''Bak buraya ey zalimin adamı
Vardır elbet her şeyin bir zamanı.''
Namluların Bizim Gibilere Doğrultulacağı Zaman
[Minseok'un kaybolmasından 6 ay önce]
Siam/Bangkok
Eflatun ve ekru iki villanın ortasında bulunan bahçenin içindeki çardakta bilgisayarının başında oturuyordu Minseok. Tropikal yağmurların bitip yerini sıcaklara bıraktığı o günlerde işe gitmediği günler dışarıdaki çardakta çalışmak gibi bir huy edinmişti, Jongdae evde yoktu, o da bu fırsatı Jongdae'ye doğum günü hediyesi seçmekle değerlendiriyordu. Bu görevi Jongdae'nin ortalıkta olmadığı ya da bir anda varlığını gösterip onu öperek ya da saçlarını okşayarak dikkatini dağıtamayacağı bir zaman diliminde yerine getirmeliydi, çünkü Jongdae kendi doğum gününden önceki bir ay sürekli 'sürpriz detektörleri' açık geziyordu. Evin içinde parmak uçlarında fiki fiki geziniyor, kendisine bu yıl ne sürpriz yapılacağını anlamaya çalışıyor, evin tenha köşelerinde Rose'u sıkıştırıyor, Minseok'un odasına bir anda ''Hibisküs suyu yaptım.'' diye elinde içecekle dolu tepsiyle şakıyarak dalıyor ya da mesela ''Ay bak bu panodaki kâğıtlar hep toz olmuş'' diye bir anda masasının yanına gelip bilgisayarına göz ucuyla bakıyordu. Minseok evde yokken odasındaki çekmeceleri gizli gizli karıştırdığını da biliyordu Minseok.
Bu kim daha şaşırtıcı bir sürpriz hazırlayacak oyunun temeli, evlilikleri kadar eskiye dayanıyordu. Minseok her yıl Sherlock edasıyla ondan ne planladığını gizliyor, Jongdae ne kadar fikir yürütse de onun ne planladığını asla bulamıyordu hatta Minseok son yıllarda artık ona yanıltıcı ipuçları bırakıp sonra ters köşe yapıyordu. Bir keresinde Jongdae'yi doğum gününe üç gün kala Paris'e götürmüştü, Jongdae de doğum günü hediyesinin Paris'teki opera gösterisi olduğunu sanmış, iki gün boyunca bütün restoranlara, kahvecilere şimdi pasta çıkacakmış gibi uçar adımlarla girmiş, sokakların her köşesinden gözünde yaramaz umutlu bakışlarla dönmüştü. İşin sonunda Minseok onu Paris tatillerinin ikinci günü akşam yemeğinde, çorbasına onu küp gibi uyutacak dozda ilaç katarak bayıltıp uçakla Dubai'ye götürmüştü. Paris'ten Dubai'ye herkesin şüpheli bakışları altında yanında uyuyan bir adamla uçak yolculuğu sonrasında Jongdae gözlerini otellerine giderken Dubai'de Burj Khalifa'ya yakın bir caddenin üzerinde takside açmıştı.
TAKSİDE VE TEK BAŞINA.
Minseok onlara güneş kremi almak için gittiği eczaneden park halindeki arabaya döndüğünde Jongdae'yi taksiciyi içeride darmaduman ederken bulmuştu. (Aynı zamanda ''Eşime ne yaptın!'' diye Korece söylenip ağlıyordu, evet Korece.) Adamın korku dolu bakışlarla kendini Jongdae'nin yumruklarından korumaya çalışmasını ve Jongdae'nin, Minseok'un onu dünyanın en büyük havuz gösterisine getirdiğini anlayana kadar ona küsüp asla konuşmadığını hatta onunla eş adımlar bile atmaya yanaşmayıp onu geriden takip ettiğini hatırlayınca kendi kendine sesli şekilde gülmeye başladı Minseok. Jongdae havuzu gördüğünde şaşkınlıktan dilini yutmuş, önce yüzünde iki günün bütün tantanasından sıyrılan minnet dolu zarif bir gülümseme belirmiş, sonra da Minseok'a o yıllardır aynı olan deli karası bakışıyla bakıp ''ATLASAK MI?'' demişti.
-Manyak ya, diye fısıldadı Minseok kendi kendine. Bu yılki doğum günü macerasını yaşadıklarında Dubai yılı tahtındaki yerini bu yıla devredecekti. Jongdae yine bu yıl ne planladığını asla anlamayacaktı ve Minseok'un galibiyeti altıncı yıllarında da sürecekti. Jongdae genelde kaybediyordu çünkü Minseok'a sürpriz yaparken öyle belli ediyordu ki anlamak hiç zor olmuyordu, eşinden bir şey saklamamayı ve ona asla yalan söylememeyi ilke bilen zihni bulanıyor, kafası karışıyor, kulakları kızarıyordu. Dolayısıyla da hiç skor elde edemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayıp Bulmak Neyi Değiştirir?
FanfictionArayıp bulmak neyi değiştirir? Karşımda duruyor suretin, gülü bitirir.