38; Final Son 2

106 12 0
                                    

   10 sene sonra...

- Beril? Napıyorsun tatlım? Uçağın ne zaman? Bu arada siparişlerimi unutma!"

- Unutmadım şuan bavuldalar. Bir saat sonra kalkacak uçağım. Heyecandan bacaklarım titriyor."

-Sakin ol. Ben alandan seni karşılayacağım. İndiğinde ara. Seni seviyorum"

- Bende seni seviyorum. İyi ki varsın."

   Telefonu kapattığımda saatime baktım. Hesaplarıma göre aşağı yukarı saat 19.00 civarında uçak inmiş olacaktı. Karnımdaki şişliğe dokunup
'Evet Onur bey, Beril Teyzenle tanışma vaktin geldi' dedim. 

   Yıllar sonra dostumu görecektim. Ne bir sosyal hesap, ne de onu sanal ortamda takip edebileceğim başka bir platform. Beril, Rusya'ya taşındıktan sonra, nerdeyse buhar olup uçmuştu. Kısa zaman aralıklarıyla konuşsak da insan dostunu görmek istiyordu.

  Mete'yi arasam mı diye bir süre düşündüm. Beril'in evleneceğini duyduğu günden beri yani 10 senedir, Mete'de silinmişti. Hiç birimizle konuşmamıştı. Haklı mıydı tartışılır...

   Beril'in ailesi bir süre tepki gösterdi. Beril'e çok kızmışlardı. Bir adam için hayatını yaktığına inanmak istememişlerdi. Ama ben anlıyordum. Beril'inHosef'i ne kadar çok sevdiğini biliyordum ve hala biliyorum.

  Evliliği sadece 6 ay sürmüştü ama bunu da bilen bir tek ben vardım. Evliliklerinin bitmesinin tek sebebi de Beril'in kadınlık görevini yerine getirmeyi reddetmiş olmasıydı. Hiç şaşırmamıştım.

   Hosef, evlilik haberinin ardından yine uzun bir dönem gözlem altında tutuldu. Yoğun antidepresanlarla ayaktaydı. Sonra Hosef'te günlük hayata döndü. Kendine bir hayat kurup, hayata ucundan da olsa tutundu.

   Mete'yi son bir kaç senedir görüyordum. Tekne alıp tüm dünyayı gezmek istemişti. Grubumuzda kimse kalmamıştı. Hepimizin ortak noktası olan esas kız, gittikten sonra birer birer uçtuk yuvadan.

   Şuan hepsine haber versem, sonuçlarının ne olacağını bilmiyordum. Bu yüzden vazgeçtim. Beril, izini kapatmak için çok uğraşmıştı. Bundan sonra ne yapması gerektiğine de kendisi karar vermeliydi.

   Beril'in araması geldiğinde alanda bekliyordum. Beni gördüğü an gözleri kocaman olmuş, karnımda taşıdığım bebeğe odaklanmıştı. Karşımda gördüğüm kızın Beril olduğunu anlamam için daha dikkatli olmalıydım. Her ne kadar canlı görüşmelerimiz olsa da onun bu kadar yaşlanmış olabileceğini hiç düşünmemiştim. Gözlerim doldu.

  Sarılmamız görülmeye değerdi. 35 yaşında iki bayanın sarılması, bu kadar duygusal olmamalıydı. Hiç birimiz bu cezayı hak etmemiştik.

   Yıllar Beril'i yok etmişti. Karşımda gördüğüm kız, ruhsuzdu, boştu, gülmeyi bile unutmuştu. Tutamadım kendimi. Taze bir anne, elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Beril koluma dokundu ve;

- Betül, ağlama ne olur. Ben yıllarca hepimiz için ağladım. Dökülecek bir göz yaşı kalmadı artık. Haydi toparlan"

dedi, yine ruhsuzdu.

   Kafamı salladım ve arabaya doğru yürümeye başladık. Onun neler yaşadığını, anlattıklarından biliyordum. Yullarca kalbindeki ağrılar yüzünden gizli bir kalp krizi geçirmiş, kalp kapakçıklarından birisi değişmişti. Kalbini eskitmişlerdi arkadaşımın.

