|Delirmeye Çeyrek Kala|

8.1K 631 257
                                    

Merhaba.

Birkaç şey yazmak istiyorum ve bu satırları okumak isteyecek kadar bana ilgi gösterdiğiniz için teşekkür etmekle başlayayım.

Üçüzlere başladığımda hangisinden başlayacağıma karar verememiştim. İçlerinde o zamanlar en az Aden sevildiği için Aden'den başladım. Şuan Aden'i sevmeyenler anca THB'yi sevmeyenlerdir diye düşünüyorum. Yazarken, birebir aynı türde neşelendiğim bir hikaye. Belki de bu sebeple hala bitirmedim, bilmiyorum.

Rüzgar'a devam etmek istedim sonra. Tuna, THB finali okunduğunda en az sevilen 2. Karakterimdi. İnanın ona bir anda başladım ve içimden öylesine yazmak geldi.

Bazen bir hikayeme gereğinden fazla ilgi gösteriyorum. Tuna'da da durum böyleydi. Ona yazdıkça yazdım. Aklıma geldikçe sahneler yazdım ve inanın bölüm yazarken zerre zorlanmadım -zaman bulmayı değil ilhamı kastediyorum.- Yazdım yazdım, saatler geçti, baktım bölüm olmuş!

Rüzgar'ı ihmal ettim.

Çünkü bu kitapta birçoğunuzun 3. Kişi olduğu için sevmediği, ama benim yazarken en yakın arkadaşlarımdan birini ele aldığım Reva karakterini yazamıyorum sanırım.

Rüzgar'ın hikayesini yazacak kadar becerikli değilim belki de. Burada yaşadıkları ufacık acıya rağmen kitaplarındaki aşkı dev bir trajedi haline dönüştürerek, kendine yazar dedirten bir insan olamadım. Hepimiz böyle yazanların, çok dikkat çektiğini bilecek kadar fazla süredir wattpaddeyiz. (Bundan sadece iki ismi kendimce ayrı tutuyorum, onlar da burada takip ettiğim kişiler. Dediğim gibi bu benim fikrim.)

Rüzgar'ı böyle yazabilsem, sanki Reva olmadan Revaymış gibi bir tecavüzü anlatsam ve bunun üzerinde absürt bir edebiyat yapsam bence komik dururdu.

Ve birçoğunuz "sendeki sanat kimsede yok!" Diyebilirdi.

Ben bu hikayeyi Reva karakterini yanıma oturtarak yazdım. Hem ağladım, hem yazdım. Gerçi 13 bölüm anca oldu. Dediğim gibi belki de kendimce içimden megaloman dediğim insanların yaptığı bir sanattı ve ben sahte bir şeyi çok güzel anlatamadığım için asla sanatçı olamayacağım. Acayip süslü kelimelerle anlatılabilecek bir aşkı, acıyı, tecavüzü gerçekten yakın çevremden bazı şeylere şahit olarak, bazen kendim bizzat acı tatlı deneyimleyerek, bazı şeyleri okuyarak ya da bazı insanları tanıyarak öğrendim.

Bence bu o insanlardan ve bu platformdaki her hikayeden daha değerli.

Ama demek istediğim ben hayatım boyunca sorumluluk sahibi birisi olmadım.

Burayı sevme sebebim, sorumluluk gerektirmemesiydi. Ve aynı zamanda yazarken duyduğum büyük mutluluk.

Oysa şimdi çok büyük bir sorumluluk hissediyorum. Bunu karşılıksız bırakmıyorum. Haftada, yoğun olduğum zamanlar hariç, 10 bin kelimeyi geçiyor totalde attığım bölümler. Geçen hafta dahi 15 bin kelimeyi geçtiğimi biliyorsunuz. Yazmam gereken 3 hikaye var ve bunların içinde özel bölüm, Tutku isteyenler oluyor.

Oradan okurken nasıl görünüyor bilmiyorum. Ama ben pek de normal birisi değilim.

Bunu daha önce bir kere daha söylemiştim. Normal birisinin bu kadar karakteri, böyle bir kurguya oturtup bağlaması veya çoğu karakterin birbirinden apayrı olması normal bir zihne bağlı gibi mi duruyor? Evet Memo'yu yazıyorum ama Alaz'ı yazan da benim.

Dediğim gibi sorumluluk sahibi değilim ama size, yazmaya karşı duyduğum sevgi, beni sorumluluğa itti. Şu sıralar özel hayatımda da çok sorun yaşasam da, elimden yettiğince yapıyorum ama fazla insanı memnun edemediğim ortada.

Rüzgar'ı okumak isteyenler oluyor, bunu bana güzel dillendirmek yerine emir kipleriyle dolu, işine gelince Tuna'ya atıyorsun tarzı laflar ediliyor. Hakaretleri artık dillendirip, temcit pilavı gibi önünüze koymak da istemiyorum. Böyle söylenince yazma isteği namına olan isteğim de yok oluyor.

Tuna'ya yazınca daha 1 gün geçmeden yenisi sürekli soruluyor, bu sefer kendimi yine insanları beklenti içine sokmuşken buluyorum.

Sonra Savaş isteyen oluyor, Aras, Tutku, Badem, Elvin, Bade,Acar... Buradan bir kere delirip gittim ama ikinci kez gitmeye niyetim yok.

O yüzden tek ricam, Rüzgar ya da Tuna'ya eğer ihmal ettiğimi düşünüyorsanız, bölüm yazmayalı 9 gün civarını bulmuşsa, yazın. Onun haricinde bırakın, ben kendi kafama göre takılayım. Yazayım. Çünkü zorlama bir şey hayatım boyunca yapmadım. Yapmayacağım. Kimsenin yazdığı finali yapmadım, kimsenin yazdığı karakteri öldürmedim ya da kimsenin istediği yönde hareket asla etmedim içime sinmedikçe.

Bu yüzden bırakın, hangi hikaye hakkında isteğim en üst düzeydeyse onda devam edeyim. Çünkü isteğim olmayınca ya da onu yazabilecek ruh halim kalmayınca yazamıyorum.

Şu son günlerde delirmeye çeyrek kalayım ve Rüzgar yazmam demek ruhumun dibini sıyırmak demek. Yine de sırf okumak isteyen o güzel kitle için sıyırdım.

Okumak istemezseniz, okumayın, darılmam. Ama saygı duyun. Daha önce dediğim gibi ben buradan elinin emeğiyle para kazanan insanlar gibi hakkımla para kazanabilirdim, bunun için ikisi kesin olarak üç kere şansım oldu üstelik bir tanesi en amatör yazımda olmak üzere, ama yapmadım. Dolayısıyla kimse benim patronum değil.

Burası benim hobim, işim değil.

Burası benim hesabım, benim hikayelerim. Kimsenin de bana posta koymaya, önce şunu sonra şunu yaz demeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. Yok da zaten. Bunu sertçe dile getirmediysem, kimsenin kalbini kırmayı sevmediğimden.

Neyse efendim sonra döndüm ve dedim ki,

Yengem dardayuk.

Hala okuyanlarınızı, çok seviyor, okumak için zaman ayıran herkesi çok öpüyorum.

Delirtmeyin beni, zaten fazlasıyla öyleyim.

Kendinize iyi bakın. Dilediğiniz zaman, her konuda bana yazın. Sizinle uzun uzun konuşurum. Yalnız kalmayın, asla üzgün de olmayın. Unutmadaan,



Sevin,sevilin.❤️❤️❤️

Uçsuz Bucaksız (THB-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin