Hikayenin geleceği ve diğer bazı şeyler belli olmadığı,aynı zamanda sınavlarım olduğu için kısa bir bölüm oldu.Kusura bakmayın..
...
Doktor yüzü fark edilemeyecek kadar yavaş bir şekilde buruşurken cevapladı.Büyük ihtimalle hangi klişeyi söyleyeceğine çıkmadan önce karar vermişti:
"Henüz ameliyata alalı çok olmadı bu yüzden acil kanamaları durdurup genel durumuna ulaşamadık.Drumunu sorarsanız kritik." Biraz duraksadıktan sonra ciddiyetini anlamamız ve belki de sesli şekilde söylenemeyen şeyleri ifade etmek adına kaşlarını çattı: "Hem de çok kritik."
Krtiği açmasını söylemek isterdim,eğer ki Çağrı'yı o halde görmeseydim.Doktor belki de havada asılı kalmış soruların ağırlığından uzaklaşmak adına yoluna devam etti.Bu sırada birkaç dakika arayla Çağrı'nın bulunduğu ameliyathaneye küçük gruplar halinde hemşireler koşturuyordu.Sadece onları görmek bile,onun hakkında gerçekten üzülenlerden bahsediyorum,her geçen saniye bizi paramparça etmeye yetiyordu.Ne düşünmem gerektiğini bile düşünemeyecek durumdaydım.Rahat bir uykuya ihtiyacım vardı,kahveye...en çok da iyi haberlere.Bu sıra olmayan her şeye yani.
Alya'nın elini omzumda hissettiğinde elimi,dayadığım başımdan çekecek gücü kendimde bulamadım.O da tahmin etmiş olmalı ki yanıma gelmişti:
"Biraz dinlenmen lazım."
Başımı belli belirsiz salladım:
"Olmaz."
Derin bir iç çekti:
"Uykuya ihtiyacın var ve ayakta kalmaya devam edersen Çağrı uyandığında yüzünün bu halini görürse kendini suçlu hisseder."
"Suçlu zaten."
"Olmadığını biliyorsun."
"Neyse ne."
Her şeyden önce bunu kendime söz verdiğim için yapıyordum.Evet,günlerdir Alya ile konuşmak için ölüyordum-ölmek derken gerçek anlamda ölmekten bahsediyorum-fakat şimdi...onu Çağrı'ya bırakmıştım.Belki de ta en başında,ben karşılarına çıkmasam her şey yolunda olacaktı.Evet,hepsi benim yüzümdendi.Her zamanki gibi gelip her şeyin içine etmiştim.Şu an sanırım yapmam gereken şeylerden sadece bir tanesinden emindim:Alya'dan olabildiğince uzak durmak.
Nazik isteğini samimiyetsiz bir iradeyle reddederken teklifinin ne kadar cazip geldiğini düşünmemeye çalışıyordum.Kafamı kaldırdığımda bunu neden yapmam gerektiğini daha iyi anlıyordum:o uyandığında onu bu insanlarla bırakmamalıydım.Eğer uyanırsa....
Bunu düşündüğüm için bile kendimden nefret ettim ama görmüştüm,her şeyi her ayrıntısıyla görmüştüm ve en önemsiz detay bile gözlerimin önünden gitmiyordu.Bu da her geçen saniye beni keçileri kaçırmaya daha da itiyordu.Bunu yaparken aklından neler geçtiğini bilmek canımı acıtıyordu,nefesimi kesiyordu.
Onunla başından beri çok iyi anlaşamamıştık,inkar edilemez fakat o zamanlar bile göstermediği iyi bir yüzü olduğunu biliyordum.Sonuçta kendini Alya'ya kabul ettirebilmişti.
Ben kısır döngü düşüncelerimle devam ederken ameliyathanenin kapısı ardına kadar açılarak sessizliğe gömülü ortamı delip geçti.İçinden koşturarak gelen hemşire bekleme salonunun ortasına geldiğinde durdu ve endişe ile gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi.Herkes ayaklanıp yanına koştururken konuya girdi:
"A rh+ kana ihtiyacımız var.Hem de hemen!"
İrem ile aynı anda bağırdık:
"Benim A pozitif!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Teen Fiction"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...