Çağan Altay'ın Görüşünden
"Sana kardeşim demekten bile utanıyorum!"
"Keşke ben seninle gurur duyuyorum diyebilseydim."
Sesim gittikçe yükseliyordu.Bu konuşmayı yapmadan dışarı çıkmam iyi olmuştu.Geldiğimde Alya'nın yüzü ruh gibiydi ve neler olduğunu anlatması da hiç kolay olmamıştı.Zaten anlatabileceği de pek bir şey yoktu.Her şeyi açıklaması gereken kişi bendim.Ufuk sağolsun.
"Neden böyle yapıyorsun?Ne olursun bana mantıklı bir açıklama ver.Lütfen."
"Her şeyin bir sebebi olmak zorunda değil."
"İnsanların hayatlarıyla oynuyorsun Ufuk!Zorundasın!Bir sebep,bahane her ne haltsa ondan bulmak zorundasın!"
Açık havada olmama rağmen yanımdan geçen insanların dikkatini çekiyor ve anlaşılmaz gözlerle bana bakmalarına neden oluyordum.Umursamadım.O kadar sinirliydim ki telefonu sakinleştikten sonra aramam gerektiğini söyleyip yüzüme kapatması sinirimi yatıştırmamda hiç yardımcı olmamıştı.
Kaldırım taşına bir tekme savurdum.Bu konu hakkında tanıdığım tüm üstleri kullanmaya hazırdım.Bunu Alya'nın yaşamasına izin vermeyecektim.
...
Çağrı'nın Görüşünden
"Ne yani?!Bu mudur?"
Ares yüzünü buruşturup eliyle alnına vurdu ve önümde eğilip:
"Ah,çok özür dilerim sayın Çağrı Aksoy.Normalde Beyaz Saray'da masa başı bir iş bulmam gerekiyordu fakat randevu alamadım.Oğlum senin kafan mı iyi?Sana on numara kafe buldum ya!"
Şöyle bir etrafıma baktım.Aslında şirin bir yerdi.Otele biraz uzak olsa da hala deniz kenarında bulunan yürüyüş yolunun karşısındaydı.Ferah bir yerdi yani.Gerek çalan müzikler gerek dekoru da gençlere hitap ediyordu.Yaz zamanında olduğumuzu düşünürsek bayaa işlek olacaktı.Bunu kaldırabilirdim.Kafenin sahipleri Türk'tü ve müşterilerin de genelde Türk olduklarını belirtmişlerdi.
"Her neyse.Ne zaman başlayacağım?"
Dayandığı tezgahtan kolunu kaldırdı ve tezgahın arkasına bakındıktan sonra eline aldığı şeyi üstüme fırlattı:
"Şimdi!Kolay gelsin canısı."
Üstüme attığı şeyi düşmeden tuttum ve havaya kaldırıp baktığımda pembe bir önlük gördüm.
"Pembe lan bu!"
Onaylamaz bir tavırla cıklayıp kollarını önünde bağladı:
"Dimi?Olmaz bu şimdi sana.İki dakika bekle köşedeki dükkandan üstünde fotoğrafın olan önlük yaptırıp geleyim."
"Harbi mi lan?"
"Harbi oğlum!İşe giriş hediyen."
"Adamsın ya valla bak!" Tek kolla sarılıp pembe önlüğü arkaya fırlattım.
"O zaman ben kaçtım."
"Tamamdır,eyvallah.Akşam görüşürüz."
Başını salladı ve istfini bozmadan kapıya yürüdü.Tam çıkmıştı ki tek elini kapıya dayayıp geriye baktı:
"Yalnız...şey diyecektim ben."
"Söyle bakalım."
"Bakayım...Nerede o?Hah,bak orada!Gördün mü?"
"Neyi?" İşaret ettiği yeri gözlerimle takip ettiğimde az önce yere fırlatmış olduğum pembe önlüğü gördüm:
"O var ya...Bir ütüle derim ben,buruştu falan.Daha çok giyeceksin nasıl olsa Çağrı Teyze!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Ficção Adolescente"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...