Cantuğ, genç kızın sadece son cümlesine takılıp kalmıştı. Eğer yetişemezsek her şey için çok geç olacak. Beyninde tekrar tekrar yankılanıyordu bu cümle. Kendisine en yakın koltuğa oturan adam derin derin nefes almaya çalışıyordu. Duydukları dahası Ceylan diye bildiği İrem'in şu an belirsiz bir yolculuğa istemediği halde zorla çıkarıldığını duymak. Öfke, acı, nefret, kin, ihanet, kandırılmışlık... Farklı duygular yer değiştirirken yüreğinde Gülce'nin sesini işitti.
"Bak, ne hissediyorsun ne düşünüyorsun bilmiyorum ama senin yardımına ihtiyacımız var. "dedi. Cantuğ bir anda kıza öldürürcesine baktı. Gülce hata ettiğini düşünerek bir adım geriledi.
"Tamam söylemedim farz et. Tüm bu olanları öğrendikten sonra yardım etmek istemezsen anlarım." Dedi ve kapıya doğru gitmek için yöneldi. Tam çıkacakken Cantuğ'un "Gülce." Diyen sesiyle olduğu yerde hareketsiz kaldı. Arkasına dönüp dönmemekte kararsızken "Ne yapmamı istiyorsun?" dedi. Onun bu karşılığı ile rahat bir nefes verdi ve adama döndü.
"Cantuğ, biz Hasan ile birlikte Boran'ın pisliklerini ortaya çıkarmak için yıllarca uğraştık. Tam dedik ki bulduk adam İrem'i buldu. Bizim biraz daha zamana ihtiyacımız var. Tüm bu olanları ortadan kaldırmak ve İrem'i sonsuza kadar o adi heriften kurtarmak için biraz daha zamana ihtiyacımız var."
"Anladım. O herif..." dedi yüzü gerilmiş alnındaki damar sinirden atmaya başlamıştı. "O herif Ceylan'ı nereye götürüyor." İrem diyemiyordu genç kıza, o onun ürkek Ceylan'ı, o onun kadınıydı. Bırakamazdı. Ne kadar yalan dolan olsa da işin içinde, o dün gece tüm masumluğunu onun ömrüne sunmuştu. Böylesine masumiyeti kirletmeyecekti.
"Doğup büyüdüğü memleketine, Urfa'ya götürüyor." Dedi. Adam okkalı edepsiz bir küfürü homurtular eşliğinde ağzından kaçırmıştı. Onun bu tepkisine orada olanları seyirci olarak izleyen Tufan öksürük eşliğinde karşılık verirken Gülce'nin varlığını hatırlatmaktı niyeti.
Cantuğ oturduğu yerden kalktı. Bir an önce arabasına atlayıp sevdiği kadını elleri ölüm kokan adamdan kurtarmak istiyordu. Kim bilir ne haldeydi onun güzel gözlü Ceylan'ı? Gülce tam ağzını açmış konuşacaktı ki açık kalmış kapıdan içeriye izinsiz giren Hasan'a döndü tüm bakışlar. Hasan Gülce'nin yanına gelmiş ve ona burada neler oluyor bakışını atmıştı. Genç kız tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki Tufan'ın "Onun burada ne işi var?" diyen öfkesine muhatap olmuştu. Onun bu haksız tepkisi Gülce'yi çılgına çevirirken dışından sakin kalmış ve Tufan'ı görmezden gelmeye büyük çaba sarf etmişti. Hasan yeniden Tufan ile karşı karşıya gelmenin gerginliğini üzerinde hissederken bu adamın ağzını yüzünü dağıtmayı ne kadar da istediğini hatırladı. Az yarım kalmamıştı niyeti, hevesini her defasında Gülce yarım bırakmıştı. Şu an İrem söz konusu olmasa bu defa bu işi yarım bırakmadan ağzının yüzünün yerini değiştirmeyi farz kabul ederdi kendisine ama şu an önemli olan İrem'di ve bu adamı Gülce'nin yaptığı gibi yok sayacaktı. Şimdilik.
"Hasan, Cantuğ bize Boran'ın pisliğini ortaya çıkarana kadar yardımcı olacak." Dediğinde Gözleri Cantuğ'a döndü. Adamın onun sözlerini onaylayan baş işaretine karşılık Hasan "Gülce bence bu iyi bir fikir değil." Dedi sertçe.
"Acaba senin başka iyi bir fikrin var mı Hasan? Biz onu bulana kadar Cantuğ Urfa'ya gidip onları oyalayabilir. Hem zaten aradığımızı bulduğumuzda her şey sona erecek. Bizde çok geçmeden Urfa'ya gideceğiz." Dedi onu ikna etmek için.
"Gülce, eğer bu işin içinden sağ salim çıkarsak İrem, Cantuğ'u bu işe karıştırdığın için seni mahvedecek. Biliyorsun değil mi?" Cantuğ duyduklarına biraz şaşırmıştı. Şimdi sevdiği kadın arkadaşlarına kendisinden de mi bahsetmişti. Daha yeni yeni fark ediyordu. Gülce'nin de Hasan'ın da onu tanıyor oluşları ve onu karıştırmak istememeleri, adamın içten içe mutlu olmasını sağlamıştı.
"O kurtulsun da ben ondan gelecek her şeye razıyım Hasan." Dedi onun gözlerinin içine umutla bakarken Tufan bir anda ikilinin arasında aşılmaz bir dağ gibi girdi. Hasan'a sırtını dönmüş ve yüzü genç kıza dönükken gözleriyle onu uyarırcasına bakıyordu. "Eee küçükhanım ben ne yapacağım?" dedi varlığını tescillemek ister gibiydi. Gülce'nin ise onun bu hareketi karşısında geri adım atmaya hiç niyeti yoktu. Bir adım da o atıp onun gözlerine bildiği bir gerçeği vurmak için gelmişti.
