50. Bölüm

891 79 0
                                    

Küçümseyerek bir gülüş attı.

"Ne yapacaksın? Daha doğrusu ne yapabileceğini düşünüyorsun?"

Kesin ve net bir şekilde gözlerinin içine bakıp konuştum.

"Öldüreceğim.."

Alayla kahkaha attı.

"Ne?!"

Gülmeye devam ediyordu ve yatağa yatmış karnını tutuyordu.

Bir süre gelmesinin bitmesini bekledim.

Sonunda o an gelince kalkıp gözünden gelen yaşı sildi ve bana baktı.

"Öldüreceksin? Sen? Beni? Ha ha. Bunu öldüreceğin kişiye söylemen fazla saçma değil mi? Beni hiç beklemedim anda öldürüp kurtulabilirdin. Neden bana söyleyip tetikte olmamı sağladın ki?"

Tepkisine hayran kalarak şaşkınca gözlerimi kocaman açtım.

"Ne yani? Benim seni öldürememin olabileceğini ve şimdi kendini korumaya başlayacağını mı söylüyorsun? Bu.. Bu imkansız."

Gülümsedi.

"Ben sadece bu hayatta hayat eseri bir şekilde ruh olarak kalmayı başarabilen biriyim. Tabii ki de öldürülmem çok basit. Ve sen bunun imkansız olduğunu düşündün ve bana söyledin."

Şaşkınlık ve sinirle onu odada yalnız bıraktım ve hızla hastaneden çıktım.

Demek onu öldürmek çok basitti?

O zaman ben de en basit olan şeyi gerçekleştirecektim..

Işınlanmamı kullanarak dağ evine gittim.

Kesinlikle gece olduğu için burası çok korkunçtu..

Kapıya gittim ve açmak için zorlamaya başladım.

Nedense bir türlü açılmıyordu.

"Açılsana kapı!"

Kapının kolunu bir ileri bir geri sürekli çekerken sonunda kırılınca parmağımı delikten içeri sokarak kilidin olduğu yerdeki anahtarı çevirdim.

Kapı açılınca zafer gülüşü yaparak içeriye adımımı attım.

Koşarak odaları gezdim ve Jungkook'un odasını buldum.

Valizi boşaltılmamış bir şekilde odanın köşesinde duruyordu.

Yanına giderek ilk fermuarı açtım.

İçinde Jungkook'un kıyafetlerine bakmamaya çalışarak ellerimi aralarında gezdirdim.

Kıyafetten başka bir şey yoktu burada.

Öndeki küçük yeri de açtım ve dar olduğu için tek elini sokarak baktım.

Burada da hiç bir şey yoktu.

Endişelenmeye başlarken valizin yanından kalktım ve kıyafet dolabını açtım.

İçindeki tahtalardan başka yine başka görünürde kitap falan yoktu.

Evet..

Babamın Jungkook'tan çaldığı kitabı arıyordum ve onu kurtarabilecek büyünün onda olduğunu hiddebiliyordum.

Düzenli bir şekilde duran yatağı karmakarışık ederek her yerini aradım, altını ve üstünü..

Birkaç böcek görüp iğrenmiştim ama bir türlü kitabı bulup da sevinememiştim..

Aklıma aniden giren 'Neden burada olsun ki?' fikriyle karıştırdığım çekmeceyi kapatıp hızla Jungkook'un evine ışınlandım.

Odasına kadar koştum ve içeri girdim.

Burası da çok düzenliydi ve kırmızı tonlar hakimdi.

"Odayı inceleme de kitabı bul!"

Diye kendimi uyardıktan sonra gözümü duvardaki resimlerden alıp dolabına koştum.

Burada önceden ben kalıyordum ve oda çoğunlukla kızların tercih edeceği renklerdendi.

Ama Jungkook kendi bedenine girdikten sonra ben hemen odadan atılmış kendi kötü ailemin yanına postalanmıştım.

Yani babamın yanına..

Jungkook benim kullandığım çoğu şeyi hala kullanıyordu.

Bunları odaya girince fark etmiştim zaten.

Mesela beyaz renkli düz kıyafet dolabı, bilgisayar ve masa ile çekmece..

Muhtemelen beyaz oldukları için kullanmaya devam ediyordu.

Masaya gidip kitap raflarını karıştırmaya ve masada duran kitapların arasını karıştırmaya başladım.

En altta ezilmiş bir biçimde duran bilgisayarı da kurtarmayı bırakmadım tabii.

Onu özlemiştim.

İçinde bir günlüğüm vardı ve Jungkook bana günlüğü kendimin yazmasına izin veriyordu.

Günlüğün bilgisayarda olmasının nedeni de ilk gün benim söylediklerimi Jungkook'un deftere aktarması 3 saat sürdüğü içindi.

Eğer böyle devam edersem elinin kopabileceğini, en azından bilgisayarda olursa daha iyi olabileceğini söylemişti.

Gülümseyerek bilgisayarı açtım ve gördüğüm şeyle gözlerine inanamadım.

Ekranında benim resmim vardı!

Endişeyle görmemiş gibi davranarak bilgisayarı kapattım ve eski yerine koydum.

O sırada önüme düşen eski bir kağıt parçasıyla korkarken ilk uzaktan ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Bulamayınca elime alarak inceledim.

Değişik şeylerden bahsediyordu ve bunun büyü olmasından fazlasıyla korkuyordum.

Birden gözümün önünden geçip ayaklarımın dibine düşen şeyle yere değildim ve elime aldım.

Az önceki kağıtla aynı renkteydi.

Eski ve değişik..

İkisinin de tavandan düştüğünü düşünerek başımı kaldırdım ve aniden gördüğüm görüntüyle şaşkına dönerken içimde pişmanlık hissi oluşmuş, kendimi yere atarak ağlamaya başlamıştım.

Tek amacım Jungkook'u kurtarmaktı ama bu kesinlikle kolay değildi hatta asla da öyle olmayacaktı..

.

.

.

.

.

VAMPİR✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin