27.Bölüm : "Onun burada ne işi var?"

34 4 0
                                    

Uzun bir aradan sonra yine karşınızdayım oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Yazım hataları varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar :-)

Bölüm ithafı:

@kitapgalpgalpgalp

İçimden lanetler okuyarak döndüm arkamı. Annemler çoktan içeri geçmiş, kapıda sadece ben ve Yiğit kalmıştık. Ayakkabısını çıkardıktan sonra yüzüne çok yakışan bir gülümsemeyle -ona sinir olsamda yakışıklı olmadığını söylemezsem çarpılabilirim.- :

"Merhabalar küçük hanım, çok güzel olmuşsunuz." iltifatına gayet soğuk ve düz bir sesle cevap verdim :

"Hoş geldin, içeri gel." Sonrada bir şey demesine fırsat vermeden salona gidip ablamın yanına sığışmaya çalıştım.

Kısa bir sohbetten sonra yemeğe geçtik. Tablo her zamanki gibiydi. Ablam bir yandan telefonla uğraşırken bir yandan yemeğini yiyor, babamlar ve annemlerde baya koyu bir sohbete dalmışlardı. Yiğit ve bense sessizce yemeğimizi yiyorduk.

Yiğit'in bakışlarını ara sıra üstümde hissetsemde onu takmadım ve hızlıca yemeğimi bitirdikten sonra annemlerden izin alıp odama çıktım. Kapımı kapattıktan sonra tekrar matematiğe gömüldüm.

Sonunda konuyu anlamış, test çözmeye başlamıştım. Testi gayet güzel çözerken bir soruda tıkanıverdim. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım bir türlü sonuç çıkmıyordu. Sile sile kağıdı aşındırmıştım ama hâlâ sonuç yok. Ben böyle canla başla soruyu çözmeye uğraşırken kapım çalındı. Boş bulunup "Gel." diye seslendim.

Yiğit yavaş hareketlerle içeri girerken, bende sonunda kafamı sorudan kaldırmayı başarmış, içimden 'niye gel dedim ki?' diye kendime kızarken delici bakışlarımı Yiğit'in üstüne dikmiştim. Yiğit yavaş adımlarla sandalyenin arkasına geldi ve masanın üstüne eğilip soruya bakmaya başladı.

Bu kadar yakın mesafede olmak beni rahatsız etmişti. Ayağa kalkmaya çalıştığım sırada Yiğit'in, sandalyenin iki yanına koyduğu elleri ayağa kalkmayı bırakın hareket etmemi bile engelliyordu.

Ona kızmak için kafamı ona doğru çevirdiğimde, hâlâ büyük bir dikkatle soruya baktığını fark ettim. Gözüm onun yüzünde istemsiz olarak dolaşmaya başlamıştı. Kesinlikle en çok dikkat çeken yönü kırk metre öteden bile belli olan, masmavi gözleriydi. Gerçekten insanı büyülüyorlardı. Ve tabi keskin yüz hatları ve hafif çıkmaya başlayan sakalları ona erkeksi ve hoş bir hava katıyordu. Kahverengi ve hafif uzamış dağınık görünümlü saçları ise her kızda elini daldırıp onları karıştırma hissi uyandırabilirdi. Gözüm saçlarından dudaklarına kaydı. Bir erkekten beklenilmeyecek kadar kırmızı ve dolgun dudakları vardı. Vücudu ise öyle çok kaslı değildi ama yine iyiydi. Ayrıca muhteşem parfüm kokusu bu özellikleriyle birleşince kesinlikle kızların canını yakacak derecede bir güzellik oluşturuyordu.

Bir an Çağlar'la hiç tanışmadığımı, onunla ilgilenmediğimi; onun yerine hayatımda Yiğit olduğunu hayal ettim. Onun kötü birisi olduğuna inanmak istemiyordum nedense. Bir yanım 'o masum' diyordu hep. Gerçekten içimden geçtiği gibi masum olsaydı ve onunla çıksaydım nasıl olurdu acaba? Beni Çağlar kadar mutlu edebilir miydi? Yanındayken bulutların üstünde gibi hissedebilir miydim? Belki beni Çağlar'dan daha mutlu edebilirdi. Bu düşüncelerimi öğrense Çağlar çok kırılırdı kesin ama ne yapayım düşünmeden edemiyordum bazen. Çağlar haksızdı belki de. Yiğit çok iyi birisiydi belki.

Nefretin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin