Hayat çoğu zaman tesadüflerden ibarettir. Hiç beklemediğin anda, hiç beklemediğin insan karşına çıkar ve hiç ummadığın olayların akışı içerisinde bulursun kendini. Göz ucuyla baktığım masada oturan iki kişiden birinin yüzü bana dönüktü. Enver beye fark ettirmeden bir kaç defa bakış atmama nazaran sonunda kesişen bakışlarımızla buna bir son vermem gerektiğini anlayarak önüme döndüm. Hakkımda tekrardan yanlış şeyler düşünmesini istemiyordum.
"Demek patronun, baya da gençmiş. Yanındaki kim peki, karısı falan mı?" dedi masada eğilerek.
"Hiçbir fikrim yok anne. Büyük ihtimalle öyledir." derken, annemin aniden arkasında kalan masaya dönmesi ile adamın gözünde anne kız meraklı konuma düşecektik.
"Anne önüne döner misin? Yanlış anlaşılacağız, meraklılar gibi... Hem kahveni bitirdiysen kalkalım." derken eğilip bükülüyor, şekilden şekle giriyordum.
Hırkalarımızı giyinip çantalarımızı alırken Enver Bey ile göz göze gelmenin ardından, kısa bir baş selamıyla gergin ortamdan koşar adım uzaklaştım. Bugün ki tesadüflerin haddi hesabı yoktu. Önce Cem'in karısı ve oğlu, sonrasında yıldızlarımız barışmayan patronum... Annemin sabahki uyarılarını dinleyerek hiç evden çıkmamalıydım. Henüz kaderle imzalanmamış bir barış sözleşmemiz varken, bu özgüven sarsılmış ruhuma iyi gelmiyordu.
Hele ki o bal rengi gözleri olan babasının küçük kopyası yakışıklıyla karşılaştıktan sonra, zihnimden çıkmayan bakışları, masumluğu kendime kızmama sebep oluyordu. Eski eşimin küçük oğlunun benliğimde yarattığı bu denli sarsıntı çocuk sevgisinden mi yoksa ona olan benzerliğinden mi geliyor kestiremiyordum.
Taksiden inerek poşetleri elime aldım ve annemin arkasından bahçeye doğru yöneldim. Bir adım ötemde duran annemle aynı yere baktığımda gördüğüm kişinin varlığı artık sebepsizce alıştığım bir şeydi. Ne yapsam vazgeçmiyor, ısrarlarına devam ederek bir şeyleri düzeltebileceğini düşünüyordu. Fakat akıl etmediği tek şey o ne kadar ısrar ederse ben de o kadar ayak direyecektim. Ne kaldı ki bir evladı babasından ayırmak gibi bir saçmalığın içine aşkımdan ölsem dahi giremezdim."Anne sen eve geç, ben birazdan geleceğim." dedim poşetleri annemin eline tutuştururken. O giderken bende Cem'in yanına ilerledim. Dün akşam yaşananları düşününce sızlayan dudaklarım ve bugün gördüğüm küçük çocuk acıtıyordu kalbimi. Kim bilir belki de hem kendime hem de o masuma ihanet etmiştim istemeden de olsa.
"Ne istiyorsun." derken kızgın çıkan sesim kendime olan öfkemden kaynaklıydı.
"Bugün, Buse ile karşılaşmışsınız. Sana kötü bir şey demedi değil mi?" derken soğuk tavırlarımı umursamadan konuşuyordu. Dün ki olanlardan başka bir şey konuşuyor olmak beni memnun etmeliyken, şu an onun eşinden bahsediyor olmamız hiç de istediğim bir şey değildi. Adının 'Buse' olduğunu şu an öğrenmiş olsam da anlamamazlıktan gelerek sorgular gibi tek kaşımı havaya kaldırdım.
"Buse benim... "
"Eşin." dedim. Onun, dile getiremediğini söylemiş olmam, öfkemi bir kez daha perçinlemişti. Öfke, kızgınlık veya kıskançlık adı ne olursa olsun onlar hakkında hiçbir şey duymak istemiyor, yeterince yıpranıyordum.
"Evet karşılaştık. Bir tek onunla değil, oğlunla da tanışma şansına eriştim. Çok tatlı bir oğlun var ama aynı şeyi annesi için diyemeyeceğim." dedim cümlemin başında sahte tebessümüme sonlara doğru alayı da ekleyerek.
"Kötü bir şey mi dedi Su? Bak onun adına özür dilerim." elleri durumu anlatmak ister gibi sağa sola savrulurken bir adım daha yanıma yaklaşmıştı.
"Özür dilenecek bir durum yok. Her kadının yapması gerekeni yaptı, kıskanmak kadının doğasında var Cem. Hele ki seviyorsa."
Histerik gülüşüm ve dolan gözlerim onu bana bir adım daha yaklaştırmıştı. Suratımı avuçlarının içine alıp, ne ara aktığını bilmediğim yanağımdan süzülen bir damla yaşın üzerine öpücük kondurdu. Dudaklarının değdiği yerlerde yeşeren her bir çiçek, etkisinden kurtulmam ile bir bir çürüyerek toprağa karışıyordu. Dün yaptığım saçmalıktan cesaret alarak bu yakınlığa kalkıştığını tahmin etmek güç değildi. Onu affetmeye başladığımı düşünmesine izin vermemek için ellerinden tutarak her birini bir tarafa savurdum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYKU (TAMAMLANDI)
General FictionBir kaza sonucu beş yıl uyuyan genç kadın, kalktığında her şeyi bıraktığı gibi bulabilecek mi? Bu masalın beyaz atlı prensini siz seçeceksiniz... Geçmiş ve gelecekten gelen iki adam...