Gözlerini sevdiği adamın kollarında burnuna dolup taşan kokusuyla açtığında yüzünde tatlı bir tebessüm oluşmuştu. Dirseğinden destek alıp yatakta doğrulduğunda ise gözleri hiç beklemediği o bakışlarla karşılaştı. Dehşetle çığlık attığında yatağın içinde korku ile karışık çırpınırken Cantuğ uyku mahmuru gözlerini ovuşturarak "İrem ne oluyor?" dedi. Aynı yatağı paylaştığı kızın gözlerindeki korku, bedenindeki tedirginliğini gördüğünde bakışlarını hipnotize olmuş gibi odakladığı yere döndürdü. Bir anda gördükleri karşısında yataktan kalkmaya yeltense de hiç beklemediği ve o ana kadar fark etmediği yabancı kollar tarafından omuzlarından tutulup yatağın içinden sürüklenircesine kaldırıldı.
"Bırakın ulan beni."diye haykırıp çırpınsa da iki kolundan tutulmuş bir şekilde ayağa kaldırılmıştı. İrem öylesine bir dehşete kapılmış ve şoka girmişti ki yaşadıklarının büyük bir kâbus olmasını dilemekten başka bir çaresi kalmamıştı. Sevdiği adam onun yüzünden ölümle burun buruna gelmiş aylarca korktuğu sahne gözlerinde an be an cereyan etmişti. Yine çıkmıştı karşısına kanından olsa da kansız herif. Şerefsizliği boynunda bir madalya gibi taşıyan, yüzsüzlüğü ile nam salmış Boran Ağa... Kaçamamıştı kız kaderinden, kara yazgısından. Yine çıkmıştı karşısına Boran Ağa... Hissediyordu artık yolun sonuydu bulunduğu yer.
Boran, İrem ve Cantuğ'un gözlerini açtığı an yatağın tam karşısında nefretle onlara bakıyordu. Ve o gözler intikam almak için alev alev yanıyordu. Genç kız sırtını duvara yaslamış küçük bir bedenin küçülmesi gibiydi görüntüsü. Boran kıza yaşattığı bu anlardan büyük zevk alırken Cantuğ adamların elinden kurtulmak için çırpınsa da sert tutuşlarından sıyrılmasının pek de mümkünatı yoktu.
"Ne demişler İrem? Çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçünce de işte böyle kucağıma sıçrar." dedi usulca ayağa kalkarken omzundaki kurşun yarası varlığını hissettirdi. Eli yarasına giderken dudakları arasından bir acı dolu bir inleme firar etti. Adım adım kıza doğru ilerlerken Cantuğ "Yaklaşma ulan kıza, yoksa öldürürüm seni. Bırakın beni." Diyerek çırpınmalarına devam ederken Boran Ağa bir an duraksadı ve canla başla tutulduğu kollardan kurtulmaya çalışırken adeta yaralı hayvanlar gibi saldırganlaşarak adama döndürdü bakışlarını.
Alaycı bir gülüşle ona karşılık veren adam "Sen mi beni öldüreceksin?" dedi ve adımlarını ona doğru yönlendirdi. Tam dibine kadar geldiğinde gözlerine kıstı ve sağlam olan koluyla adama öylesine bir yumruk savurdu ki onu tutan adamların bile bulundukları yerde bir adım geri gitmelerine sebep oldu. Boran attığı yumruk ile acı içinde inleyip diğer yaralı omzunu tutarken bire nebze olsun içinin rahatlamasına değerdi çektiği acı.
Cantuğ yüzüne aldığı darbe ile bir an gözlerinde kararma oldu. Ağzından burnundan kanlar boşalmaya başladığında bu defa da İrem girdiği şoktan ansızın çıktı ve yataktan fırlayarak "Dokunma ona, vurma." Diye haykırarak sevdiği adama doğru adım atmıştı ki bu defa da Boran Ağa'nın diğer adamları tarafından kız iki kolundan tutularak Cantuğ'un yanından yerde sürüklenerek uzaklaştırıldı. Boran bir kıza bir de ağzı burnu kanlar içinde hala kendisine saldırmaya çalışan adama baktı.
"Biliyor musun amcakızı çok büyük yanlış yaptın? Sadece kendini değil şu zavallı adamı da yaktın."
"Bırak onu Boran, senin istediğin benim bırak gitsin." Diye gözyaşları içinde yalvarmaya başladığında Cantuğ sert ve bir o kadar da emreden bir ses tonuyla "Sakın ona yalvarma." Diyerek ağzından burnundan akıp giden kana aldırmadan haykırdı. Ama İrem'in onu dinleyecek gücü yoktu. Tek istediği Cantuğ'a zarar gelmeden buradan bir an önce gitmesiydi. Ona ne olacağı umurunda bile değildi. Yeter ki Cantuğ kurtulsun istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haksızlık Değil Mi?#TAMAMLANDI#
RomanceCantuğ "Bir adamın yokluğu kadını suskunlaştırıp dilini sözsüz bırakıyorsa, bir kadının yokluğu adama yatağında sevdiği kadının tek bir saç telini aratıyorsa, işte orası sözün bittiği, kelimelerin tüm anlamını yitirdiği, sebeplerin aranmadığı aşk di...