"Ah,hayatımm ne oldu sana böyle?Başını yine belaya soktun öyle değil mi?Düğünümüzden önce denemediğin şeyleri yapmak istemeni anlıyorum ama böyle olmaz ki?!"
Düğün mü?Kimin düğünü?!Pastayı ben yerim.
Leda'nın sarı saçları yüzümü gıdıklayınca üzerime eğilmiş olduğunu anladım.Korkmalı mıyım?Deminden beri uyumuş numarası yapıyordum ve o hala konuşmaya devam ediyordu.Burada komadan gitsem fark etmeyecekti sanırım.Horlasam mı acaba?Ya da öldü numarası yapsam?Yok mazallah bu sefer ölmedim diye 'çok sevinip' öpmeye kalkar falan...bana göre şeyler değil hiç.Gözlerimi kırpıştırmamaya o kadar odaklanmıştım ki kendimi kastığımı yeni farkediyordum.Rahatlamaya çalıştım ama...Bu kadın bu odadayken imkansız!
"Bebeğim sen uyuyor musun?"
E günaydın!Bir zahmet!Arkasında olduğunu tahmin ettiğim asistandan gülmeyle karışık bir ses geldi ve ardından hemen öksürerek kendini toparladı.Yunanca anlaşamadıkları için İngilizce konuşmak durumundaydı:
"Lütfen,hastaya çok yaklaşmayın.Durumu hala kritik."
Evet,durumum şakacıktan hala 'kritikti'.Aslında bir bakıma çok doğru sayılırdı.Benim sağlığım Leda yanımda her olduğunda kritikti.Özellikle kulak sağlığım...
Tiz sesiyle asistanı reddetti.Elini alnıma koydu.Kendimi geri çekmemek için zor tutuyordum ama zaten gidecek pek bir yerim yoktu.Yastık ve Leda arasında sıkışmış durumdaydım.Plan;asistanın onu zorla odadan çıkarmasıydı.Eh,şu ana kadar çok iyi gittiğimiz söylenemezdi.Sadece deniyorduk.
Planda esas olan annemin Leda'yı-
"Arees!Sen iyi misin?Haberi alır almaz geldim!Ne oldu sana böyle?!"
Görmemesiydi.Annemin ayak sesleiri bana yaklaşırken kendimi yan pencereden atmayı bile düşünüyordum.Annem Leda'yı fark ettiğinde-
"Leda?!Sen de mi buradaydın?Ah,bu çok harika.Onu yalnız bırakmamana sevindim."
Buna sevinecekti.Annem iç sesimi sürekli haklı çıkardığından 'en sonuda evleneceğimizi' söyleyen iç sesimi boğazlamaya çalıştım.Bu odadan kaçıp gitmek istiyordum,Alya'yı bulmak,ona sıkıca sarılmak istiyordum.Fakat bu uğuldayan sesler bana gerçek hayatla barışmak zorunda olduğumu haykırıyordu.
Asistan'ın sesi tekrar devreye girdi.Buradan çıkınca onun için 'iş' diye bir şey olmayacak.Beceriksiz!
"Bayan Andreas,rica etsem başında beklemeyin.Yasaklara dikkat ederseniz kimsenin başı derde girmez.Bay Andreas'ın da öyle.."
Annemin elimi sıkıca tutan-ittirmemek için zor tuttuğum- elleri gevşedi ve en sonunda beni bıraktı.Ayak sesleri tekrar duyulurken bu sefer uzaklaşıyordu.Sonunda!Odanın artık tamamiyle bana kaldığını sanarak gözlerimi açmıştım ki Leda'yı yanımda dikilirken görünce istemsizce bağırdım.
"Ares?!Sen iyi misin?Beni hala tanıyorsun değil mi hayatım?"
Maalesef evet.
Bir sürü ağrı kesici ve ilaçla vücudum tamemen uyuşmuş olduğu için cevap vermeden önce kendimi hazırladım.Ağzımı tam açmıştım ki...küçük bir oyundan zarar çıkmayacağını düşündüm:
"Pardon siz kimsiniz?"
"Ares şaka yapıyorsun değil mi?"
"Ben...gerçekten hatırlamıyorum.Kim olduğunuzu hatırlatırsanız yardımı dokunurdu."
"Ah,hayır.Şaka yaptığını biliyorum ve bu hiç komik değil.Beni korkutuyorsun."
"Korkmanızı gerektirecek başka bir şey yaptıysam gerçekten üzgünüm fakat şu an şaka yapmadığımdan tamamiyle eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Teen Fiction"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...