21.Bölüm : "Hayatın acımasız sürprizleri..."

65 2 1
                                    

Selam :-) :-) :-)  Arkadaşlar lütfen yorum ve oylarınızı esirgemeyin. Yani yazıyorum ama beğeniliyor mu beğenilmiyor mu bilmiyorum. Fikirlerinizi benimle paylaşırsanız gerçekten çok sevinirim. Ve tabletten yazdığım için yazım hataları olabilir, bundan dolayı hepinizden özür diliyorum. Seviliyorsunuz ve kocaman öpüldünüz :-) :-) :-)  <3 <3 <3

Arabayla AVM'ye doğru ilerlerken, adeta ölüm sessizliği vardı. Çağlar arada derin bir iç çekiyor ve anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu. Benim ise  gözlerim camdan dışarıyı izlerken, zihnim allak bullak olmuş bir şekilde düşüncelerle boğuşuyordu. 'Çağlar neden birden böyle oldu? Benden sakladığı bir şey mi var? Büyük hata derken neyi kastediyordu?..." Ve bunun gibi binlerce soru içimdeki merak tohumlarını artırmaya devam ediyordu. Dün 'Yarın çok güzel bir gün olacak.' mı demiştim ben? Hah, unutun onu. Sabahtan beri yok polisler yok Çağlar'ın krizi... Demek ki neymiş? Büyük konuşmamalıymışız. Çünkü hayat gerçekten bütün hayallerimizi, düşüncelerimizi, hayatta yapmam veya kesin yaparım, çok güzel olur veya olmaz diye düşünüp ettiğimiz bütün lafları ağzımıza gerisin geriye tıkabiliyormuş...

Bu düşüncelerimi ve içerdeki ölüm sessizliğini bitiren Çağlar'ın sözü oldu.

"Imm, şey ne tarz bir film istersin? Ya da izlemek istediğin bir film var mı?"

"Ben daha çok macera, korku, gerilim tarzı filmleri severim ama bence yanında sevgilin varken romantik film daha mantıklı olabilir bence." dedim gülerek o da hafifçe tebessüm ederken cevap verdi.

"Romantik film çok klişe bence. Hiç sevmem öyle vıcık vıcık şeyleri. Film dediğinde cinayet olur, gizem olur, heyecan olur. O ne öyle romantik filmlerde yok tripler yok atarlar. Bir gün 'nerdesin aşkım? Burdayım aşkım.'  havaları ; diğer gün 'bizim geleceğimiz olamaz, o yanındaki kimdi senin, neredeydin bu saate kadar...'  atarları. Yani filmin bir anlamı yok. Bir grup atar, vıcık vıcık söz silsilesi ve para tuzağından başka bir şey değil."

Çağlar'ın bu sözlerine özelliklede 'nerdesin aşkım? Burdayım aşkım' kısmına domuz sesi gibi hayvanımsı bir ses çıkararak - inanın kibar bir kızım ama bu sesi nasıl çıkardığımı bilmiyorum. Birde Çağlar yanımda olunca böyle bir tuhaf oluyorum ben normalde böyle değilim yani- gülerken Çağlar mızmız bir sesle konuşmaya devam etti.

"Ne? Öyle değil mi ama?" Cevap verecek durumda olmadığım için kafamı onayalarcasına salladım. Bir yandanda kahkahamı bastırmaya çalışıyordum her ne kadar başaramasamda.

"Ama eğer sen ne istersen o tarz izleriz." Derin derin nefesler alıp kahkahamı güç bela bastırdığımda konuşmaya başladım.

"Dedim ya bende sevmem romantik filmleri. Imm, bence bir korku filmine gidelim."

"Kardelen vallahi bir tanesin. Dünden beri inşaallah romantik film istemez diye dua ediyordum. Olurda istesen diye uyanık kalma taktikleri geliştiriyordum. -dedikten sonra ikimizde ufak bir kahkaha krizi geçirdik. Biraz toparlanınca o devam etti- Düşünsene filmin başlarındayız, sen bana yaslanmış 'kızı niye üzüyor ki? Sanki odunluk yapınca eline bir şey geçiyor." diye erkek oyuncuya söverken, bir yandanda salya sümük ağlıyorsun, bende bir yandan uyanık kalmaya çalışırken bir yandanda sana peçete yetiştirmeye çalışıyorum. Derken filmin sonuna geliyoruz çift barışıyor, birbirlerini öpüyorlar falan. Sonra sende benden bir öpücük istiyorsun tabi ben o sırada çoktan uyumuş bilmem kaçıncı rüyamı görüyor oluyorum. Neyse efendim, sen ilk adımı benim atmayacağımı anladığında hafif bozulsanda çok büyütmeyip kafanı bana çeviriyorsun, ve tabi senin ilk adımından sonra benim attığım en büyük adım ayıyı bile kendinden utandıracak bir horultu oluyor.- bu sözünden sonra artık kendimden geçmiştim. O kadar çok gülüyordum ki karnım deli gibi ağrıyordu ve tabi gözümden gelen yaşları unutmamak lazım. Bir süre durduktan sonra Çağlar tekrar konuşmaya başladı- Ama korku filminde öyle mi hiç? Korkarsın korktukça daha çok sokulursun bana. Sonra ben korksam bile bunu belli etmem güçlü görünmeye çalışıp sana sarılırım, 'Korkma ben yanındayım.' dercesine sarılırım. Öyle sarılıp izleriz filmi ve film bittiğindede -sesini edebi bir tona getirip devam etti-ne trip olur ne atar, sadece daha da kuvvetlenir aramızdaki bağlar." dediğinde artık ikimizde kendimizi kontrol edemeden gülüyorduk. Tam anlamıyla 'gülmekten ölmek' deyimini yaşıyorduk o an...

Nefretin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin