Biliyorum Araz'ın görüşünden bir hikaye beklediniz ama üzgünüm bu hikaye Alya'nın görüşünden :( Araz hakkında bazı şeylerde ikilemde kaldığımdan onu düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var..Görüşlerinizi bekliyorum,teşekkürler :)
Alya'nın Görüşünden
Elimde duran bira şişesine gözlerimi kısarak baktım.Sonra niye baktığıma anlam veremeyerek kafama tekrar diktim.Şişenin gereğinden fazla hafiflediğini-yani bittiğini-hissedince masaya gürültülü bir şekilde koydum.Düşünemiyordum.Amacım da buydu.Hiçbir şeye anlam veremiyordum.Ortadan hafif yırtılmış resmi aldım ve yırtmaya devam ettim.Bir yandan da söyleniyordum:
"Ben bu değilim.Asla olmadım.Hak etmiyorum.." Ağzıma gelen ıslaklığı fark edince elimi yüzüme götürdüm.Ne zaman ağlamaya başladığımı bilmiyorum ama göz yaşları gözlerimden dökülürken engel olamadım.Kapı çaldı.Kapıya şöyle bir baktıktan sonra diğer resmi elime aldım.Onu da yırttım.Bir sonrakine geçiyordum ve asla durmuyordum.Bir sonraki,bir sonraki..Daha sonra yırtmaya başlamışken elimde olan resme baktım.Durdum,dikkatimi verebildiğim kadarıyla resmi inceledim.Keşke o zaman dönebilseydim.Çağrı değil,hayır.O cehennemin dibine bile gidebilir.Ben...
Telefon çaldı.Kısa bir bakış attıktan sonra elimdeki resme bakmaya devam ettim.Bu resim buraya nasıl karışırdı?Çocukluğumu bu saçma anıların arasında nasıl kirletebilmiştim?O zamanlar güzeldi.Ares vardı..Aksanlı Türkçesiyle konuşurken hep duraksardı,düşünürdü...Ben onu izlerdim.Elini saçlarına götürüşünü,gamzelerini...Başımı iki yana salladım ve ayağı kalkıp daha da şiddetli çalınan ve hatta yumruklanan kapıya doğru bir adım attım.Sendelememle koltuğa tutundum.Yürümeye destek alarak devam ettim.Sabırsızca yumruklamaya devam eden dışarıdakine peltek kelimelerle cevap verdim:
"Kim o?"
Cevap gelmekte gecikmedi:
"Alya aç kapıyı!İyi misin çok merak ediyorum.Lütfen aç.Konuşmamız lazım."
Beynim uyuşmuş gibiydi.Sözleri algılamakta zorluk çektim,birkaç saniye ne demek istediğini düşündüm.
"Kimsin?"
"Ben..Kim oldugumu biliyorsun.Alya aç kapıyı."
Kendimin bile anlayamadığı sesler çıkararak kapıyı açtım.Tekrar kapatmak üzereydim ki elini araya koydu.Sarhoşluğumu ele verecek şekilde:
"Çağrı defol.Bitti."
Elimi tuttu:
"Hiçbir şeyi anlamıyor-" Bakışları masaya doğru kaydı ve yürüyüp yırtmış oldugum fotğraf çitflerine baktı.Kafasını iki yana salladı ve bakışlarını yüzüme çevirdi.Yüzünden mayhoş durumumdan dolayı çıkaramadığım bir ifade vardı.
"Biz bunu hak etmiyoruz Alya."
Yanağımda bir ıslaklık daha hissedince her şeyin başa döndüğünü hissettim ve elimin tersiyle yanağımı silip bağırmaya başladım:
"Hayır ben hak etmiyorum!Senin gibi bir şerefsizi ben hak etmiyorum!"
"Bunu yapamazsın!" O da bağırıyordu.Başım dönüyordu.Her şey çok...hızlı geliyordu.Yere çökerken bu dönmeyi durdurmak istercesine başımı ellerimin arasına aldım ve gözlerimi kapattım.Bir daha açabileceğimi sanmıyorum.
~~~~~~
Gözlerimi açtım.Bir beyazlık gözlerimi kamaştırınca ellerimi siper ettim ve gözlerimi tekrar kapattım.Heyecanlı bir ses duydum:
"Alya?Bebeğim iyi misin?" Sesin sahibine baktım.Annem endişeli bir şekilde bana bakıyordu.Cevap vermemi beklemeden dışarı çıkıp hemşirelere seslenmeye başladı.Hastanelerden nefret ederdim.O zamanları hatırlamak istemiyordum.Bunun tekrarlanmasına izin vermeyecektim.Ares için olmuştu ama Çağrı için olmayacaktı.İlk ve son.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Teen Fiction"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...