36; Sona doğru....

102 10 0
                                    

İnsanın kendisini sadece bir şeye odaklandığı zaman başka hiçbir şey düşünmezmiş işte benim bir tek odağım adamımdı. Tabii ki de derslerimi hiç saymıyorum. Amacımı uzattıkça okulum da uzayacağı için kavuşmamız da o kadar gecikecekti.

   Yani en azından ben böyle düşünüyordum. İkinci dönem çabuk başlamış Ve çabuk bitmişti sınavlar derslerin yoğunluğu projeler derken aklımda hep o, İşimde ise hep derslerim vardı.

Yaz tatili yaklaşmış havalar ısınmış ve bütün öğrenciler gün saymaya başlamıştı en başta da ben.

Hosef'le kavga ediyor muyduk? Belki normalden biraz fazla. Çünkü onun kıskançlığı zaman zaman ilişkimizi sorgulama olmama sebep oluyordu. İnsan uykusunda bile kıskanır mıydı evet kesinlikle kıskanırdı. Bazı geceler onun telefonuyla uyanır yanımda kimsenin olmadığına ikna etmeye çalışırdım. Tabii ki bir daha da uyuyamazdım.   

   Neden böyle yapıyor olduğunda ilgili hiçbir fikrim yoktu ama seviyordum sevgi her şeye bedeldi.

Sayılı gün çabuk geçer derler ya benimki pek çabuk geçmemişti ama yine de geçmişti işte. Yaz tatili başladığında, ailemin yanına dönmeden, Hosef'le 2 günlüğüne kaçamak yapıp Asos'a gittik.

Yaz tatili onun için çok yoğun geçecekti o yüzden iki günde olsa beraber olmaya karar vermiştik.

Diyorum ya olaysız geçen bir zamanımız olmuyor diye. Ama bu sefer olmuştu. İki gün başbaşa sessizlik içinde tatil yapıp eve geri dönmüştük. Ailemle biraz zaman geçirdikten sonra yine bütün dünyam Hosef olmuştu.

   Dıştan gelen olaylardan uzaktık ancak içimizdeki çatlaklardan akan kan damalarımıza girmişti.

   Hosef, en ufak bir olaya bile verdiği tepki inanılmazdı. Sinir krizlerinin eşiğinden dönüyor, beni şok içinde bırakıyordu. Son olay ise bardağa damlayan son damla olmuştu.

   Son saatlerimizde eşyalarımızı toplarken baş ucumda duran su bardağını yere düşürdüm. Hosef balkondan koşup yanıma geldi. Bardağın kırıntılarını temizlerken, elime batan bir parçanın akıttığı kan; Hosef'in duvarları yumruklamasına, kapıları tekmelemesine sebep olmuştu.

   Kırıkları avcumun içini bile doldurmayan  bardağın, Hosef'i çılgına çevirdiğine göre, daha büyüğünü düşünemedim. Demekki şöle büyük bira bardağı ya da sürahi falan olsa, kendini balkondan falan atardı herhalde. Neyse ki su bardağıydı, yoksa eyvahlar olsun'du.

   Küfür etmekten, elime pansuman yapamamıştı. Bağırdığı, sinirlendiği nokta ise; bardağın elime verdiği küçücük bir hasardan dolayıydı.

- Hosef, sen iyi değilsin!"

- Değilim, bu soktuğumun bardağı senin eline batamaz."

dediğinde gülmeye başladım. Şaka yapsa bu kadar gülebilirdim. Hosef ise sinirden köpürürcesine yüzüme bakıyordu. Toparlandım.

   Tamamen toparlandım. Geçirdiğimiz onca günü toparladım. Bavuluma koydum ve yola çıktık.

   Yol boyunca mutluluğumu, yanımdaki adamın kalbime verdiği değeri düşünüp durdum.

   Daha fazlası var mıydı? Daha fazlası varsa da ne olabilirdi? Aklım hep ileride ki Hosef'in davranışlarını tartıp biçmekle meşguldü.

   Ama bilemedim. Bu günlerimin iyilerin sonu olduğunu bilemedim. Adamımın delirdiğini gerçekten bilemedim...

Ailemin yanına döndüğümde, Hosef hoşnut olmamıştı. Sürekli yanında olmamı istiyordu. Duygularımız karşılıklıydı; ancak Riley'den sonra kalıntıları yaşıyordum ki en büyüğü yanlız kalamamdı.

425 Gün (Tamamlandı) #Wattsy2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin