Multimedya;
17.Bölüm: "KUMARBAZ"
3.GÖZ
-O kimdi?" Yanına gelen Rüzgar'ın kalkıp inen göğsüne, yüzündeki karmaşık ifadeye baktı Çiçek korkuyla. "O kimdi Rüzgar? Bizi mi izliyordu?" Yeşil gözlerdeki korku bariz şekilde canını sıkarken, başını sağa sola salladı genç adam.
-Hayır. Hayır, bana öyle geldi. Magazin saçmalığıdır belki. Hadi gel." Rüzgar'ın internette belirgin haber fotoğrafları ve sosyal medyası olmadığı için, bu söylediğine inanmak istedi Eva. Yüzünü asmamaya çalışarak genç adamın arkasından pastaneye giderken, gözü arabanın çoktan gittiği boş yola takıldı bir an.
İçi huzursuz olduğu esnada, bileğindeki elle bakışlarını kendisine taraf bakmadan ilerleyen genç adama çevirdi. Onun arkada yürümesine izin vermeden cam kapıyı ittirmiş, Çiçekle beraber içeri girmişti.
-Günaydın, kolay gelsin." Sabahın tüm sıkıcılığı ve uyku mahmurluğuyla, Rüzgar'ın söylediği cümleye cansız bir sesle cevap verdi kız.
-Günaydın..." arkadaşı omuz atınca kendini toparladı, gözlerini uykudan biraz daha çekip çıkardı ve Rüzgar'ı tam anlamıyla gördü. "Ay, günaydın."
-Poğaçalar çıktı mı? Zeytinli olanları." Aden'in en sevdiği poğaça zeytin dolgulu olanlardı ve bu pastaneden gelen dört beş poğaçayı afiyetle götürürdü.
-Şey, birazdan çıkacak onlar. Aslında var ama bunlar dünden kalma. Beş dakika bekleyebilirsiniz biz de o sırada çay ikram edelim?" Aslında, Rüzgar'a bayıldığından değildi. Sadece bazen bu sıkıcı iş ortamında bu tarz "göze hitap eden" insanlar, onların sevgilileriyle gelmesi hoşuna gidiyordu. Eva'ya da şirinlikle gülümsedi bu yüzden. Bu lüks site, büyük görünse de küçüktü ve her aile birbirini tanırdı. Gizemini en çok koruyanlar da Devranlardı.
-Tabii. Sağ olun, o zaman onlar çıkana kadar ben kıymalı ve peynirli böreklerden istiyorum iki kutu. Şu kanepelerden bir kutu ve..." büyük bir yüzük takılı işaret parmağını camdaki ürünleri incelemek için hareket ettirirken ekler ilişti gözüne. "Ek pastalardan da iki kutu. Ayrıca küçük pizzalardan bir kutu ve on iki tane simit." Kızın ve Eva'nın ağzı açık kalınca dudağının bir kenarını kıvırarak, gülümsedi. "Büyük bir aileyiz."
-Siz oturun. Ben aklımda tuttuklarımı paketleyeyim. Çay, kahve?" Yerinde doğruldu Rüzgar, camın önünden yüzünü çekerek.
-İki çay. Biri demli, lütfen." Hemen tezgahın önündeki beyaz sandalyeye çökmeden önce Eva'nın sandalyesini de çekmişti. Üzerindeki deri ceketi çıkararak sandalyenin sırtına astı.
-Rüzgar nasıl yiyeceğiz o kadar şeyi?" Kızın, daha paketlenmemiş kutulara attığı şaşkın bakışa, dışarıdan bakanların imreneceği türden hayran bir bakış attı. Onu izlemek, resimden sonra en yetenekli olduğu konuydu.
-İkimiz yemiyoruz. Tuna tek başına bile bir kutu börek ve yarım kutu pizzayı yiyebilir güzelim." Son kelimesiyle, başını tezgahtan kendisine çeviren genç kızın ilgi odağı olmak onun için fazlasıyla güzeldi. Önlerine gelen çay için teşekkür ettiklerinde, yeni çıkan poğaçaları tepsiden çıkaran, sipariş alan kız, arkadaşına söylendi.
-Analar neler doğuruyor ya. Şu asilliğe bak, ne kadar kibar, nasıl nazikti. Teşekkür etmeler, kolay gelsin demeler... Kimse yüzümüze bakmıyor normalde. Allah'ı var, kız da manken gibi Süheyla. Ah ah, bize denk gelmiyo şöyle adamlar anacım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçsuz Bucaksız (THB-2)
Novela JuvenilBabasının ve annesinin yaşadığı aşkı sadece o döneme ait kılınmış, gerçeğe dönen bir masal gibi gören Rüzgar, aynı hislerin kendisinde vuku bulduğunu anladığı zaman 17 yaşındadır. Farklılıkları hep seven, tüm genç kızlarda gizemiyle merak ve yakışık...