32; Kaçırıldım...

106 12 2
                                    

Bodrum'da bulunma süremizi tamamlayıp, kendi şehrimize geri dönüyorduk. Kafamda dün yaşadıklarımızın özeti geçerken, durgundum. Hosef'in güçlü bağlantılarının olması iyi miydi, yoksa zorlu muydu bilemiyordum.

Başımız beladan kurtulmuyordu. Ne zaman bir yere gitsek, mutlaka bir olay patlak veriyordu. Benim kadar sakin yaşamaya alışkın birinin, aksiyona ne kadar dayanabileceğini de hesap edemiyordum.

Kafamı koltuğun başına yaslamıştım ve dışarısını izliyordum. Yağmur yağıyordu; tatlı tatlı. Yeşillere can veren su, toprakla buluşuyordu. Yeşil dedim ya hani, aklıma benim yeşillerim geldi. Kafamı cevirip, arabayı kullanan Hosef'e baktım.

Kafasını çevirdiğinde; göz göze geldik. Ecelim; bu gözler tarafından olacaktı. Buna emindim. Bir insanın gözleri bu kadar mı anlamlı bakardı...

Eve girdiğimizde rahat bir nefes almıştım. En azından bir süre beladan uzak durabileceğimize inanıyordum. Koltuğa oturdum ve pencereden dışarıyı seyretmeye başladım. Bu şehir; güzeldi. Bu şehir; huzurluydu.

Senin için yazılmış her şiir
Bu bedenin olsa keşke
Bak bir ömrü vereceğim işte bu şehir benim
Bir demir atmış ki gönlüm
Yosun tutmuş limanda kalmış toprağında servetim var
Anılarım çocukluğum ve geleceğim
Bağlamış elimi kolumu ne kadar uzağa gitsem de kopamadım...

Hosef'te yanıma uzanmış, bir bütün halde manzarayı izliyorduk. Onunlayken; her şey mi doğal olurdu! Oluyordu işte...

- Sevgilim; can parçam. Dünyam, hayatımın anlamı."

- Hmmm?"

- Ne düşünüyorsun bakayım sen?"

- Hiiç, öylesine işte. Huzurun sesini dinliyorum."

- Dinleme huzurun sesini falan. Benim sesimi dinle. İstemiyorum öyle başkasını dinlemeni falan..."

ciddi miydi? Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

Gülümsedi.

Bende gülümsedim.

Malta, eskisi kadar ürkütücü deildi artık. Saatler sonra dönecek olmam, hayatımda üzüntüye sebep olmuyordu. Sadece özleyecektim. Yanımda olmadığı her an, her saniye O'nu zaten özlüyordum.

Değişik bir ruh hali değildi zaten hissettiğim. Ben, Hosef'i uyurken bile özlüyordum.

Düşündüğüm her şeyi; Hosef'in ağzından duymak benim için son derece farklıydı. Onunla ilgili ne düşünsem, belli bir zaman sonra, O melodik sesinden geri duyuyordum.

Ruh ikizi; hissettiğini onunda hissetmesi demekmiş. Gördüğünü O'da görüyormuş. Kalbinin ağrısını O'da çekiyormuş.

Ben bu zamana kadar hiç hisetmemiş, hiç tatmamıştım. Benimkiler hep ruh öküzlüğüydü. Bulması kolay, kaybetmesi kolay.

Malta'ya döndüğümde elimde bir biletim daha vardı. Geri döneceğimi bildiğim an, yol zorlu değilmiş. Öğrenmiştim. Arkamda bıraktığım kalp, daha hafifti. Hissetmiştim.

Bildiklerim bunlardı. Hissettiklerim bunlardı. Bilmediğim ise; Malta'da başıma geleceklermiş. Tahmin etmediğim ise; Malta'daki yolun uzaklığı değil, insanların şerefsizliğiymiş.

İşte şimdi bunu öğrenecektim. Günlerimin nasıl işkenceye döndüğünü, gecelerimin nasıl karardığını, bunca yıldır ilmek ilmek ördüğüm ve başarıya ulaşmama az kalırken, birden bire hayatımın nasıl tepetaklak olduğunu yaşayacaktım.

425 Gün (Tamamlandı) #Wattsy2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin