Hemen Jungkook ile eve ışınlandık.
Daha doğrusu odaya.
Kapı zorlanıyor ve açılmaya çalışılıyordu.
Hızlıca valizime gittim ve görünmez olan kitabı çıkarıp Jungkook a verdim.
İlk dokunduktan sonra sevinçle gülümsedi.
"Ahh kitabım... Seni çok özledim. "
Kapı daha da çok zorlanmaya başladığında ona baktım.
"Şimdi ne yapacağız? "
Yanıma gelip bana sarıldı ve geri çekildi.
"Şimdi ben kitapla gidiyorum. Bir şeyler yapmaya çalışacağım. Sen de hâlâ burası boş bir odaymış ve bilmiyormuşsun gibi davranacaksın. Tamam mı? "
Başımı salladığımda ışınlanarak gitti.
Ben de zorlanan kapıyı açtım.
Karşımda babam duruyordu.
"Ne var baba? Şurada birazcık uyuyayım dedim. Siz de uyutmadınız. "
Gülerek bana baktı.
"Demek uyuyordun. Neyse.. Gel, yemek yiyeceğiz. "
Onayladım ve babamın arkasından mutfağa gittim.
Görüntü yine aynıydı.
Annemin ölüsü yerde yatıyor, annem de masada oturuyordu.
Bu işte bir şey vardı ama burada iyice taşlaşmış cesetle yemek yemek gerçekten çok kötü bir duygu.
"Afiyet olsun tatlım. "Masaya oturduğumda karşımda duran çok az pişmiş etle kadehteki koyu kırmızı, üzerinde beyaz beyaz köpükler olan içeceğe baktım.
Sonra da babamın yiyeceğine.
İyi pişmiş et ile kadehte kırmızının çok güzel bir tonu olan berrak içecek vardı.
Annemin önünde ise sadece salata duruyordu.
Çok belli etmeden kendi kadehime yaklaştım ve kokladım.
Bu iğrenç bir kan kokusuydu..
"Ne oldu Tzuyu? Bunlar senin her zaman yediğin şeylerdi. "
Annemin sorusuna karşılık babama baktım ve geri önüme döndüm.
Ama tam karşımda duran bir ceset olduğu için rahat olamıyordum.
Yavaşça çatalı elime alıp eti kestim.
Nedense tam ortasından kesiyordum ki ne olduğunu anlayabileyim.
"Bu.. "
Etin ortasında duran mor sıvıyla birlikte bir sürü hap gördüğümde şaşkınca onlara baktım.
"Beni ölmeye mi çalışıyorsunuz siz? "
Babam umursamayarak yemeğe devam ederken annem ete baktı.
"A, bu et. Ben vejeteryan olmadan önce ikimiz yiyorduk ya canım."
Baban anne de eziyet ediyordu..
İçini gösterdim.
"Peki bunlar ne anne? "
Gülümseyerek çatalını aldı ve mor sıvıyı gösterdi.
"Bu ete tat katan sos. Böğürtlenden yapıldı. "
Sıra haplardaydı.
"Bunlar da pirinç tatlım. "
Çatalını çekip masaya koydu.
"Neden böyle bir şey dedin bilmiyorum ama içeceğin de beyaz köpüklü vişne suyu. Seni öldürmüyoruz canım. Lütfen bir daha böyle şeyler deme. "
Babamın annemi nasıl kandırdığını anlamaya çalışırken annem ayağa kalkıp ete dokundurduğu çatalını alıp bulaşık makinesine koydu.
Sonra da yenisini alıp geri masaya oturdu.
"Neden değiştirdin? "
Gülümseyerek oturmaya devam ederken konuştu.
"Ben vejetaryenim tatlım. O ete dokunmuştu. "
Başımı salladım ve yemeğe baktım.
Annem nedense sadece gülüyor, hiç hareket etmiyordu.
"Niye yemiyorsun anne? "
Bana baktı.
"Yedim ya. Bittiği için oturuyorum."
Az önce duran bir tabak salataya baktım.
Annem hiç kıpırdamasa da tabağın hepsi bitmişti.
"Sanırım sen de sadece konuşacaksın. Ben bitirdim. Odama gidiyorum. "
Babam ayağa kalkıp bulaşık makinesine gitmek için yürüdü.
Dikkatle ona baktım.
Cesetin oradan geçerken üstünden geçmişti.
Şaşkınlıkla gözlerimi açıp ayağa kalktım.
"Orada annemin cesedi var değil mi pislik?! "
Yanına gidip masadan aldığım bıçağı ona doğrulttum.
"Ne yaptın anneme?! "
Cesedi ayağıyla bana ittirdiğinde yüzü görünmüş, midem alt üst olmuştu.
"Seni psikopat! "
Bakışlarımı yan tarafa çevirdim çünkü anneme bakamıyordum.
"Ne yapayım? Annenden tekrar yapmak için mutlaka onun bir parçası gerekiyordu. "
Alayla kahkaha attığında ne olduğunu anlamıştım.
"Sen büyücüsün değil mi?!"
Tekrar büyüyle yaptığı anneme baktım.
"Bunu sonunda anladın Tzuyu. Deneyle benim alakam asla yok. Her şey büyü. Sadece... Büyü. "
Başımı anneme çevirdim ve yüzüne baktım.
Babam ondan tekrar yapabilmek için saçlarını, ağzını, dudaklarını, burnunu, gözlerini yani neredeyse tüm yüzünü çıkarmıştı.
Hatta yüz derisini bile yüzmüştü..
"Ondan kaç tane daha yaptın? "
Güldü.
"Bir oda dolusu.. "
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR✔
Fiksi PenggemarHayat kısa kuşlar uçuyor. Ölüm dibimizde ama bizi es geçiyor.. . . . . . . . . (Devamı 2. Kitapta! Lütfen bunu okuduktan sonra 2'den devam edin..) .