" Ne kadarda güzelleşmişsin öyle . " yanağımda hissettiğim eller ile gözümü açmaya zorluyordum .
" Uyan güzel kızım . " fark ettiğinden dolayı konuşması midemi bulandırırken kendimi daha da zorlamıştım . Gözlerim kısık bir biçimde ona baktığımda gülümsemişti bana karşı .
" Kızım ?" demiştim dediklerine karşı . Beni kızı olarak görüyor muydu ? Ya da ben onu annem ?Yaptıklarından sonra annem olarak görmediğim kesindi .
" Kan bağı sonuçta değil mi ? Kızım (!)"
Kan bağı önemli miydi ki ? Sadece genetik aktardığı için bir insan önemli olur muydu ?
Belki olurdu . Onunla ne yaşadığınıza göre değişirdi bu durum .
" Benim kimin kızı olduğumu en iyi sen biliyorsun . Senin kızın olmayı reddedeli çok oluyor ."
****
Jeongguk , sevgilisinin otel odasında onu bekliyordu . Biraz yalnız kalması gerektiğini düşünmüş yaşananlardan sonra ne kadar istesede arkasından gitmemişti . Şimdi ise önünde sonunda geleceğini düşündüğü bu odada bir ileri bir geri gidiyor , duvarlar üstüne üstüne geliyordu .
Kapının açılma sesi ile gözleri kapıya döndüğünde gördüğü sevgilisi değildi . Elinde yeni çarşaflarla gelmiş görevliydi ve ikisi de birbirinin neden burada olduğunu sorguluyorlardı .
" Buranın boşaltıldığı ve çıkış yapıldığı söylendi efendim . Kusura bakmayın ."
İngilizce söylenenlerden fazla bir şey anlamayan Jeongguk , içinden sadece sabır dileniyordu . Gerçekten ihtiyacı olan bir şeydi . Sevdiğinin kapısını gözlerken sabır diye bir şey yoktu onda . Aslında Jung'a karşı her zaman öyleydi . Onu görmek , öpmek , koklamak, yanında olmak için her zaman sabırsızdı.
" Anlamadım ne söylediğinizi ." diyerek kendini ingilizce ifade etmeye çalıştığında kadında kafasını sallayarak tercüme etmişti ona önceki söylediklerini .
" Onun kartını kim size teslim etti acaba ?"
Duyduklarıyla birlikte şaşırmıştı . Jung'un oda kartı kendisindeydi. O teslim edip çıkış yapmış olamazdı . Kıyafetleri bile buradayken onun yapmış olma olasılığı sıfırdı .
Cevap vermek istemeyen görevli ile gözleri kısılmıştı . Burada kendisinden habersiz bir şeyler dönüyordu , farkına varmamak için salak olmak gerekirdi . Özellikle bu sevdiği kadınla ilgili olunca sinirleri artmıştı .
" Kim olduğunu sordum ?!" yükselen sesi ile yerinden zıplayan görevli kekeleyerek ona cevap vermişti .
" Gelen kurumun müdürü Bay Jocab ."
Sinirle çalışanı arkasında bırakıp çıkmıştı . Kalan kıyafetler önemli değildi . Yenilerini hatta daha iyilerini eşine alabilirdi . Konuşması gereken biri vardı. Hem de çok güzel konuşması gerekiyordu .
Bütün siniriyle ilerlerken aniden önüne çıkılması ile durmuştu .
Gözleri karşısındaki adamı süzmüştü .
" Ne işin var burada senin ?!" sinirli halinden dolayı sesi hala yüksek çıkarken konuşmuştu onunla .
" Babanız bizimle gelmenizi istiyor efendim ."
" İşim var şu an sonra geleceğim ."
İlerlemeye çalışırken adamın koluyla durdurulmuştu .
" Ne yapıyorsun sen ?!" Adamın kolunu çevirip sırtını kendine döndürdüğünde bir karşılık değil cevap almıştı .
" Babanız önce bir fotoğrafa bakmanızı istedi efendim ."
Jeongguk adamın kolunu serbest bırakıp ileri itmişti sertçe .
" Göster çabuk !
Gördükleriyle nasıl bir oyunun içinde olduğunu düşündü Jeongguk . Ne kadar büyük bir oyundu ki burada bile peşini bırakmamış sevdiğini kendisinden yine alıkoymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARRY ME ? ( Düzenleniyor )
Fanfiction" Sen benim eşimsin!" yükselen sesine cevap yetiştirmek dışında hiçbir tepki vermemiştim . " Yanlış düşünüyorsun Jeon Jeongguk . Benim senin eşin olmayı ne zaman bıraktığımı en iyi sen biliyorsun ." hafifçe gülerek devam ettim konuşmama . " Kandırm...