23.Bölüm : "Gittiği yere kadar..."

58 3 2
                                    

Merhabalar !!! :-) :-) :-)  Umarım beğenerek okuyorsunuzdur... Yazım hataları olursa kusura bakmayın. :-(  Yeni eğitim öğretim yılında hepinize başarılar diliyorum :-) :-) :-) Kocamaaan öpüldünüz :-) :-) :-) 

Rana

Oflayarak yatağımdan kalkarken bir yandanda telefonumdan saate bakıyordum. Ne saat beş mi!? Sabahın beşi! Pardon sabahın körünün beşi! Bu gün kesinlikle tarihe geçmeli. Ben, saat beşte kalktım. Sabahın beşi, yani beşte... Ay, tamam kızmayın susuyorum. Şu an küçük çapta bir şok geçiriyorumda...

Aptal düşüncelerimden sıyrıldıktan sonra, tembel adımlarla banyoya yöneldim. Suratımın halini az çok bilsemde aynaya bakmaya cesaret edemedim ve hızlı bir şekilde elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynı tembel adımlarla odama geri döndüm.

Bir yandan içimdeki sebebini bilmediğim sıkıntıyı yok etmeye çalışırken bir yandanda kıyafet seçiyordum. Seçtiğim kıyafetleri yatağımın üstüne fırlattım. Kıyafetleri giyip aynaya bakana kadar siyahlara büründüğümü farketmemiştim.

Siyah kısa kollu bir badi, üstüne siyah deri ceket, altımada deri dar bir pantolon. Siyah bana yakışıyordu ama böyle yas tutar gibi ya da ajan gibi simsiyah olmakta hoşuma gitmemişti. Normalde böyle giyinmezdim ama içimdeki sıkıntıdan olsa gerek istem dışı bir şekilde simsiyah giyinmiştim.

Zaten kararmış içimi iyice karartan kıyafetlerim hoşuma gitmesede değiştirmeye üşendim. Sonrada bari uyumlu olsun diyerek siyah saç bandımıda taktım. Bir süre makyaj yapıp yapmama arasında kalsamda 'bir daha asla bu saatte kalkabileceğimi sanmıyorum. Hazır erken kalkmışken az bir makyaj yapayım. Hem vakit geçirmişte olurum.' diyerek hafif bir makyaj yapmaya karar verdim.Eyeliner, rimel ve parlatıcımıda sürdükten sonra hazırdım.

Tam odadan çıkacağım sırada gözüm şifonyerin üstündeki siyah ojeye takıldı. Bir yandan 'Of, bu sıkıntı ne ya böyle, zaten simsiyah oldum.'  diye söylenirken ayaklarım beni çoktan şiyonyerin önüne getirmiş, ellerimse çoktan mat siyah ojeyi sürmeye başlamıştı.

İşim bittikten sonra tekrar aynanın karşısına geçtim. Üstümdeki tek renkli şey dudağıma sürdüğüm parlatıcıydı. Sokaktan geçen birinin benim hakkımdaki düşünceleri şöyle olabilirdi; sadist, psikopat, filmlerdeki ajanlara özenmiş aptal bir ergen, çok sevdiği birini kaybedip hayata küsen zavallı... Kafamı sallayıp bu aptal düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Sonrada 'bir daha asla böyle giyinmem.' diyerek aynayla bakışmayı kestim ve tırnaklarımı üfleyerek mutfağın yolunu tuttum. Tabi 'asla böyle giyinmem' derken hayatın bana yapacağı acımasız sürprizlerden, hayatımın tüm renklerini yok edip her şeyi siyaha boyayacağından habersizdim...

Mutfağa girdiğimde biraz daha tırnaklarımı üfledim. Ojemin kuruduğundan emin olduktan sonra sessiz olmaya özen göstererek kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Kahvaltımı bitirdikten sonra tam masayı toplayacakken annemin sesi duyuldu.

"Rana?"

"Günaydın anne." Masayı temizlediğim için sırtım anneme dönüktü.

"Sanada günaydın kızım. Hayırdır, erkencisin bugün."

"Uyku tutmadıda..." derken annem yanıma gelmiş bende yüzümü ona dönmüştüm. Bir süre endişeli bakışlarla beni süzdükten sonra konuşmaya devam etti annem.

"Kızım iyi misin? Hiç iyi görünmüyorsun, birde simsiyah giyinmişsin yas tutuyor gibi." dedikten sonra konuşmama fırsat vermeden elini alnıma getirdi ve tekrar konuşmaya başladı.

Nefretin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin