Araz'ın Görüşünden
Bardak ellerinden yavaşça kayarken tutmak için bir hamle yaptı fakat çok geçti.Masadan dökülen damlalar üstüme gelmesin diye çaba sarfederken Alya masayı silmeye çalışıyordu.Bu ona bir şey ifade etmiş miydi?Seçeneklerimi gözden geçirdim:
Onun konuşmasını bekleyebilirdim ki..hiç konuşmayabilirdi.
Ben konuyu açabilirdim ve eğer doğruysa...Türkiyeden ayrılırken veya ayrılmadan önce aramızda neler olup bittigini bilmiyordum.Haddimi aşabilirdim.
Ya da hiç söylememiş gibi yapabilirdim.
Sonuncuyu seçmeye hazırlanıyordum ki o konuşmaya başladı:
"Ben..çok özür dilerim.Bu sadece..birini hatırlattı."
"Kimi?"
"Önemsiz birini.Bahsetmeye bile değmeyecek olan birini."
O kişi ben olabilir miydim?Ona ne yapmış olabilirdim?Ben olsam adımı dahi hatırlamaz mıydı?
"Sana bir şey oldu mu?"
"Hayır,ben iyiyim." Gözlerini yakalamaya çalıştım fakat o arkasını dönüp tezgahta bir şeylerle uğraşmaya başladı.Bunu dikkatini dağıtmak için mi yapıyordu beni oyalamak için mi bilmiyorum ama yerimden yavaşça kalktım.
"Üzüldüm diyemeyeceğim.Akşam hastaneye kaldırılmak istemiyordum zaten."
Güldü ama yapmacıktı.Soğuk bir gülüş melodisi..Bir şey demedi.Sonrasında da konuşmadık.
.....
"Ee Araz bir evin olduğunu varsayıyorum fakat yakında bu varsayımı da çürütecekmişsin gibi görünüyor çünkü peşimizden ayrılmıyorsun."
"Peşinizden ayrılmamı gerektirecek kadar ne işler çeviriyor olabilirsiniz?Sonuçta Hollywood'da yaşamıyoruz ve her gece uğraşmak zorunda olduğumuz karabasanlar,kurt adamlar veya vampirler yok.Sadece evinin küçük bir köşesinde yaşam mücadelesi veren hamamböcekleri.."
"Benim evimde böcek falan yok kendi evinle karıştırmış olmayasın diye söylüyorum.Ayrıca bu genel bir durumdan ötürü değildi.Kişisel bir tavır..İstenmediğini anlamayacak kadar saf mısın?"
"Belki de seni saf olduguma inandıracak kadar zekiyimdir?"
"Ne dersen o olsun.Evine git."
"Cansu'yu yalnız mı bırakayım?Gece gece?Üstelik sen sevgilinle yiyişmek için fırsat kollarken bu kızı sana mı emanet edeyim?Rüyanda görürsün."
"18 yıl boyunca yanında senin olmadıgını varsayıyorum Araz?Bu süre boyunca başına bir şey gelmediyse benimle olduktan sonra da bir şey geleceğini sanmıyorum."
"Hiçbir işi kesinleştiremiyorsun değil mi?Hep varsayımlar,sanırımlar-" Atışmamızı Alya böldü:
"Şunu yapmaktan sıkılmadınız mı?"
Çağrı omuz silkti: "Sıkıldığımızdan bunu yapıyoruz."
Çağrı'yı taklit ederek omuz silktim:" Tabii arkadaşımız Cahiliye Döneminden kalma bir su aygırı oldugundan sıkıntıyı gidermek için başka yollar da olduğunu bilmiyor."
Çağrı önce "Cahiliye döneminden kalma su aygırı" tabirime çıkışıp bana doğru geliyordu ki birden taktik değiştirmeye karar verdi:
"Madem sen biliyorsun sevgili entellektüel gargamel bozması,o zaman eğlendir bizi."
Dudak büzdüm:"Havamda değilim."
"Senin havana-" Cansu öksürdü.Kasıtlı bir öksürüştü bu.Susun yoksa ikinizi de donunuzdan elektrik tellerine asarım öksürüşü..İyiymiş.
Uzun tartışmalar sonucu-tartışma derken Çağrı ve benim tartışmamdan bahsediyorum- gece kulübüne gitmeye karar verdik.Yola koyulmuştuk ki Cansu'nun telefonu çalmaya başladı.Yapacak bir şey olmadığından hepimiz onu dinliyorduk.Gecenin nemli havasını içime çektim ve adımlarımı yavaşlattım.
"Hande?İyi misin?"
.....
"Dur dur ağlama bir dakika ne oldu sakin sakin bir anlat önce."
.....
"Tamam bekle biz yakınız zaten oraya.Geliyorum ben." Bize döndü:
"Duydugunuz üzere benim gitmem lazım.Araz sen planı bozma."
Çağrı kaşlarını çattı:
"Sen gideceksen onun plana sadık kalmasının anlamı yok.Hatta mümkünse bir iki hafta falan-ki hiç sanmıyorum- bizim planlarımıza sadık olmamayı denesin.Ha?"
Başımı iki yana salladım ve gözlerimi kısarak Çağrı'ya baktım:
"Ucube."
Çağrı hışımla bana gelip yakamdan tuttu.İki saniye.Anında yere indirirdim.Kolunu incitebilir hatta çok istersem kırabilirdim.Boksu bırakalı bir yıldan fazla olmamıştı.Boks dediysem kum torbasına salaş yumruklarla yetinmekten bahsetmiyorum.Bunu öğreten kişi harbi ustalardandı.Dövüş sanatları dalında..Ondan baya şey öğrendim denebilir.Bileğini kavra önce geriye doğru kemiğin dayanıklılığını sars ve sonra kolunu arkasına doğru bük.Daha sonra istediğin şekilde onu hastaneye servis edebilirsin.Zevkini çıkar!
Ama bunları yapmazdım.Cansu'nun önünde olmaz.Kızı sevdiğimden falan değil.Bu kız tek kullanımlık telefonlar gibiydi.Kullan,at.Basit.Sadece..İstanbul'da yapacak başka işim yoktu .
Alya'nın araya giren elleri ikimizi de yaptığımız planlardan ve düşüncelerimizden sıyırdı:
"Bu gece..-Çağrı'ya baktı-hiçbirimiz bir şey yapmayacak.Bu günlük yeter.Anlaşıldı mı?" Direkt Çağrı'ya bakıyordu.Daha sonra bakışlarını bana çevirdi.Kaybolmamı söyleyen bakışlar.Yavaşça geriye adım attım ve Cansu'ya baktım.Kontrolü elde tutamamış olmanın verdiği rahatsızlık ve öfkeyle,loş,sarı ışığın altında gözleri öfkeyle parlıyordu.
Arkamı dönüp rahat görünmeye çalışarak eve doğru yola koyuldum.Onları neredeyse gözden kaybedecek kadar uzaklaştıgımda adımın seslenildiğini duydum.Arkamı döndüm.Alya..Kollarını iki yanına bağlamış,gayet de bir şeylere bozuldugunu belli eden bir surat ve bunu destekleyen bakışlarla yanıma doğru gelmeye başladı.Arkasına baktım.Cansu gitmişti.Çağrı'nın yanında ise bir kız duruyordu.Ucuz görünen ama zengin bir kız..Kollarını Çağrı'ya dolamıştı ve Çağrı'nın bakışları sabit,vermek istediği mesaj açıktı:
"Ne derse desin ona yaklaşma."
Alya ise yanıma geldiğinde durdu ve arkasına baktı.Kontrol bakışı..Çağrı'nın ve dolayısıyla kızın bu tarafa baktıgından emin olduktan sonra bana tekrar döndü,kolunu ürkekçe kolumdan geçirdi:
"Beni eve bırakır mısın?"
Mulitmedia'dan Cansu'yu görebilirsiniz. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Novela Juvenil"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...