Bir şiiri birkaç kalemle yazmak/Sehun&Baekhyun

318 38 60
                                    


Not; Bölümün isminin diğer bölümlerden farklı olmasının sebebi, bir günü farklı insanlara odaklanarak anlatacak olmam. Birkaç bölüm bu şekilde sürecek çünkü çok detaylandırarak yazıyorum, bu detaylar sizi sıkıyor mu emin de değilim ama ben aklımın içinde dolanan hiçbir kelimeyi kaçırmayın istiyorum. Yine de hoşunuza gitmeyen bir yanı varsa ''Kristalbiblo bir dur nefes al.'' diyebilirsiniz.







''tanımamak tanımaktan iyidir

seni bir kere tanıdıktan sonra

yaşamak acısını da tanıdım

bu acıyı beraber tadalım

mâra

başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma

beni istediğin yere götür

ikimiz de ne uykudayız ne uyanık''

Asaf Halet

Bordo duvarların ve altın işlemelerin olduğundan daha da küçük gösterdiği dar koridorda yürüyordu Baekhyun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bordo duvarların ve altın işlemelerin olduğundan daha da küçük gösterdiği dar koridorda yürüyordu Baekhyun. İçinde olduğu restoran, iş adamlarının ya da kalabalık konuk ağırlayan insanların özel görüşmelerini rahatça yapabilmeleri için dizayn edilmiş lüks bir mekan olsa da, bu bordo duvarlar ve avam avizeler, gereksiz süsler ona sanki bir kerhanedeymiş hissi vermişti. O böyle boğucu ve karanlık yerlerden hoşlanmazdı, bu yüzden adımlarını hızlandırıp koridorun sonundaki odaya doğru ilerledi. Uzun zaman sonra ilk kez herkesi bir arada görecekti, Chanyeol dahil. Bu plana en başından katılmış bütün arkadaşları ve kendisini sonradan zorla kabul ettiren Baekhyun, son bir görüşme yapıp sonrasında farklı yerlere dağılacaklardı. Bu dört aylık, sadece beklemekle geçen, insanı bunaltan ve sadece düşündürüp düşündükçe daha da acı veren süreçten sonra nihayet, ilk kurşun atılacaktı. Bunun kendisiyle beraber ne kadar fazla insana rahat bir soluk aldırdığını düşünüp rahatladı kısacık bir an. Evinde tiyatrosu için son hazırlıklarını yapan Jongdae'yi düşündü. Bugün telefonda konuştuklarında ona dört ay boyunca eve hiç uğramadığı için oyunun onu çok şaşırtacağını söylemişti Baekhyun'a ama muhtemelen oyun çıkışı ölürsün de demişti. ''Kyungsoo oyunu izleyebilmen için müsaade edeceğini, sonrasında seni parçalara ayırıp fırına atacağını ve bu ayrıcalık için ona müteşekkir olman gerektiğini söylüyor. Şuanda da mutfakta et bıçağını bileyliyor, yemin ederim.'' demişti.  Dört ayını bu oyuna hazırlanmak için harcayan Jongdae ise kızgın değildi, bir şırfıntıya kızamayacak kadar meşgulmüş bu aralar. Onun sesini böyle keyifli duymak hoşuna gitmişti Baekhyun'un yinede, Jongdae hiç haberi olmadan çok daha farklı bir geleceğe hazırlanıyordu aslında.

Baekhyun kendini yavaş yavaş bu planın içine dahil hissettikçe, zamanla Jongdae'den, Kyungsoo'dan ya da Rose'dan daha ziyade, bir şeyler saklamak zorunda olan diğer arkadaşlarına karşı empati duymaya başlamıştı. Herkesin koşup bitirmesi gereken uzun bir yolu vardı çünkü ve kimsenin, bu masadaki kimsenin geride kalanları düşünme gibi bir lüksü yoktu. Uzun masanın çevresinde toplanan arkadaşlarının olduğu büyük ve aydınlık odaya baktı. Masa ve duvarlardaki süslemeler koridoru tamamlayacak şekilde eski stildeydi, Baekhyun'un demode olarak bile adlandıracağı karanlık bir yanı vardı, odanın aydınlığının aksine. Masanın başında oturan Jackson'a ve hemen sağında oturan Sehun'a bakınca onları bir an, bu ufak
saray odası tarzında dizayn edilmiş odanın içindeki şövalyeler gibi hissetti, Sehun'a üniformanın ne kadar çok yakışacağını düşündü bir an için kapının girişinde dururken, kılıcını sabitlediği deri kayış ince belini sarardı ama bazenleri de düşerdi çünkü Sehun'un beli gerçekten incecikti. Onun bedenindeki bir askerin omuzları bu kadar geniş olması nadir olduğu için muhtemelen üniformasını özel diktirmek zorunda kalırdı, orantısızlığın kusursuzluğu diye düşündü ona öyle içini çekerek dalmış bakarken, bu kadar heybetli bir vücuda sahip olmak için henüz yaşı çok gençti Baekhyun'a göre. Daldığı düşüncelerden, onun Sehun'a baktığını görünce bıyık altından gülümseyip herkesin dikkatini çekecek bir şekilde ona seslenen Jackson çıkardı. Jackson üzerindeki beyaz gömleği düzelterek ayağa kalkıp ona sarıldı ve kendisinin az önce kalktığı sandalyenin yanındaki boş sandalyeye onu yönlendirdi, şimdi Sehun'un karşı çaprazında kalmıştı. Herkese teker teker selam verdi, Masanın başında oturan Minseok'a, oteldeki konuşmalarından sonra dört ay boyunca bir arpa bile boy alamadıkları Sehun'a, kendisine umarsız gözlerle bakan kara oğlan Jongin'e, Jinyoung'a ve Tao'ya, kendisinin odadaki varlığını fark eder etmez vücudu belirgin şekilde gerilen Chanyeol'a bile. Odadakilerin yemeğe başlamak için onu beklemelerine memnun oldu, Minseok onun bu konularda hassas olduğunu her zaman hatırlardı. Diğer yanında oturan ve en son karakolda görüntülü ekranda gördüğü Tao'ya bir baş selamı verdi, böylece ekibin askeri ile de madden tanışmış oldular. Minseok, Jackson, Chanyeol ve Sehun'u zaten tanıyordu. Jongin ile de Baekhyun ani bir kararla Japonya'ya çıkartma yaptıklarında tanışmışlardı. Aslında bir radyo programcısı olduğunu da o zaman öğrenmişti. Bilgisayar konusunda bir şeyler bilse de aralarında en çaylak olanı o sayılırdı. İş adamı Jinyoung bile yıllardır edindiği deneyimlerle ondan daha iyiydi, bu konuda Jongin'e takıldığı zamanlar onun damarını bulabildiğini fark etmişti bu yüzden sohbetleri hep bunun üzerinden olmuştu. Jongin ona masadaki tavuklu salata tabağını uzatırken nüktedan bir sesle ''Çalıştın mı anlattıklarıma bakalım çaylak?'' diye sordu, biraz bunun hakkında konuştular, Jongin sinir edip gerginliğini atması için iyi bir avdı.

Arayıp Bulmak Neyi Değiştirir?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin