Bu bölüm sevdiceğime gelsin. Doğum günün kutlu olsun meleğim :) Yazım hatalarından dolayı özür dilerim. Birde bu bölümden sonra hikayeyi düzenlemeye karar verdim. Oy ve yorumlarınızıda bekliyorum. İlginizden dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Öpüldünüz.
Medya : Çağlar
Hani bazı anlar vardır, içinde bulunduğunuz zamandan ve ortamdan sıyrılıp başka bir yere ışınlanmak istediğiniz ama bunun mümkün olmadığı... İşte Çağlar'ın birçok duyguyu barındıran gözlerine bakarken aklımdan geçen şey tam olarak buydu. Her zaman sevgiyle ışıldayan mavilerde hayal kırıklığı, kızgınlık ve hüzün vardı şimdi.
"Verecek cevabınız olmadığına göre baya eğleniyorsunuz sanırım Rana hanım. Ben bölmeyim devam edin siz." Çağlar'ın bıçak kadar keskin sözleri kalbime saplanırken görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı çoktan. Ne ara bu kadar sulu göz olmuştum bir fikrim yoktu ama ne yaparsam yapayım yaşların akmasına engel olamıyordum. Göz yaşlarıyla verdiğim mücadele arkamdan gelen sesle bölündü.
"Öncelikle, misafir olarak bu evde bulunmak zorundayım. İkincisi çok sevdiğin kız arkadaşına bir şey yaptığım yok ve ister inan ister inanma artık ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Asla beni sevmeyecek biri için bu kadar uğraşın fazla olduğuna karar verdim. Kaybettim. Bitti. Size mutluluklar diliyorum sevgi pıtırcıkları." Pat diye araya giren ve sesinde zerre duygu barındırmayan Yiğit ikimizin şaşkın bakışlarına aldırmayıp salona girdiğinde tekrar Çağ!ar'a döndüm. Bu afallamış halinden yararlanıp konuşmaya başladım.
"Onu duydun Çağlar. Bana güvenmediğin için sana teşekkür ederim. Şimdi izin verirsen çalışmam gereken bir matematik sınavı var." İki dakika önce ağlayan ben değilmişim gibi ağzımdan çıkan bu duygudan yoksun, ifadesiz cümleyi söylediğime inanamıyordum, bu kadar hızlı olan ruh hali değişimi imkansızdı ama Çağlar'ın bakışları kanıt olarak karşımdaydı. Kapıyı kapatmaya yeltendiğimde Çağlar eliyle buna engel oldu.
"Rana biraz konuşalım mı? LÜTFEN!"
"Söyleyeceğin her şeyi söyledin sanıyordum."
"Rana, şu aptal trip atma işini bırakıp adam akıllı davranır mısın? Yiğit'i görünce sinirlendim. Seni üzme gibi bir niyetim yoktu. Onun senin etrafında dolaşmasını hazmedemiyorum tamam mı?" Sesi sinirlendiği için giderek yükselmişti.
"Çağlar şu an cidden tartışarak havamda değilim. Bir sürü işim var bu konuyu sonra konuşalım benimde sana söyleyeceklerim var zaten." dedikten sonra Çağlar'ın bir şey demesine fırsat vermeden kapıyı kapattım. Arkamı dönüp kafamı kapıya yasladım ve sıkıntıyla nefes verdim. Bu yüksek gerilim hattında konuşmamak en doğru şeydi. Yarın sakin kafayla konuşurduk. Umarım.
"Canını sıkma siz sevgilisiniz, her çiftin arasında böyle ufak tartışmalar olur." Yiğit'in sözüyle kapıya yaslanmayı kesip doğruldum ve lafı yapıştırdım.
"Nesin sen Yiğit, çift psikoloğu mu?"
Yiğit'e de sinirimden nasibini verdikten sonra odama çıktım. Neden herkes gibi olamıyordum? Tek isteğim Çağlar'la mutlu ve güzel zaman geçirmekti, normal, sıradan çiftler gibi. Ama herkesin bu birbirine suç atma işinden artık bıkmıştım. Biri birine kötü der diğeri öbürüne katil der. Allah aşkına altı üstü ergen liseli öğrencileriz. Bu keşmekeş ne? Tamam Sıla korkunç bir şekilde öldürülmüş olabilir ama bunu neden bizim okuldan biri yapsın ki? Belki de bir bağımlıydı malın parasını vermeyince cezalandırıldı. Ya da aman ne bileyim niye bunu düşünüyorum ki? Of of...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Bedeli
RomantikBüyük bir nefret ve alınması gereken bir intikam... İntikam için oynanan iğrenç oyunlar... Oyunlardan habersiz masum bir kız... Oyunu kazanan kim olacak ?