   Yıllar sonra yine yanımdaydı. Mutlu anlarımın hiç birinde yanımda olamamıştı ama en azından oğlumun doğumuna yetişebilmişti. Bununla yetinmek zorundaydım.

   Hosef'i hiç sormadı. Adını hiç anmadık. Varlığının üzerini örtmüştük. Yılların ardından zor da olsa bunu başarabilmiştik.

   Kendi oturduğum binaya çok yakın başka bir ev tutmuştuk arkadaşıma. Hayatına sıfırdan başlamak için, yeni yerlere ihtiyacımız vardı. Elimizden geldiği kadar eskiyi hatırlatacak her şeyden uzak duruyorduk.

   Eşim bile Beril'i tanıyamamıştı. Onların hikayesi efsane gibi olmuş dillerden dillere aktarılmıştı be sadece hikayeleri dinleyebilmiş. Artık bu iki kahraman, yaşamasına rağmen ölü gibiydi. Canlı cenaze gibiydi en sevdiğim insan.

   Vakit kaybetmeden bir işe başladı. Evden ayrılmadan, kitap çevirileri yapıyor, tıbbi makalelerle ilgileniyordu. Zamanının çoğunu evden çıkmadan, sevdikleriyle geçiriyordu.

   Her gece onunla oluyordum. Yaşadıklarını anlatıyordu. Eski yaşamına ait bilinmeyenleri anlatıyordu bana. Diyordum ki,

- Beril, izin ver kitap yazayım. Ne olacak ki? Her şeyi değiştiririm. İsimleri, şehirleri..."

- Hayır Betül, kimse bilmese bile ben biliyor olacağım. O kitabı okudukça daha da kötü olurum. Hem kim ne yapsın benim zavallı hikayemi..."

   Ama ben yine de bir kenara kaydettim annattıklarını. Unuttuğum kısımlar olmasın diye, kendimle başbaşa kaldığımda böldüğüm günlere yazdım Beril'in anlattıklarını.

   Doğumum yaklaşmıştı. Hep beraber hastaneye gittik. Beril yanımdan hiç ayrılmadı. Doğum esnasında boynuna dolanan kordon yüzünden neredeyse oğlumu kaybediyordum ama kurtardılar. Komplikasyon olmasın diye bir süre hastanede kaldım. Beril vardı hep yanımda, yanı başımda.

   Eve geldiğimizde artık oğlum bir aylık olmuştu. Bir gün Beril sabahtan akşama kadar ortalarda görünmedi. İşlerinin olduğunu söylerek bütün günü dışarıda geçirdi. Nerede olduğunu sormadım. Belli ki işleri vardı.

Koskoca üç yılı Beril, Onur ve eşim Murat'la dolu dolu geçirdik. Beril'in eli her zaman yanımızdaydı. Güzel arkadaşım  güzel bir gelecek yaşayamadı ama bana o son üç yılda her şeyi verdi. Teşekkür ederim güzel kalpli mutsuz arkadaşım. İyi ki hayatıma girmişsin.

Yıllar sonra öğrendim ki o gün; bankaya oğlum adına hesap açtırmış ve bütün parasını oraya aktarmıştı. Banka cüzdanının arasında noter onaylı bir not vardı;

Sevgili Onur,
Merhaba teyzecim.
Benim hiç bir zaman bir çocuğum olmayacak. Sen benim en sevdiğim insanın çocuğusun. Dolaylı olarak benim de oğlum sayılıyorsun. Hayatını doya doya yaşamanı istiyorum Onur. Geriye dönüp baktığında keşke dememeni istiyorum. Hayatını yaşayacağını görebilir miyim bilmiyorum ama bana ait olan hiç bir şey yok. Tek varlığım bu paraydı. Hayattayken bunu sana armağan ediyorum. Annenin, babanın değerini bil. Seni dünyaya getirmek için annenin neler çektiğini ben biliyorum. Her zaman sevileceksin miniğim. Sevgini hep sıcak tut.
                                 Sevgilerle Beril Murcan

425 Gün (Tamamlandı) #Wattsy2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin