Alya'nın Görüşünden
"Götür şunu gözüm görmesin!"
Ayağına tekme atmamla irkildi: "Aah!İkinci bir kazı çalışması Alya?Tek cevabın bu mu?"
Araz yarım saattir masada kendini bilmiş bir şekilde Çağrı'nın babasına yarışlarda kazandığı başarıları-özellikle son olanı yani final yarışlarını en ince detayına kadar anlatmıştı- anlatırken Çağrı'nın suratından çıkan dumanları görebiliyordum ve bana Araz'ı susturmam için yalvarıp duruyordu.Ne yapabilirdim ki?En sonunda Araz'ın lavobayı sormasıyla derin bir iç çektim ve bir şey söylemek üzere olan Cansu'yu susturarak:
"Ben sana eşlik edeyim."
Araz kurnazca gülümsedi:
"Memnun olurum." Cansu'nun 'Ne yaptığını sanıyorsun sen?' bakışlarını görmezden gelerek sandalyemi ittirdim.Üst kata çıkarken Araz'ın tişörtünün arkasından sıkı bir şekilde tuttum ve onu öne doğru attım.
"Ne yapıyorsun sen be?!"
"Ben de aynı soruyu sana soracaktım Araz.Sen ne yapıyorsun??Bu yaşında kendi cenazeni seyretmek istiyorsan sana tereddütsüzce söyleyebilirim ki doğru yoldasın!"
"Ah,demek Çağrı bey rahatsız oldu?" Duraksayınca cevap vermem gerektiğini fark ettim:
"Aynen öyle oldu."
Gülümsemesi daha da yayıldı:
"O zaman,verdiğim rahatsızlıktan dolayı gurur duyarım."
Allah'ım sen bana sabır ver.
Hiçbir şey demeden aşağı inerken Araz'ın sesi beni durdurdu:
"Nereye?Lavoba nerede?"
"Cehennemin dibinde.İstersen altına işe umrumda değil."
Kaldıgım yerden devam edip yerimi sahte bir gülümsemeyle alırken Cansu'nun hiç dostça olmayan bakışını fark ettim.Aman ne güzel!Ama ne var biliyor musunuz?Bu da umrumda değil.
5 dakika falan geçmişti ki Araz masaya tekrar oturdu ve Çağrı'ya göz kırptı.Çağrı'ya baktım.Sanırım sinirden kaşıntı tutmuştu.Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım.Araz kız olsaydı,tam Çağrı'ya göreydi.
Cansu'nun Görüşünden
Kendini ne zannediyordu bu kız?O çocuk benimdi.Benim.Sonradan gelme,abimle çıkarken benim hoşlandığım çocuğa ne diye sulanıyordu?Kendimi sakinleştirmeye çalıştım.Kaç yıllık bir dostluktu bizimkisi,hemen bir kenara atamazdım.Bir şans daha veriyorum sana Alya,Araz'dan uzak dur.Sadece bir şans daha..
....
Araz artık gitmesi gerektiğini söyleyerek koltuktan kalktı.Yemek faslı biteli 1-2 saat olmuştu ve henüz onu tanımaya yeni başladıgımı hissediyordum.
"Ben seni kapıya kadar geçireyim." Alya'ya bu fırsatı bir daha veremeyeceğimden hemen olaya atılmıştım ve biraz tepki toplamıştım.Neyse..
Birlikte dışarı çıktık ve biraz yürümeye karar verdik.Adımlarımız yavaş ve uyumluydu,her şey harika..
Adımlarımız durmaya yaklaşıyordu ki Araz bunu önceden yaparak içimi rahatlatmış oldu.Ellerini yüzümün çevresini saracak şekilde yerleştirdi.Sıcacıktı.Buna alışabilirdim.Bana doğru yaklaştı ve aramızda parmaklar kadar kala durdu.Öpecek miydi?Öpmeli miydim?Ona biraz daha yaklaşıyordum ki işaret parmağını dudağımın üstüne koydu:
"Yaramazlık yok..Hayır,özellikle ilk günümüzde.Sadece,iyi ki tanışmışız Cansu Aksoy."
Parmağını tekrar şağı indirirken çekingen ve utangaç bir biçimde gülümsemeye çalıştım:
"İyi ki tanışmışız Araz..?Soyadını hala bilmiyorum.Ne kadar utanç verici!Soyadını bile bilmiyorum."
"Yakında bribirimizi gayet iyi tanıyacagımıza eminim."
Soyadını yine de söylemedi ve biz öylece birbirimize kenetlenmiş dururken bir çınlama sesi geldi.Sanki tenekeye vurulmuş gibi..İkimizin de bakışları oraya çevrildi ve bir tutam kahverengi saç gördüm çalıların arkasında..Alya...Derin ve öfkeli bir şekilde iç çektim,çalıların oraya doğru hışımla giderken Araz kolumdan tuttu:
"Bu kadar vahşi olmak zorunda değilsin.Bırak izlesin.Önemli bir şey değil."
Daha sonra usulca yanağımdan öpüp arkasını dönerek kendinden emin bir şekilde yürümeye başladı.Bu adamdan feci hoşlanıyordum ve Alya bu öpücüğe dua etmeliydi.Alya'yı görmek için bir kere daha baktığımda gitmişti.Araz'ın gittiği yöne doğru yürümeye başladım.Geri dönersem Alya'ya bir şeyler yapabilirdim.Hiç iyi olmayan bir şeyler..
....
2 GÜN SONRA
Araz'ın Görüşünden
Favori grubumla masaya birer sandalye çekip oturduk.Tıklım tıklım dolmuş olan kafe rahatsızlığımı giderek daha da arttıyordu ve bunu yüzüme yansıtmamak için büyük çaba sarfediyordum.Etrafıma şöyle bir baktım.Bakmaz olaydım..Damla,Seda,Gizem,bir Seda daha birbirlerinin çapraz masalarında,birbirlerinin benim eski sevgilim olduklarını bilmeksizin oturuyorlardı.Sandalyemde biraz aşağı kaykıldım ve Cansu'nun bana sulanmaması için dua ettim.Damla'nın bu tarafa baktıını hissedince hemen-ve tabiki tuzluğu düşürdüğümden dikkatleri daha çok çeken bir hareketle- menüyü yüzüme doğru yapıştırıp nefessiz kalacağım şekilde ayarladım.Gören bir mağara adamı olduğumu ve şu an hayatımın menüyle karşılaşma anını görüyor sanabilirdi ama ondan çok daha beter bir şey..Eski sevgili alarmı.
Çağrı'nın yüzünü göremesem de sesindeki memnuniyetsizlik yüz ifadesini tahmin ettirebiliyordu:
"Bu salak ne yapıyor?"
Cansu elime dokundu:
"Araz?İyi misin?"
"Ben..şey..biraz güneş geliyor herhalde."
"Gölgeliğin altında oturuyoruz neyin kafası?" Menüyü Çağrı'yı görebileceğim şekilde indirdim:
"Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokmayı çok seviyorsun değil mi?Sana daha iyi bir fikir vereyim:Rahatsızım diye mutlu olsana?!!"
Çağrı omuz silkti: "Umrumda bile değilsin ama insanlar tarafından yargılanmak istemiyorum.İndir şunu."
O sırada garson ne istediğimizi sormak için yanımıza geldi ve Çağrı beni göstererek bir kez daha konuşmaya başladı:
"Ona sor.Yarım saattir menüyü yalıyor."
Menyü ona fırlattım: "O bıkmış da bana verdi."
Alya tartışmamızı böldü:
"Ben bir yeşil çay alayım.Yanında limon dilimi,üstünde nane ve içinde de biraz şeker olursa harika olur."
Çağrı gözlerini devirdi: "Şu saçmalığı nereden buldun bilmiyorum."
Ne?Yeşil Çay..Yunan usülü..Onun bu saçmalığı nereden bulduğunu belki de benden başka kimse bilemezdi.Acaba tesadüf müydü?Yeşil çayı böyle ayrıntılı seven başkaları da olabilir miydi?Belki..Hayır çok saçma.Denemeye değer mi?O olabilir mi?
Kısa bir bölümle karşınızdayım!Multiedia'da Çağrı'yı görebilirsiniz!!Lütfen öneri ve görüşlerinizi bildirin.Devamı için buna ihtiyacım var.Yapmış olduğunuz her yorumu zevkle okuyorum ve beni çok mutlu ediyor.Sadece 1 yorum.. :) x x
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Teen Fiction"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...