Sevdanın yükü çöküyordu yüreklerinin omuzlarına. Ne bir adım ileri gidebiliyorlar, ne da alıp omuzlarından yıkabiliyorlardı. Devası olmayan bir hasta gibiydiler. Yüreklerinin omuzlarındaki bu sevda yıkıntısı her geçen gün bitip tüketiyordu onları.Çaresizlik boyun büktürüyordu.
Sızım sızım sızlattı adamın işgüzar bakışları. Olmamalıydı, bakmamalıydı o gözler böylesine genç kıza. Kırıp dökmemeliydi acımasızca kurumaya yüz tutmuş yüreğinin gözyaşlarını.
Ceylan adamın beklenmedik sözleriyle gözlerinde büyük bir hayal kırıklığı dökülüp gitse de şu an buna takılıp kalacak durumda değildi. Yüreğinde fırtınalar esiyor ve karşısındaki adamın tüm sorgulayıcı bakışlarına rağmen onu alabora etmek istiyordu.
"Sana söylüyorum Ceylan, ne işin var bu saatte burada?" Adamın soğuk ve sert sesi ortamda yankılandığında genç kız omuzlarını dikleştirip karşısındaki adama meydan okurcasına baktı.
"Misafirlerini böyle mi karşılıyorsun sen? Sana hiç yakıştıramadım."
"Misafir beklemiyordum ve siz şimdi ne olduğunu söyleyip beni daha fazla rahatsız etmeden gideceksiniz Ceylan Hanım." Kendisine hala mesafeli davranma çabası yerle yeksan etmişti tüm aldığı gardını.
"Varlığımın seni rahatsız ettiğini bilmiyordum. O geceden sonra bu kadar kısa sürede bakışların ile birlikte cümlelerinin de değişmesi şaşırtıcı Cantuğ." Dedi isminin üzerine bastıra bastıra söylemişti. Ceylan ilk defa kendisini ona karşı bu kadar cesur hissediyordu. Belki de ilk defa ona karşı gerçeten kendisi gibi davranıyordu. Cantuğ ondaki bu değişimi gördüğünde bir an kendisine meydan okuması hoşuna gitse de Tufan'ın sözleri aklına geldiğinde hemen yüzüne yayılmaya başlayacak tebessümü silip attı. Kaşlarını çattı ve "Ceylan derdin ne söyle ve git seninle uğraşacak zamanım yok benim." Dedi.
"İadeyi ziyaret yapıyorum diyelim."Dedi ve iki eli onu göğsünden ittirerek Cantuğ'un şaşkın bakışları altında içeriye teklifsizce süzülüp gitti. Adam arkasından ona belli etmemek için çabaladığı hoşnutlukla "İçeri geçseydiniz Ceylan Hanım." Dedi.
Ceylan ardından söylenen kinayeli cümleye aldırış etmeden çoktan çalışmak için defalarca geldiği ve aşina olduğu salona geçti. Camın kenarına geçip derin bir nefes alıp verdi. Ellerini göğsünün üzerinde birleştirirken az önceki cesurluğunda eser kalmadığını, yanaklarının kızardığını ve nefeslerinin hızlandığını hissetti. Cantuğ iki elini de beline yerleştirip "Neden buradasın Ceylan?" dedi hesap sorarcasına. Her ne kadar burada olması ve kendi ayaklarıyla ona gelmesi hoşuna gitse de neden geldiğini öğrenmek zorundaydı. İçinde onu kemirip duran düşünceler ve şüpheler varken ona nasıl davranacağına karar veremiyor bu yüzden sürekli dengesiz bir ruh hali ile onu karşılıyordu. Ceylan kendisine yöneltilen soru ile birden öfke denizinde kendisini buldu. Bu adam kendisine neler yaptığının farkında değil miydi? Açıklama bekleyen Ceylan iken bir de utanmadan o mu hesap mı soruyordu? Hayretler içinde adama dönen genç kız "Bunu bana sen mi soruyorsun?" dedi.
"Ceylan bu saatte evime gelen sensin, senden başka bu soruyu kime soracağım söyler misin bana?"
"Sana inanamıyorum ya, gerçekten inanamıyorum. Sen nasıl bir adamsın? Günlerdir peşinde koşuyorum. Seninle bir şey konuşmak için çabaladığımı görmüyor musun? Bir haftadır deli divane gibi ortalarda dolanıyorum dönüp yüzüme bile bakmıyorsun. Bana başka çare mi bıraktın adam, söylesene kapına gelmekten başka seçeneğim mi vardı?"
"Bu kadar önemli olan ne söyler misin? Kapıma gelecek kadar hayati mevzu ne?" dedi hiddetle. Öfkesi öğrendiklerindeyken kurbanı Ceylan olmuştu. Genç kız böylesine umursamaz ve sert bir tepki beklemediği için şaşırmış ve bir o kadar da kendi ayakları ile geldiği için çoktan pişman olmuştu. Gözlerinden süzülüp giden yaşlara artık engel olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haksızlık Değil Mi?#TAMAMLANDI#
RomanceCantuğ "Bir adamın yokluğu kadını suskunlaştırıp dilini sözsüz bırakıyorsa, bir kadının yokluğu adama yatağında sevdiği kadının tek bir saç telini aratıyorsa, işte orası sözün bittiği, kelimelerin tüm anlamını yitirdiği, sebeplerin aranmadığı aşk di...