4.Bölüm : " Küçük Hanım "

156 6 1
                                    

Her zamanki gibi dünyanın en sinir bozucu sesiyle yani alarm sesiyle uyandım. Birkaç dakika öylce tavana baktıktan sonra yavaş yavaş kendime gelmeye başladım.

Banyoya gidip yüzümü yıkarken Emre'nin dünkü mesajı aklıma geldi. Tabi mesajla beraber binlerce soru... Neden beraber gideceğiz? Dünkü kitapla ilgili bir şey sorsam ne der? Şu Çağlar'dan uzak durma meselesini tekrar açmalı mıyım? gibi sorular kafamda dönerken çoktan hazırlanıp aşağı inmiştim.

Hayret ortada ne annem vardı ne de kahvaltı. Hala şaşkın şaşkın masaya bakarken kendi kendime mırıldanmaya başladım : "Bugün baya garip geçecek anlaşılan. Neyse okulda okulda yaparım kahvaltıyı. Anneme bir bakayım hastamı acaba?"

Şaşkınlığımı atlatıp, mırıldanmamı bitirdiğimde annemlerin odasına yöneldim. Annem mışıl mışıl uyuyordu. Yavaş adımlarla yanına gittim ve uyandırmamay gayret ederek öptükten sonra başını okşayarak benim melek annem nasılda masum uyuyorsun diye fısıldadım. Sonra da tekrar yavaş adımlarla odadan çıktım.

Son bir kez daha -sanki birisi gelip kahvaltı hazırlayacakmış gibi- umutla boş masaya baktıktan sonra sessizce evden ayrıldım.

Dışarı çıktığımda Emre'yi beni beklerken buldum.

"Sonunda çıkabildin."

" Sanada günaydın Emre." dedim sinirle. Sonrada onu bekleme gereği duymadan yürümeye başladım. O da beni takip etmeye...

"Oo anlaşılan birileri bugün ters tarafından kalkmış."

"Of Emre bir sus ya."

"Hayırdır bir şey mi oldu?"

"Yoo."

"Tabi tabi o yüzden bu kadar sevinçlisin(!) zaten."

"Of Emre. Hem sen beni bırak. Esas sana ne oldu onu söyle."

"Bana bir şey olduğunu da nerden çıkardın?"

"Bir de hiçbir şey olmamış gibi soruyorsun Emre. "

"Neyim varmış anlat bakalım?"

"Hangi birini anlatayım? Dün kitapçıya gittin. Kontörüne kıyıp bana mesaj attın. Birini bir saniye beklemeye tahammül edemeyen sen kim bilir bugün beni ne kadar bekledin. "

" Bu dediklerin her insanın yaptığı sıradan şeyler."

"Ay Emre tamam haklısın. Kahvaltı yapmadım zaten birde seni hiç çekemeyeceğim."

"Anlaşıldı."

"Ne anlaşıldı?"

"Kahvaltı yapmadığın için böylesin sen."

"Nasıl mışım?"

"Somurtkan, atarlı ve fazlasıyla mızmız."

"Sensin o" deyip sinirli bir bakış attıktan sonra adımlarımı hızlandırıp yürümeye devam ettim.

"Hey beni bekle." dedikten sonra o da adımlarını sıklaştırdı.

Yarı konuşarak, yarı şakalaşarak okula vardığımızda dersin başlamasına daha vardı. Bizde hemen kantine gidip bir şeyler aldıktan sonra boş bir masaya oturup hızla aldıklarımızı yemeye başladık.

Etrafa öylesine göz gezdirirken Yiğit'i gördüm ve Emre'ye soracağım sorular geldi aklıma.

Ben tam Emre'yle konuşmaya başlayacakken Yiğit gelip yanımıza oturdu. Ben kırmızı görmüş boğa gibi Yiğit'e bakarken, Emre gayet samimi ve sevecen bir şekilde : " Merhaba." dedi.

Nefretin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin