15; İçimizde yanan alev

122 24 9
                                    

Odanın ortasında durmuş resimlerime bakıyordum. En mahrem anımı bile görebiliyordum. Kumda oturmuş ellerimde yüzümü kapatırken, hıçkırıklarım resmin içinden fıtlayack gibiydi. Çok sapkıncaydı.

- Neden böyle bir şey yaptın?"

- Bilmiyorum. Hayatımda ilk kez birinin özeline bu kadar müdahale ediyorum. Beril, inan kötü bir niyetim yoktu."

- Nasıl ya? Ne oldu da habersiz resimlerimi çekme ihtiyacı hissettin?"

- Bir gece arkadaşlarım programa gelmişti. Sahneden onların resimlerini çekmiştim. Eve geldiğimde, resimlere bakıyordum ki arkada seni gördüm. Masada oturmuş sohbet ediyordun. Karede seni de görebiliyordum. Çok çok güzeldin. O zaman karar verdim. Bak işte burada o resim."

Uzattığı resme baktım. Odaktaki kişi ben değildim. Tanımadığım insanlar vardı masada. Hemen arka masada da ben vardım. Yanımdakiyle sohbet ediyordum. Umarsızca, gülümsüyordum. O günü hatırladım.

Kerem yıllardır tanıdığım bir arkadaşımdı. O gece masasına oturmuş sohbet etmiştik. Önümdeki insanları da hatırlıyordum. Oldukça gürültülü bir guruptu.

Resim, yada resimler hiç birini hatırlamıyordum. Bütün anlarımda benden habersiz çekilmişti. Ama çekenin de hakkını vermek lazımdı ki bazıları kartpostal gibiydi. Kapıya astığı dev resim buna örnekti.

Belki başka bir zamanda, başka bir yerde bu resimlerle karşılaşmış olsaydım tepkim çok büyük olurdu ama şuan da hissizdim. Bana olan ilgisini bensiz yaşamaya çalışan birini görüyordum. Kızamadım. Kızmalıydım, ama yapamadım.

- En çok beğendiğin resim hangisi Hosef?"

diye sorduğumda yüzündeki keder silindi. Kızmadığımı anlamıştı. Yüzü aydınlandı ve;

- Belli değil mi? Hüzünlü ancak bana çok şey ifade eden bir resim. Onu büyüttüm."

kapıdaki resmi gösteriyordu. Gerçekten de çok gerçekti. Yaşanmışlığın gerçekliğini taşıyordu.

Birden nefes alamadığımı hissettim bir anda hepsi ağır gelmişti. Beril'e ters olan çok şey vardı odada, ben Hosef'in kalbini kırmak istemiyordum bu yüzden yavaş adımlarla odadan çıktım.

Hosef hemen peşimden geliyordu. Odanın kapısını kapattı ve yanımda durdu.

- Evini gezdirsene bana."

dedim.

- Tabiki de. Bak bu oda benim çalışma odam. Gel haydi. İçeri girelim."

dedi. Elimi tutu ve beni odanın içine doğru çekti.

Resim odası kadar büyük değildi ancak yine de oldukça büyük bir odaydı. Köşede elektronik bir davul duruyordu. Sağında solunda bir sürü nota defterleri vardı.

Duvarlara çeşitli müzik aletleri asılmıştı. İlgimi çeken şey ise; cam bir fanusun içinde duran camdan yapılmış bir kemandı. Müzik aletleri LED lambalarıyla ışıklandırılmıştı.

Davulunun durduğu yerin arkasında ayaklı bir lamba vardı. Modern diyebileceğim bir tarzı vardı odanın.

- Bir şeyler çalmak ister misin? Seni hiç solo dinlemedim"

dedim.

- Tabi sen istiyorsan çalarım. Ne duymak istersin?"

- Bilmem. Ona sen karar ver. İçinden geçeni çal işte. Fark etmez benim için."

- Tamam"

dedi ve taburesine oturdu.

