Tabi ya! Size söylemedim. Buraya geldiğimizde bizimle tanışan iki çocuk vardı. Jensen ve Martin. Şuan sadece biri karşımda duruyordu. Adını çıkaramadım.
- Şeyy. Alice içeri gelebilirmiyim.
Bir an duraksadım. Evde annem giller yok ve saat gecenin 11'i . Kapımda dünya yakışıklısı diyebileceğim bir çocuk duruyor ve içeri girmek istediğini söylor. Evet harika.
- Şey, üzgünüm seni tanıdım ama Jensen mıydın Martin mi?
- Jensen dedi hafif gülümseyerek. Hayır Jensen bunu bize yapma. Ne güzel gülüyorsun sen öyle..
- Konuşmak için dedi ardından durumu belirtmek için. Tabi ben çocuğun gülüşüne dalıp mal mal bakarsam.. Herneyse.
- Pekala. dedim ve içeri geçmesi için geri çekildim. İçeri geçti ve koltuklara ilerlerken çat diye bir ses geldi. Ne olduğunu anlamak için etrafıma bakındım ve sonra Jensen'ın bastığı yerden geldiğini anladım. Tabi ya!! Buraya ilk taşındığımız gün. Yani olayların başladığı gün parkeden tırmalama sesi gelmişti. Parkede ise halen tırmalama izleri duruyordu. Jensen bastığı yere baktı ve "Bunu bir insan yapmış olamaz" diye mırıldandı. O an biraz panikledim.
- Hadi otursana dedim konuyu değiştirmek için ve koltuklara karşılıklı oturduk.
- Evet dedim konuşmayı başlatması için.
- Alice. Öncelikle seni geçen gece koşarak evden çıktığını ve tekrar koşarak eve geldiğini gördüm. Ayriyetten hastaneye gitmişsin. Biliyorum bunu neden sorduğumu merak ediyorsin ama sende bir gariplik var."
Şaşırmıştım. Ne diyebilirdim ki. "Annemi evde ağzı yarık görmüştüm. Kaçtım ve arkadaşım Anna'ya gittim. Fakat duvarda kanla yazılmış bir yazı gördük ve arkdaşımın bedenini ele geçirdiler. Sonra rüyamda şeytanı gördüm ve hastaneye gittim orada da onlardan biri vardı. Morga gittik ve ailemin cesetleriyle tehdit edildim ve adı Lennia olan çocukluktan tanıdım şeytanla karşılaştım" mı? Hiç sanmıyorum. Kesinlikle bana tedavi olmam gerektiğini söyler.
- Bak Alice. Biliyorum dedi ve sertçe yutkunmama engel olamadım.
- N-nasıl?
- Teyzem. Yıllar önce ele geçirilmişti ve laneti tüm etrafına yaydı. Onu huzura kavuşturmamız için yakmamız gerekti.
- Üzgünüm.
- Sorun değil. Senin de başına gelmesinden korkuyorum dedi ve üst kattan bir ses. Oh shit! Anamgiller evde olmadığına göre onlardan biri. Jensen'a korku dolu gözlerle baktım. Jensen çaktırmıyordu ama tırsmıştı. Rahat ol glw biz bizeyiz. dememek için kendimi zor tuttum. Bu durumda bile töbest.
- J- jensen. Yukarı kata bakmalıyız.
- Yukarıda onlardan biri var Alice.
- Biliyorum. Ama bakmalıyım. Buradan kaçsam bile peşimden gelecekler dedim ve merdivenlere doğru ilerledim. Jensen hemen yanıma geldi.
-Dur dedi ve cebinden bir haç kolyesi çıkardı ve bir su döktü. Anlamadığım bir dilde -sanırım latince- birşeyler mırıldandı ve boynuma taktı. Sanırım bu korunma içindi. Yukarı kata çıktık ve annemlerin kaldığı odaya girdik. Duvarın köşesine sinmiş ve arkası dönük bir şekilde oturan bir kız gördük. Ama bir dakka, bu kız benim okuldan yakın bir arkadaşım Ellie!!
- Geliyor Alice.
- Kim geliyor Ellie?
- Anan. Şaka lan öyle der mi her neyse.
-Geliyor Alice. Cehennemden yükseliyor. Seçildin, Alice. Sen özelsin, sen seçildin. demesiyle arkasını döndü ve gözbebekleri tamamen kaybolmuştu. Yani tersine dönmüştü. Boynumdaki kolyeyi görünce birden çığlık atıp yüzünü tırmalamaya başladı. Kolyeyi sıkıca kavradım. Daha çok çığlık atmaya başladı. Jensen bir şeyler mırıldandı ve Ellie'nin ağzından siyah bir katran gibi bişey çıktı ve yere yığıldı. Hemen Ellie'nin yanına koştum.
- Ellie! Ellie! Yaşıyor musun!? bu da sorulacak sorumu kızın içine şeytan girmişti aq. Herneyse sinirden sövüyorum şuan. Ellie biran kendine geldi.
- A- Alice. Ahh!! Çok kötüydü. Canım yanıyor. Lanet olsun!
- Tamam Ellie. Seni sakinleştiricem dedim ve kaldırmaya çalıştım. Jensen geldi ve işimi kolaylaştırarak Ellie'yi kucakladı. Yatağa bıraktı.
Odadan dışarı çıktım. Jensen da arkamdan geldi. Kolyeyi tuttum ve
-Bunu yapmayı nerden öğrendin? dedim
- Teyzem ele geçirildiğinde bir din adamından öğrenmiştim.
- Pekala Jensen bana yardım etmelisin.
- Sana elbette yardım edicem. Martin de edicek. O da bu işleri iyi bilyor.
- Pekala. dedim ve yürümeye devam ettim. Mutfakta kendime ve Jensen' a birer sandiviç hazırladım.
- Teşekkürler dedi
- Sorun değil. dedim ve sandalyeyi çekip oturdum. Ellie de aşağı indiğinde
- Aç mısın? dedim
- Hayır diyerek yanımıza oturdu.
Bir an ağzımda demir tadı gibi bir tad geldi ve ağzımdan yemek yerine kan çıktı. Jensen ve Ellie hemen yanıma koştular. Ağzımdan kanlar çıkarken buğulu gözlerimle gorebildigim tek şey tabağımın üstünde yazılmış "Kıyameti getiren" oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucifer'ın Seçtiği
Kinh dị"Sevgili Alice; Eğer bu mektubu okuyorsan ben çoktan öldüm. Sana doğmadan önce benim küçük meleğim diye hitap ederdim. Sen ne yazık ki melek değilsin. Bunun için çok üzgünüm. Ama sana harika bir güç verildi. Bu sıradan bir güç değil. Sen bir efsane...