Uçsuz Bucaksız 29. Bölüm
"Müttefik"
2 Ay Sonra3.Göz
Eva, kapıyı açtığı anda kendisine sırıtan kıza, gülümseyerek uzandı ve kollarını sıkıca sardı. Damla, bu tebessümden memnun bir şekilde salladı kızı sarılırken.-Oo nasıl karşılanıyorum kapılarda böyle?" Kocaman gözlerine çektiği eyelinerla gözleri daha da büyük görünüyordu. Eva, onun bu bakışlarından başta içini görebilme ihtimali yüzünden korksa da onun iyi gelen arkadaşlığı sayesinde bir nebze toparlanan ruhu, Damla'yı sevmişti.
-Gelsene." Kapıyı kapatan kızdan kafasını çevirdiği anda başına tavşan kulağı gibi bağladığı bandanasıyla geldi Petek. Elinde bir tabak dolusu taze kurabiye vardı ve yüzü ışıl ışıldı. Kıyafetleri her zamankinden bir tık daha fazla genç işi ve özenliydi. Neden olduğunu anlamaları uzun sürmedi.
-Kızlar nasıl görünüyorum?" Tabağı ondan alan Eva, kadının kendi etrafında dönmesiyle süzdü onu tepeden tırnağa.
-Harika. Her zamanki gibi." Damla'ya çevirdi masmavi gözlerini bu sefer Petek, yüzündeki ışık insana öyle yansıyordu ki, ona bakan birisinin somurtması imkansızdı.
-Yakıyorsun Petek abla." İkisinin de yanağından makas aldı kadın sevecenlikle. Açıkçası Eva'nın yabancı birisine bu kadar hızlı uyum sağlamasını beklemiyordu ama belki de yabancı olması, ona geçmişi hatırlatmaması daha iyi gelmişti kızına. Bu yüzden durumdan oldukça mutluydu çünkü Damla'yı da cana yakın ailesini de çok seviyorlardı.
-Sarp Bey beni yemeğe çıkaracakmış! Eh, azıcık teenage takılalım dedim!" Gerçekten de yaşını küçültecek sportif giyimi seçmişti ama çok yakışmıştı ona. Zaten bakımlı bir kadın olduğundan, yüzünde yaşlılık belirtisi hiçe yakındı.
-Fıstık gibisin." Yanlarına gelen Arda, annesinin boynuna uzun bir öpücük kondurup geri çekildi.
Onu baştan aşağı süzüp, gözlerini kıstı Petek. Malını iyi bilirdi. Bu yüzden sordu.
-Ben öyleyim de, senin de aşağı kalır yanın yok. Hayırdır, nereye böyle?" Gerçekten de giydiği eşofmanlardan biri yerine, siyah kotlarını geçirmiş v yaka tişörtle vücudundaki kasların birazını sergilemişti. Boynundaki gümüş zincir kolye ve elindeki bir iki yüzük, şık görünüyordu.
-İtlik serseriliğe, başka ne olacak?" Alp, yanlarından kardeşine sataşarak ve elindeki kurabiyeyi yiyerek geçecekken, Petek merdivenlere yönelen gencin durmasını sağladı.
-Senin de hiç aşağı kalır yanın yok valla! Örnek ağabey olmuyorsun ki!" Arda'nın sinsice sırıtan yüzüne patlatmak istedi onlara dönen Alp. "Hala söylemedin o gözündeki morluk nereden geldi? Baban gençtir dedi geçiştirdi ammaa unuttum sanma!" Gerçekten Eva da merak etmişti bunu, ama Alp, Arda gibi değildi. Bir şeyi söylemek istemezse, söylemiyordu.
Ardayla yaşıt oldukları için mi bilinmez çok daha kolay anlaşıyorlardı.
Ama Alp biraz daha şeydi... Korumacı? Tam bir büyük ağabey?
Hah ondan. En azından Eva'ya yaklaşan bir çocuğun burnunu kırıp, dava açmak isteyen aileye küfürler savurup İngiltere'deki Heron Tower adlı gökdeleni onların biricik oğullarının kıymetlisine sokacağını hem Türkçe hem İngilizce söylerken, kıza öyle gelmişti. Ardayla oldukları kadar içli dışlı değillerdi ama yine de onu çok seviyor, onun varlığıyla çok güvende hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçsuz Bucaksız (THB-2)
Novela JuvenilBabasının ve annesinin yaşadığı aşkı sadece o döneme ait kılınmış, gerçeğe dönen bir masal gibi gören Rüzgar, aynı hislerin kendisinde vuku bulduğunu anladığı zaman 17 yaşındadır. Farklılıkları hep seven, tüm genç kızlarda gizemiyle merak ve yakışık...