Bağırışımdan sonra hepsine nefretle baktım.
- Bunu nerden biliyorsun? diye sordum nefretle.
- Bir yerlerden işte. dedi sırıtarak.
Bu şey sadece ve sadece beni hapseden bir kapandı. Evet diğer şeytanları da hapsederdi ama özellikle benim içindi. Normal şeytan kapanları beni tutamıyordu, ama bu özeldi.
- Sana bir tavsiye, ya beni şimdi burdan çıkar ya da tüm cehennem halkı buraya doluşsun ha ne nersin? dedim uyarıcı bir ses tonuyla.
- Şuanlık burdasın Alice, ve seni kimse çıkarmıycak. dedi Martin.
Kahkaha attım ve
- Lucifer dünyada salaklar! Baba'm sizin lanet olası dünyanızda. Onun beni bulamayacağını mı düşünüyorsunuz? Ya da bu kapan beni ne kadar idare eder ki? Benim adım Alice, saf kötülük. Burdan çıkmanın bir yolunu bulurum elbet. Ve siz çocuklar, acayip bir işkence çekeceksiniz. dedim sırıtarak.
- O zamana kadar ölmüş olmazsan tabi. dedi Anna.
Bir kahkaha daha attım.
- Beni neyle öldürmeyi planlıyorsunuz? Silahla mı? Yoksa gümüş bıçakla mı? Hadi ama çocuklar bu kadar aptal olmayın.. dedim gülerek.
- Aslında bir planımız var Alice. Fazla kendine güvenme. dedi Ashley.
- Vay, sen yaşayabiliyor muydun Ashley? En son vücudunun tüm hücrelerini parçaladığımı hatırlıyorum. dedim sırıtarak.
- Tanrı yardımcı oldu. dedi o da imalı bir gülümsemeyle.
Bişey söylemeden yere çöktüm.
Hepsi dışarı çıktı. Bu lanet olası yerde lanet olası kapanda tek başıma kalmıştım. Burdan çıkmam lazımdı. Bir anda tenimi yakan bir birşeyin koluma damladığını hissettim. Şaka yapıyor olmalılardı.. Tavamdan aşağı sarkıtılmış kutsal su damlatan bir damla vardı. Gerçekten yaratıcılar. Çığlık attım. Bu canımı yakıyordu. Bir süre daha bu şekilde bekliyordum.
- Baba, beni duyuyormusun? dedim. Lucifer'ın beni duyma umuduyla.
- Baba, sana sesleniyorum. Beni bu lanet olası yerden kurtar. Beni burda kapana sıkıştırdılar. dedim.
Fakat ses yoktu.
- Lennia!! diye bağırdım ama ondan da ses gelmedi. Burdan çıkmanın bir yolunu bulmalıyım.
Yaklaşık 2 saate kadar bu lanet kapanın altında oturup, üzerime damlayan kutsal sulardan kaçarak geçirmiştim. Jensen içeri geldi. Ardından Anna, Martin ve Ashley'de geldi.
- Sonunda, kurtulabilecez senden Alice. Bu Tanrı'nın bıçağı sayeside. dedi Jensen değişik, kemikten yapılma bir bıçağı tutup bana doğru yürürken. Tanrı'nın bıçağı mı? Ya işe yararsa? diye düşünmeden edemedim. Çünkü bıçak etkiliydi biliyorum. Birnevi Tanrı partikülüydü. Nefretle ona bakıp ayağa kalktım ve bir adım geri gidemeden
- Cehenneme gitme vakti Alice. dedi Jensen ve bıçağı kalbimin ortasına sapladı. Bir şey diyemeden acıdan çığlık attım. Kalbimin ortasında akan kan karnımdan süzülüp yere damlıyordu. Jensen bıçağı bir kez daha bastırdıktan sonra bıçağı göğsümün ortasında bırakarak çekildi. Acıdan yere düşmek üzereydim. Fakat ölmemiştim. Hepsi bir umutla ölüp yere yığılmamı bekliyor gibiydi. Fakat beklemedikleri bir şekilde elimi göğsümün üstündeki bıçağa götürüp yavaşca çıkardım.
- Beni öldüremezsin Jensen, sen Lucifer değilsin. dedim ona acıdan siyah sıvı akmış gözlerimle bakarak. Hepsi şaşkındı. Beni öldüreceklerine o kadar emindiler ki şoka uğramışlardı.
- Ama, ama.. Bu Tanrı-
- Yanlızca Tanrı'nın kendisi ya da Lucifer beni öldürebilir. dedim sözünü kesip. Şimdi ise sıra bendeydi.
- Lennia! Kardeşlerim! Geliin! diye bağırdım ve bağırışımla üstümdeki duvar çatladı ve kapan ortadan ikiye ayrıldı. Lennia ve neredeyse cehennemin yarısı eve doluşmuştu. Ben de kapandan kurtulmuştum. Çocuklara baktığımda şaşkına dönmüşlerdi. Ve evden kaçıyorlardı. Ve işte yine bir kez daha; kötülük kazandı!
Evden çoktan çıkmıştım. Hava kararmıştı.
- Baba, ne planlıyorsun? dedim Lucifer'ın yanına ilerlerken. Her zamanki kibiriyle oturuyordu.
- Cennet.. dedi soğuk kanlılıkla.
- Evet? dedim.
- Cennete gideceğiz. dedi yüzündeki sırıtışla. Evet harika bir fikir olabilirdi. Fakat bunu yapmak çok zor değil miydi? Biz cennetten kovulmuştuk. Ve oraya bir daha asla giremezdik.
- Baba, bunu nasıl yapabiliriz ki? dedim tek kaşımı kaldırarak.
- Yapacağız. Benim ait olduğum yer orası. Beni ordan kovmuş olabilirler. Ama ben oraya tekrar dönüyorum. Senin sayende. dedi yüzündeki hafif gülüşle. Ve ayağa kalktı. Yanıma yaklaştı.
- Ait olduğun yer her zaman orası Baba. Oraya tekrardan döneceksin. dedim.
- Elbette. dedi.
- Bunu için ne yapabilirim? dedim.
- Melekler.. Öncelikle uyandırmamız gereken bişey var. dedi.
- Ne? dedim tek kaşımı kaldırarak.
- Kabil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucifer'ın Seçtiği
Terror"Sevgili Alice; Eğer bu mektubu okuyorsan ben çoktan öldüm. Sana doğmadan önce benim küçük meleğim diye hitap ederdim. Sen ne yazık ki melek değilsin. Bunun için çok üzgünüm. Ama sana harika bir güç verildi. Bu sıradan bir güç değil. Sen bir efsane...