Dün iki bölüm üst üste attım, bu yüzden bir çoğunuz 23. bölümü okumadan 24. bölümü okumuş bunu fark ettim. =))
〰️〰️〰️〰️〰️〰️
Güneş gökyüzünden kavurucu sıcaklığını yeryüzüne gönderirken, arabanın içinde sıcağın kasvetini yaşıyorduk. Arkamı dönüp Tansu'ya baktığımda alnından akan tek bir ter damlası sarı kaşlarına gelmek üzereydi. Sıkılmış olduğu her halinde belli olan küçük erkeğim, sesinin çocuksu tınısıyla kısa bir iç çekti. Benimle beraber gülmeye başlayan Enver dikiz aynasından Tansu'ya bakıyordu.
"Az kaldı yakışıklı, sabret." Enver motivasyon etmeye çalışsada Tansu omuz silkerek, kollarını birine bağlayıp kafasını cama çevirdi.
Benim için de stresli bir gündü. Enver'in kızı yurtdışından gelmişti ve bizde tanışmaya gidiyorduk. Aslında dışarıda buluşmayı teklif etsemde, adının Angel olduğunu öğrendiğim küçük kız kabul etmemişti. Sanırım babasını paylaşmak hoşuna gitmeyecekti.
Bir aydır hastaneye psikoloğa gidiyordum; fakat tanımadığım birine içimi açmak, acılarımı anlatmak hoşuma gitmiyordu. Faydası dokunmuyor diyemezdim, faydası olduğu kadar yaralarımı da kanatıyordu. Bu bir ay içerisinde Cem ile Tansu'yu gelip alması dışında pek görüşmemiştik. Onu özlüyor muyum diye çoğu zaman kendime soruyordum. Özlemek aşkla, sevgiyle eş değer mi onu da bilmiyorum, ama özlediğim, ondan çok onunla geçen mutlu zamanlarımdı.
Dubleks ama küçük olduğu belli olan evin bahçesine giren araba ile Tansu'nun canlanması bir oldu. Geldiğimizi anlayıp kemerini çoktan çözmeye başlamıştı. Araba garajın önünde dururken arkadaki koltuktan çantamı aldım. Aşağı inmemi bekleyen Enver, beni kolunun altına çekerek sıkıca sarıldı. Saçlarımın arasına kondurduğu öpücükle konuşmaya başladı. "Ürkek bir kuş gibisin, çekingen ve bir o kadar ürkek."
Bir yandan yürürken, diğer yandan kafamı omzundan kaldırıp gözlerine odaklandım. Bu adam beni iyi tanıyordu. İç dünyamda yaşadığım karmaşa ve korkunun farkındaymış gibi, önce dudaklarıma kondurduğu öpücük ile kalbimi hızlandırdı sonra da içimi ısıtan sözlerine devam etti. "Kızım seni çok sevecek, buna emin olabilirsin."
Çoktan kapıya gelmiş zile basmıştık. Bahçeyi keşfe çıkan oğlum yanımıza koştururken, yaşlı bir kadın kapıyı açarak "Hoş geldin oğlum." dedikten sonra "Sende hoş geldin kızım." diyerek içeri geçmemiz için kenara çekildi.
"Güzelim, bu süt annem Safiye Hatun. Benim yanımda kalıyor, sağolsun her işime de koşuyor."
Kadının yanaklarında öpen Enver belimden tuttuğu gibi bedenimi bedenine yapıştırdı. Ben anın şokunu atlatamamışken "Bu da benim biricik sevgilim, Su." diyerek yanağımdan öptü. Şekilden şekile girerek utanırken kadın halimi anlamış olacak ki "Deli oğlan" diyerek içeri geçti. İçeriye doğru adımlamadan önce dirseğimi karnına geçirerek iki büklüm olmuş sızlanan Enver'i arkamda bırakmıştım.
Tansu koltukta oturarak çizgi filme dalmış olan Angel'in yanına oturup çoktan ekrana dikmişti gözlerini. Enver kızına seslenerek görüş açısına girdi ve o kızına ne kadar düşünse, kızı da ona o kadar aşıktı belli ki. Bunu ilk dakikadan anlayabilmiştim. Angel babasına koşarak boynuna atladı, yanaklarından öperek kırık türkçesiyle "Hoş geldin babacığım." dedi.
"Bak birtanem, bu da sana bahsettiğim Su ablan."
"Merhaba" diyen küçük kızın boy hizasına eğilerek yanaklarına öpücük kondurdum. Beline kadar olan sarı saçları bir güneş gibi parlıyordu. Ürkek bakışları, çekingen tavrında nedensizce kendimi gördüm. Ben küçücük kızdan çekinirken, belli ki o küçük kız da benden çekiniyordu. Usulca saçlarını okşayıp "Merhaba Angel." dedim. Çocukları sevmek, benimsemek kolaydı; fakat bir çocuğun yetişkin bir insanı sevmesi için zamana ihtiyacı vardı. Bu yüzden kaynaşmamızı zamana bırakmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYKU (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralBir kaza sonucu beş yıl uyuyan genç kadın, kalktığında her şeyi bıraktığı gibi bulabilecek mi? Bu masalın beyaz atlı prensini siz seçeceksiniz... Geçmiş ve gelecekten gelen iki adam...