde Minseok'un bilgisayarı vardı, bahçede Minseok'un hep kurulduğu köşedeydi. Bilgisayarı açmış ekrana boş ve çözümsüz gözlerle bakıyordu. Bugün sabah Rose'un ısrarıyla haftalar sonra ilk kez Minseok'suz kahvaltı yapmıştı. Karakola gittiği günler dışında pek yemek yemediği için çökmüş olan yüzü ekrana yansıyor, kendiyle alay ediyordu.
Jongdae bulduğu notu bildirmediği için polis hala Minseok'u arıyordu, haftalar geçmiş olmasına rağmen takibi bırakmamışlar hatta Minseok'un bağlı bulunduğu ortak mail grubundaki hacker arkadaşlarının yönlendirmeleriyle operasyonu daha da genişletmişlerdi. Jongdae hackerların yardımlaşmak için böyle bir grupları olduğunu bile bilmiyordu ama bu vesileyle hep filmlerde ekranın içinde gördüğü FBI şişme montlu adamları evinin içinde de görmüştü. Chanyeol onu nasıl olduğunu sormak için aradığı bir zaman ''Bu FBI bokunu Sehun malı karıştırdı işin içine.'' demişti. ''Kusura bakma öyle baskın gibi evi aramışlar falan.'' diye de eklemişti. İkisi de Minseok'un da içinde bulunduğu ortak mail grubundaydı ve ikisi de operasyona yardım ediyorlardı özellikle Sehun her ihtimali değerlendiriyor, Minseok'u bulmak için her deliğe bakıyordu. Jongdae onlara minnettardı, henüz gelememişlerdi ama her fırsatta arıyor, ona yalnız olmadığını söylüyorlardı, bu yaptıklarıyla yalnız olduğunu ona daha çok hatırlattıklarını bilmeden. 'FBI boku' Jongdae için sorun değildi, görevliler evde Minseok'un kimliğini bulup pasaportunu bulamayınca şüphelenmişlerdi ama çok üzerinde durmamışlardı, Jongdae'nin de endişelenecek bir şeyi kalmamıştı. Minseok pekâlâ tehdit alıyor ve kaçırılabileceğini biliyor, bu yüzden her an ihtiyatlı davranıyor olabilirdi, onlara göre. Evlerinden çıkarken ajan kılıklı herif ''Siz de dikkatli olun beyefendi, demişti.'' ''Siz de ihtiyatlı olun sitenin kapısında görevliler var ama yine de her an kaçmaya, saklanmaya ya da bizi aramaya hazır halde olun.'' Yasladığı başını kapıdan ayırıp usulca sallarken düşünmüştü Jongdae bunu. Jongdae Minseok'un tanıdığı en ihtiyatlı ve soğukkanlı insandı, Minseok öyle derdi hep.
Ne kadar problemi olursa olsun, o hep çözüm odaklı düşünürmüş, durduğu yerde başını taşlara vurup üzülen insanlardan değilmiş. Bir de sahneye hep sıcacık gülümsemesi ile çıkarmış mesela, Minseok'un Jongdae'de en takdir ettiği huylarından biri de buymuş, o hep bir çaresine bakarmış. Jongdae'nin hep gücü ve adım atmak için yeterince cesareti varmış.
''Sen tanıdığım en güçlü insansın.''
Jongdae'nin bir anda yüzünde yan bir gülüş belirdi, sanırım Minseok buna güvenerek bu kadar aymazca gidebilmişti, çünkü Jongdae güçlüydü, atlatabilirdi, bunu bile.
Jongdae güçlüydü, evet. Çocuk yaşında annesini kaybetmişti, kendisi yarı zamanlı işte çalışarak liseyi bitirmişti. Maddi durumu çok müsait değilken yeteneğiyle sanat akademisine girmişti, hiçbir şirkete rüşvet verecek parası yoktu, ilk profesyonel müzikallerini ve tiyatrolarını oynadığı zamanlarda menajeri bile yoktu. Çok fazla kapıdan eli boş dönmüştü, çok fazla gösteri için kendisinden daha yeteneksiz insanların seçildiğini görmüştü ama yine de hep güler yüzlü ifadesini korumuş, hep sanatına güvenip uzun yollarda sabırla adım adım yürüyüp her istediğini elde etmişti. Jongdae güçlüydü.
Ama bunu bile atlatacak kadar güçlü değildi. Kim tüm o gidişleri, gelişleri, dönmemeleri o tantanayı kaldırabilecek kadar güçlü olurdu zaten, bilemiyordu. Ama Jongdae ilk kez güçsüzdü, ilk kez telaşa kapılmıştı ve silah arkadaşı da yanında değildi üstelik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayıp Bulmak Neyi Değiştirir?
FanfictionArayıp bulmak neyi değiştirir? Karşımda duruyor suretin, gülü bitirir.