"Bu iş küçük bey korkaklar için değil. Maazallah korktuğu anda ardına bakmadan kaçacak insanları yanımıza yaklaştırmıyoruz. Yüreği olmayanın yanımızda yöremizde işi olmaz." Dedi.
Tufan onun bu sözleriyle yerle yeksan olmuş bir halde gözlerini yavaşça kapatarak yaptığı aptallıkları düşündü. Her Allah'ın günü yaptıklarının pişmanlığı yüreğini kavurmuyor muydu zaten? Ama ne çare son pişmanlığın fayda getirmediğini şimdi bu kızın haşin bakan gözlerinde daha iyi anlıyordu. Gülce Hasan'ın elleriyle adamın gözünün önünden çekilip alındı.
Hasan "Sakın Tufan sakın, şansını daha fazla zorlama. Benim de sabrım bir yere kadar. " Dedi dişleri arasından tehlikeyi fısıldıyordu.
Tufan şu an gerilim yaratmak istemediği için sessizliği kendine mesken edercesine varlığını silip atmıştı. Cantuğ bu üçü arasında ne yaşandığını pek anlayamasa da şu an düşünmek istemiyordu. Hasan elindeki bir kâğıtta yazılan numarayı Cantuğ'a uzattı.
"Madem yardım etmek istiyorsun şimdilik öyle olsun. Bu numara benim askerlik arkadaşım olan Bilal'in numarası. Ben telefon ederim ve senin geleceğini söylerim. Onlar zaten Boran ve İrem'in geri dönüşünü bekliyorlar. Aldığımız haberlere göre Enderoğlu konağında aşiret toplanmış. İrem Enderoğlu hakkında karara varılacak. İşler biraz sarpa sarabilir. Bir şekilde İrem'i kaçırmayı planlıyoruz. Senden tek istediğim taşkınlık çıkarma. Az çok İrem'den nasıl bir karaktere sahip olduğunu biliyorum. İrem'i tehlikeye atacak herhangi bir davranışta bulunmanı istemiyorum." Cantuğ onun böyle emir verir gibi konuşmasından pek hoşlanmasa da şu an bunun üzerinde durmak istemedi. Ceylan için ne gerekirse yapacaktı. "Cantuğ orası Urfa onu tehlikeye atacak herhangi bir davranışta bulunman geri dönülemez, telafisi mümkün olmayan olayların yaşanmasına sebep olur. Kaldı ki İrem Enderoğlu orada sıradan biri değil bunu unutma. Cantuğ Urfa'lı bir kız sevdiğini aklından bir an olsun çıkarma."
"Hasan." Dedi. Adamın yüzünde alayvari bir gülümseme peyda oldu. "Ben Urfa'lı bir güzel sevmiş olsam da Ceylan'ım da Karadenizli bir adam sevdi. Sen de bunu unutma ve bana bir daha sakın emir verir gibi konuşma. Eyvallah yardımlarınız için ama bundan sonrasını ben hallederim. Oraya gittiğimde ne yapıp ne edeceğime değil sen Ceylan'ın tüm sülalesi gelse karışamaz. Ne Boran tanıırm ne de aşiret." Dedi.
"İşte ben de bundan korkuyordum." Diyerek bakışlarını Gülce'ye çevirdi.
Gülce "Ne ,ne bana bakıyorsun? Adamın Karadenizli olduğunu bilerek yardım istedim. Seven bir Karadenizli erkeği sevdiğini ölüme rağmen kurtarmaya gider." Dedi Cantuğ'a dönüp göz kırparken. Cantuğ bu kızın aklının pek de normal çalışmadığını anladı ve bu içten içe de hoşuna gitmişti. Herkes payına düşeni almışken evden çıkmak için hareketlenmişlerdi. Tufan daha fazla dayanamayarak gözünün önünden kayıp gidecek kızın hiç kimsenin fark etmediği anda kolundan nazikçe tuttu. Gülce aklını başından alıp götürecek bu dokunuşu çok iyi biliyordu. Gözlerini yavaşça açıp kapadı. Önce kolunu tutan adamın eline sonra onun ümit bekleyen pişmanlıkla kavrulan gözlerinin içine baktı.
"Gülce yalvarırım konuşalım." Dedi. Genç kızın yüzünde alaycı bir gülümseme doğmuştu. Adamın elini sertçe kolundan silkip attı.
"Sen o hakkını kaybedeli çok oldu Tufan Bey, hadi sana geçmiş ola." Dedi ve daha fazlasına gücü olmayan genç kız kendisini odadan dışarıya attı. İstemiyordu konuşmak, sözüne onun kelamı karışsın istemiyordu. Onun korkaklarla işi olmazdı. Olmayacaktı da...
Not: Değerli okuyucum eğer ki yorum yapmaya çekiniyorsan en azından varlığını hissettirmek adına yorum kısmına bir gülücük bırakman yeterli. Çünkü bir küçücük tebessüm, bir gülücük karşındaki insanı da gülümsetir ;) Gülülelim, gülümsetelim ;) Hadi bu da Özlem Uğurlu Aydın'ın sloganı olsun :D Gülelim, gülümsetelim :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haksızlık Değil Mi?#TAMAMLANDI#
RomansaCantuğ "Bir adamın yokluğu kadını suskunlaştırıp dilini sözsüz bırakıyorsa, bir kadının yokluğu adama yatağında sevdiği kadının tek bir saç telini aratıyorsa, işte orası sözün bittiği, kelimelerin tüm anlamını yitirdiği, sebeplerin aranmadığı aşk di...