Selaaaam :-) :-) :-) Bu bölüm biraz kısa ama geçiş bölümü... Umarım beğenirsiniz :-) :-) :-) Sessiz okuyucularımdanda yorum ve oy bekliyorum :-) :-) :-) Sizleri çok sefiyom, kocaman öpüldünüz :-) :-) :-)
Korku tüneli ağır ağır ilerlerken ben gözlerimi kapatmış ve adeta kıyafetine desen olacakmış Çağlar'a sokulmuş bir biçimde bildiğim tüm duaları okurken Çağlar'da kolunu omzuma atmış öylece oturuyordu.
Bir ara beni kendinden uzaklaştırdı ve :
"Hey, gözlerini açmazsan ne anlamı kalır ki?" dedi sessizce.
"Korkuyorum dedim Çağlar." dedim ve tekrar ona sokuldum. O ise beni tekrar kendinden uzaklaştırdı ve yavaşça alnını alnıma yaklaştırdı. Elimi okşayarak konuşmaya başladı :
"Bak, ben her zaman senin yanında olacağım. Bana güveniyor musun? Seni koruyacağıma inanıyor musun?" Bu sorularının üstüne gözlerimi açmadan fısıldadım :
"Sana sonuna kadar güveniyorum ve beni koruyacağınada inancım sonsuz." Bu cevabım üstüne elimi okşamayı bırakıp sıkıca tuttu ve :
”Güzel, öyleyse korktuğun ne varsa bundan sonra korkma, çünkü ben yanındayım. Gerekirse ölürüm ama kimsenin senin saçının teline zarar vermesine izin vermem tamam mı? Şimdi gözlerini aç ve güçlü bir kız ol anlaştık mı? Emin ol benden bile cesur birisi olacaksın." Çağlar'ın sözleri beni rahatlatmıştı.
"Gerçekten dediğin gibi olabilir miyim?"
"Neden olmasın? Ben küçükken o kadar korkaktımki... Gerçi benim yaşadıklarımı yaşayan biri için... Her neyse önümüze dönelim artık."
Söyledikleri içimi acıtmış, bir o kadar da meraklandırmıştı kandırmıştı beni. Çağlar ise çoktan önüne dönmüştü, çenesinden tutup yüzünü kendime çevirdiğim sırada hafif bir ışık yüzüne vurmuştu ve Çağlar'ın gözlerinin dolduğunu fark ettirmişti bana.
Bu haline dayanamadım. Ona sarıldım ve o da kafasını boynumun çıkıntısına gömdü. Teselli etme sırası bana geçmişti. Bir yandan yumuşacık saçlarını okşarken bir yandanda konuşuyordum :
"Hişş, her şey geride kaldı. Sen çok güçlüsün, ne yaşadığını bilmiyorum ama artık geçti. Geçmişe takılıp kalmamalısın, çünkü ne yaparsan yap geri gelmez. Eğlensende, üzülsende o günler geçmiştir artık. Sana bir tavsiye, sadece anı yaşa, ne geçmişte yaşadıklarına takıl ne de gelecek için endişelen. Gelecek sisli bir hava gibidir iki adım öteni göremezsin. Hayatın sana neler gösterceğini bilemezsiniz ve kafanı buna takarsan yaşadığın anı zehir etmekten başka bir şey yapmazsın. Geçmişi ise -sözlerime devam edeceğim sırada omzunda hissettiğim ıslaklıkla bir süre duraksadım. Ağlıyordu, ama bu rahatlaması için iyi bir şey diyerek derin bir nefes aldım ve devam ettim- mutluluklarımızın, üzüntülerimizin, pişmanlıklarımızın ve bu gibi duygularımızın içinde kilitli olduğu bir kutu gibi düşünebilirsin. Eğer o kutuyu sürekli karıştırıp durursan kutunun karışıklığı zihninide bulandırır ve sağlıklı düşünemez, kaybolur gidersin. Ben sana güveniyorum, beni korkularımdan kurtarman için kendimi tamamen sana bırakarakıyorum. Sende aynı şekilde bana güvenip, sıkıntılarını anlatırsan geçmiş denen o karışık kutuyu kapatıp raflara kaldırmana ve sadece gerekli zamanlarda kullanmana yardım ederim tamam mı?"
Bu uzun konuşmanın üstüne bir süre öylece durdu. Ne cevap verdi, ne de tepki... Dediklerimi düşündüğü belliydi ve zamana ihtiyacı vardı. Benim korkularım onun sıkıntılarının yanında hiçbir şeydi ama ne olursa olsun sıkıntısını çözüp onu geçmiş girdabından kurtaracaktım. Sevgi ablada en büyük yardımcım olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Bedeli
RomanceBüyük bir nefret ve alınması gereken bir intikam... İntikam için oynanan iğrenç oyunlar... Oyunlardan habersiz masum bir kız... Oyunu kazanan kim olacak ?