İlk olarak anlamsız sesler duydum. Davuluna bağlı bir çok nesnenin gelişi güzel çaldığını görebiliyordum.

Sonra sesler birbirine bağlandı. Melodi vardı kulağımda, çok tanıdık ama bir türlü çıkaramadığım.

Tanıdık bir ezgi yakaladım ve devamı geldi.

'Ben sende tutuklu kaldım' tüm benliğimde solo halde çalınıyordu. Yakaladığım yerden mırıldanmaya başladım. Çok ama çok güzel çalıyordu. Hayatımda metallica hariç hiç solo davul dinlememiştim. Farklı ama hoştu.

Müzik sustu.

Hosef bagetleri parmağında döndürdükten sonra kılıfına taktı ve ayağa kalktı. Yanıma geldi ve dudaklarımdan öptü.

Yine kendimi kaptırmıştım. Bacaklarımı beline sardım. Dili ağzımda dolanıyordu. Beni duvara yasladı ve boynumu öpmeye, minik dil darbeleriyle yalamaya başladı. Sıcaklığımın yükseldiğini hissettim.

Erkekliği tüm dolgunluğuyla bacaklarımın arasındaydı. Kendimi ittirdim ona doğru. Yukarı, aşağı sürtünmeye başladım. Ritmime hemen ayak uydurmuştu. Çok ama çok sertti. Kıyafetlerin üzerinden bile hissedebiliyordum.

İnlemeye başladı.

Gömleğimin açık düğmesinden içeri doğru kafasını uzattı ve göğüs aramı öptü. Sonra birden durdu. Yüzüme baktı. Gözleri vahşi bakıyordu. Birden var gücüyle sarıldı.

Başını omzuma gömdü. Bende aynısını yaptım. Kokusunu içime çekerken, huzurumun sesini dinliyordum.

Beni kucağına aldı. Alt kata indik. Koltuğa yerleştik. Kucağında bir süre oturdum. Başım Hosef'in göğsündeydi. Kalp atışlarını duyuyordum. Güp Güp...Güp Güp...

Gözümü açtığımda Hosef beni izliyordu. Gözlerimi kırptım. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum.

Etrafıma baktığımda Hosef'in evinde olduğumu, en son kalp sesini dinlediğimi hatırladım. O ara dalmıştım. Dışarısı hala karanlıktı. Doğruldum ve kıyafetlerimi düzelttim.

- Artık eve gidelim mi?"

diye sordum. Hiç bir şey söylemeden ayağa kalktı. Montunu üzerine geçirdi ve evden çıktık.

Beni evimin önüne kadar getirirken hiç bir şey konuşmamıştık. Hala uyuşuk hissediyordum kendimi. Arabadan inerken avucumun içini öptü. Apartmana girdikten sonra arabasının sesini duydum.

Eve girdim ve sessizce kapıyı kapattım. Mutfağa gittim ve bir sigara yaktım nefesini içime çekerken beynimde yankılanan şarkıyı, dilime aktardım ve şarkının ezgilerini mırıldanmaya başladım;

Dokun bana dokun

Ellerinle dokun

Teninden tenime

Sinsin kokun

Biliyorsun iki gözüm

Biliyorsun doğru sözüm

Sen varsan ben varım

Sen yoksan ben yokum

Sensiz her şey bana yasak

Sensiz her yer bana tuzak

Kalamam senden ayrı uzak

Beni bırakma sakın..

________________________________

Arkadaşlar Merhaba;

Hikayemde yaşanan gerçekleri olabildiğince aktarmaya çalışıyorum ancak zaman zaman tıkandığım noktalar oluyor. Özellikle bazı sahneleri yazmalı mıyım? Yoksa üstün körü mü anlatmalıyım? Karar veremiyorum. Sizden bu konuyla ilgili yorum bekliyorum.

Gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Lütfen yorum atmayı unutmayınız. Hikayenin devamlılığı için yorumlarınız çok önemli...

425 Gün (Tamamlandı) #Wattsy2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin