Öğle yemeği gelince güzel şeyler bulma umuduyla kantine inmeye başladım.
Çok acıkmıştım..
"Hey, Tzuyu!"
Arkamdan koşarak gelen Mina'ya baktım.
"Oh, Mina?"
Gülerek yanıma geldi ve koluma girdi.
"İlk gününden seni yalnız bırakmamalıyım değil mi?"
Güldüm ve birlikte kantine girdik.
Etraf değişik bir şekilde yoğun iğrenç bir şey kokuyordu.
Mina havayı koklayıp gülümsedi.
"Ahh... Bu kokuyu çok seviyorum."
Tedirginlik le gülümseyip,
"Değil mi? Çok güzel."
Dedim iğrendiğimi belli etmemeye çalışarak.
Bu yoğun iğrenç koku içinde her an kusabilirdim.
Mina ile birlikte az olan sıraya girip yemeklere bakmaya çalıştım.
Nedense o koku burada daha da yoğundu...
Sıra bize gelince yemeğe baktım ve ağzıma kadar gelen kusmayı durdurarak Mina'ya baktım.
O ise önümüzde duran az önce kesildiği belli olan çiğ ete aşkla bakıyordu.
"Lütfen en kanlı yerinden olsun."
Diyip tabağını uzattığında kadın büyük kanlı bir parça keserek tabağa koydu.
"Sen ne istiyorsun?"
Zorlukla yutkundum ve tekrar Mina'ya baktım.
Yan taraftaki vişne suyu kutularından birini seçiyordu.
Gülümsedim.
"Ben sadece onlardan alacağım."
Diyip kutuları gösterdiğim de kadın güldü.
"Burada yeni olmalısınız küçük hanım. Size iyilik yapıp en güzel yeri vereceğim. Ama az. Anlaştık mı?"
Gergince başımı salladım ve kanının kalp olarak tahmin ettiğim yerden çok az bir parça kesmesini izledim.
Kadın parçayı kestikten sonra gülümseyip göz kırptı ve eti tabağıma koydu.
Tabağımdaki küçük parça olan kanlı çiğ etle bir süre bakıştıktan sonra kutulardan birini aldım ve Mina'nın oturduğu masaya oturdum.
"Ahh.. Sana kalp vermiş! En sevdiğim. Çok şanslısın Tzuyu."
Şaşkınlıkla ona baktım sonra da ete.
Açlıktan ölmek istemiyosam mutlaka bir parça yemem gerekiyordu.
Çatalı elime aldım ve minicik bir yerini kesip çatalımı batırdım.
Zorlukla ağzıma götürüp attığımda etin çiğ tadıyla birlikte hızla ayağa kalktım ve ağzımı tutarak lavaboya koştum.
Gerekirse ölürdüm ama asla bir daha çiğ et yemezdim.
Midemde olan her şeyi çıkarırken başım dönmeye başlamıştı.
Açtım ve ben midemde olan azıcık şeyi de kusuyordum.
Midemde hiç bir şey kalmadığında klozetin kapağını kapatıp oturdum.
Hiç iyi değildim...
O sırada kapım tıklatılmıştı.
"Tzuyu? İçeride misin?"
"Eveet."
Dedim zorlukla ve kapıyı açıp kendimi dışarıya attım.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra endişeyle bana bakan Mina'a döndüm.
"Gelmeme gerek yoktu. Ben hallederdim."
Gülümseyip sırtıma vurdu.
"Tabii geleceğim. Biz arkadaşız. Zor da olsa kolay da olsa her şey de birlikte olmamızı gerektirir bu da."
Gülümsedim ve koluna girip birlikte sınıfa gittik.
Birkaç kişi vardı sadece sınıfta.
Onlar da kutudaki içeceklerini içiyorlardı..
Sırama oturup arkama yaslandım.
Jungkook'ta bana baktı.
"Ne oldu sana böyle? Rengin solmuş."
Onu takmayarak karşıya bakmaya devam ettim.
Ben açtım...
"Aç mısın?"
Jungkook'un dediği şey ile ona döndüm.
"Hem de çok."
Sırıttı.
"İçeceği içmedin mi? Aç olman imkansız."
Başımı hayır anlamında salladığımda kutusunu havada salladı.
"Biraz içmek ister misin? Az kaldı ama sana yetecektir."
Kutuyu aldım ve pipeti ağzıma götürüp birkaç yudum aldıktan sonra tiksinerek geri masaya bıraktım.
"Iyy... Bu ne böyle ya? İğrenç. Tadı demire benziyor."
O an da aklıma gelen şeylerle gözlerimi kocaman açtım.
---
"İlk dersime bakacağım ama kağıdı okuyamıyorum. Yardım eder misin?"
"Ciddi misin? İlk kez böyle bir şey duyuyorum."
---
Önceki okullarda sırf vampir gördüm dediğim için atılmama rağmen bu okula müdür vampir dersi koymuştu.
---
"İnsanlara falan mı özeniyorsun?"
"İnsanlara özenmek mi? Sen Nesin ki?"
---
Eli çok soğuktu...
"Hasta mısın?"
"Biz hasta olmayız tatlım. Yeni mi dönüştün yoksa?"
---
İğrenç kanlı çiğ et ve bir kutu. İçinde kırmızı bir içecek...
---
Tadı tıpkı bir demir gibi.
---
Yoksa onlar...
Vampir miydi?
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR✔
FanfictionHayat kısa kuşlar uçuyor. Ölüm dibimizde ama bizi es geçiyor.. . . . . . . . . (Devamı 2. Kitapta! Lütfen bunu okuduktan sonra 2'den devam edin..) .