•15.BÖLÜM• "Fitili Ateşlemek"

13.7K 944 289
                                    

Multimedya;

15.BÖLÜM: "Fitili Ateşlemek"

(Aralık Ayı.)

Eva Çiçek Aksoy'dan.

Kirpiklerimi kırpıştırarak, babamın ellerini tuttum.

Babam. Sarp Aksoy. Kulağa hala garip geliyordu. Ama kötü bir garip değil, çok güzel bir garip gibi. Rüzgar gibi, yeşil üzümle fındık yemek gibi.

-Ben, Adenlere gitsem olur mu?" Bu halime dayanamadığı için kafasını çevirip uzaklara baktı. İlk defa beni bu kadar çok seven insanlarla birlikteydim. İlk defa, gece uyurken "Bir gün birileri de beni sevecek mi?" Diye kendi kendime sormuyordum. Kim güçlü durmaya çalışırsa çalışsın, eğer o kişinin ait hissettiği ailesi yoksa, hep kırıktı kanatları. İnsan kendini seviyordu sevmesine, ama narsizm benlik değildi. Ben, başkalarını da sevebilecek kadar özgür olmayı, başkalarının kalbine girecek kadar insan olmayı istemiştim.

Her insan sevilmeyi bir parça da olsa hak ederdi. Değil mi?

O parçamı bulmuştum işte. Bu güzel insanları.

-Adenlere değil, Rüzgarlara desene sen." Gözlerini devirerek söylediği cümleye gülümseyerek, gövdesine sarıldım sıkı sıkı. Elleri hemen sırtımda yer alırken, gülümsediğini hissediyordum. Acar amcadan kesinlikle daha oturaklı, Savaş amcadan çok daha az tehlikeliydi. Ama en az onlar kadar babacan, fedakar, sevecen, neşeli ve dürüsttü.

Babalık konusunda, annelik konusunda ikisi de hayatımda sahip olabileceğim en büyük şanstı. Bana ekstradan iyi davranıp, misafir gibi görmüyorlardı. Alp'e, Arda'ya kızdıkları kadar bana da birtakım konularda kızmışlıkları vardı. Mesela akşam yemeğine geç kaldığımda, eksik olduğum konular için özel ders almadığımda ya da veli toplantısını gizlediğimde.

Sonuncuyu yapma sebebim alışkanlıktı. Her zaman hocalarıma annemin öldüğünü farklı bahaneler bulup babamın da gelemeyeceğini söylemiştim. Bu sefer onu yapmasam da, yine de onları rahatsız etmek istemiyordum belki de.

-Devran yalısına baba, orada sadece Rüzgar yaşamıyor. Hem söz, akşam yemeğinde dönerim." Cumartesi günüydü ve Rüzgar'ı bir günde özlememiştim tabii. Onu 1 haftadır görmediğim için çok, çok fazla özlüyordum. Okula gelmiyordu, zaten son sınıf olduğu için okulda devamsızlık sıkıntı değildi kimse için. Okul çıkışı birkaç kez evlerine gitmiştim ama evde de değildi.

Aden'in Nesrin teyzeden öğrenip söylediğine göre, öğlen çıkıp gece geliyordu. Bunu biraz zaman koyarak soracaktım çünkü bir şeyler gizliyorsa bile sıcağı sıcağına sorarsam saklamaya devam ederdi.

Bu hafta başlayacaktı okula tekrar ve onu öncesinde görmek istiyordum. Okuldayken artık bayılarak dinlediğim edebiyat dersinden sonra en çok sevdiğim şey Kavin konuşurken Rüzgar'ı izlemekti.

Alp ve Arda başka okulda okuyordu, hatta mami de beni oraya götürmek için konuşmuştu ama babam bunun düzenimi bozacağını söyleyince vazgeçmişti neyse ki.

Dertli olurken hiç farkına varamadığım insanları iyice tanırken, Rüzgar'ı bunca zaman görmemiş olmama da şaşırıyordum. Bazen insan, içinde bulunduğu durum berbat haller alınca çevresine kör oluyordu ve bende de böyle olmuştu demek ki.

Oysa şimdi kantinde kahvesini alıp tek oturduğunda birkaç saniye sonra doluşan masasına, edilen muhabbetlere çok nadir gülümsemesine ve bir şeyleri anlatırken parmaklarının masa üzerinde hareket etmesine dikkat ediyordum. Ben ayağa kalktığımda ya da bir şekilde göz önüne geldiğimde bakışlarını asla üzerimden çekmemesine de alışmıştım.

Uçsuz Bucaksız (THB-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin