Hislerime güveniyordum. Gerçekleri bana söylemiyorlardı.
Annemin - arada hala neden annem dediğimi düşünüyordum ama kan bağını reddedemeyeceğim ortaya çıkmıştı artık -anlattıkları üzerine ki anneme ne kadar güvenilirse inanmış gibi yapıyordum.
Annemin Kore'de beni bulmasına Bay Bang yardım etmişti. Jeongguk , kendisi Krystal seçmişti. Onun evlilikten haberi bile yoktu. Bu yalanın üzerine sarımsaklı turşu koysam bile yalanın kokusunu alırdınız. Bu işin içinde bir şey vardı. Boşanma evraklarını nasıl imzaladı bilmiyorum ama maddeleri onun yazmadığını bile düşünmeye başlamıştım. Büyük bir umutla doğru çıkmasını bekliyordum. Aşık olduğum insanın beni yıkmamış olmasını istiyordum. Bütün bu yaşadıklarımızı geride bırakıp ona koşmak istiyordum.
" Peki , o zaman dağılabiliriz değil mi ?" diyerek karşımdaki üçlüye baktım.
" Senin aklına önemli bir şey gelmiş dedi Jacob. Ne ile uğraşıyordun ?"
Gözlerim annemin söyledikleriyle Bay Bang'a kayarken.
" Çok büyük bir şeyle uğraşıyorum. O yüzden biraz yavaş işliyor bilgisayar. Bittiğinde haber vereceğim." Dediğimde kafasıyla onaylamış ve gelip sarılmıştı.
" Bir daha beni böyle endişeye düşürme olur mu ?"
Tıss , yılaaann , yalannn
" Tamam anne , düşürmem ." diyerek cevap verip sarılmıştım.
Bukalemunlar nasıl ses çıkarıyordu bilmiyordum ama. Bende bir bukalemundum. Şıp renk değiştir.
Hepsini yolculadığımda yeni telefonu direkt elime almıştım. Ezbere bildiğim numarasını ararken heyecanla onun açmasını bekliyordum ama o açmadı.
" Alo , ben Hoseok , Jeongguk şu anda müsait değil." dediğinde kıkırdamıştım.
" Hoseok , benim Jung. Acilen Jeongguk ile görüşmem gerek."
" Jung gerçekten sen misin ?" diyerek şaşırdığında ağzının açmış diğerlerine işaret ettiğine kalbımı basabilirdim.
" Evet , Hoseok . Acil olarak görüşmem gerek ona ver lütfen."
dediğimde telefonda arkadan bir bağırma sesi geldi ve önünde hiçbir engel olmayan kalbim sesini duymasıyla bile hızlıca atmaya başladı.
" Hayır , hyung! O gitsin öpüştüğü kişiyle görüşsün acilen , hıh !"
Sonuna eklediği trip ile gülümsediğimde cevap vermiştim.
" Hala evdesiniz değil mi ? Oraya yakın bir noktadayım. Jeongguk'a söyleyin beklesin yalnız konuşmamız gerek. Babası daha demin yanımdaydı. "
" Okey, okey ." ağzında uzatarak söylemiş ve devam etmişti. " Hadi çabuk ol , bizde şimdi evden çıkıyoruz."
" Tamam o zaman , sonra görüşürüz ." diyerek telefonu kapatmış. Biraz önceki alışverişte Ayaz'a çaktırmadan aldığım kıyafetleri giymiş ve şapkamı takıp çıkmıştım. Her yeri temkin ederek ilerleyip eve vardığımda kapı otomatı ben basmadan açılmıştı. Beni bekliyordu ve o yüksek kattan beni nasıl farkettiğini bilmesemde kapı açık beni karşılayacağını düşünüyordum ama öyle olmadı. Kapıyı açmadı ve içeriden bağırdı.
" Öncelikle o herifin kim olduğunu öğrenmek istiyorum ." dedi . " Jacob mıydı neydi ? Kim ve neden seni öptü ?"
Yaptığı tribe karşı güldüm. Çok tatlıydı. Bütün bu kötü olayların arasında bana gelmiş bir lütuf olabilirdi ve ben aylardır onsuzdum. Kendimi çok kötü hissediyordum. Sadece gerçekleri istiyordum.
" Abimdi , Jeongguk , beni sevdiğini ve çok telaşlandığı için görünce öyle bir tepki verdiğini söyledi ama merak etme bir daha yapacağını sanmıyorum ." dediğimde kapı açılmış ve bana sarılmıştı.
" Bende sanmıyorum. Alışveriş merkezindeydiniz yoksa daha fazla dövebilirdin o şerefsizi. Tabi topluluğa da iyi söylemişsin taciz etti diye bırakırlardı daha çok dövebilirdin yani." bir anda sözcükleri sıralamış nefessiz kalmıştı ve uzunca sesli bir nefes aldığında aklına düşmüştü. " Abin miydi ?" dedi şaşkınlıkla. " Senin abin mi vardı ?"
Bu sefer şaşkınlık ile ben ona bakarken cevaplamıştım.
" Jeongguk mahkemede bile yanımdaydılar. Sen kim olabileceğini düşündün ki ?"
" Bay Bang bize onları senin sahibin olduğunu söylemişti. Yani onun işlerini onaylamıyorum ama senin için yardım istemek zorunda kalmıştım ve o , onların senin sahibin olduğunu ve seni geri alamayacağımızı söylemişti ."
Söyledikleriyle donup kalmıştım. Sahip mi ? Bir insana sahip olabilir miydiniz ki ? Her insan kendine ait değil miydi ? Kan dondurucuydu. Düşüncesi bile kan dondurucuydu.
" Dondun kaldın kapının önünde içeri geçte öyle konuşalım ." dediğinde bile çözülmemiştim öyle yavaştımki içimde bir şeyler çözülmek için can atıyordu. Buz gibiydim ve erimem için tek gereken şey Jeongguk'tu. Karda olsam buzda olsam beni eritecek şey o'ydu. Koltuğa oturduğum gibi sorumu yönelttim ona.
" Nasıl , yani ? Gidişimden beri olan bütün her şeyi anlatır mısın bana ?"
" Sen neden böylesin Jung ? Bilmediğim bir şey mi var ?"
Gözlerim gözlerindeyken söyledim.
" Büyük bir oyuna düştük diye düşünüyorum şu an. Lütfen anlatır mısın Jeongguk ?"
" O zaman baya uzun olacağı için sana sarılarak anlatacağım ." yanıma yerleştiğinde bir kolunu omzuma atmış ve diğer elini belime sarmıştı. Bende durumdan faydalanarak beline sarılmış ve başımı göğsüne koymuştum. Bu durumda olmayı bile o kadar özlemiştim ki gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Üstüne burnuma dolan kokusu göz yaşlarıma sebep olurken fark etmişti ki belimde olan eliyle göz yaşlarımı silmiş ve devam etmişti konuşmasına.
" Evet , bende sana olan özlemim ile ağlamak istiyorum ama öncelik şu an eğerki bir oyundaysak içinden çıkmamız tamam mı ? Buna odaklanmalıyız. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARRY ME ? ( Düzenleniyor )
Fanfiction" Sen benim eşimsin!" yükselen sesine cevap yetiştirmek dışında hiçbir tepki vermemiştim . " Yanlış düşünüyorsun Jeon Jeongguk . Benim senin eşin olmayı ne zaman bıraktığımı en iyi sen biliyorsun ." hafifçe gülerek devam ettim konuşmama . " Kandırm...