~Yunanistan~
Babam..cidden mi?Ellerimin arasında duran başımı kaldırdım ve hastanenin beyaz tavanına baktım.Yanıma yaklaşan ayak seslerini duymamıştım bile.Hafif bir boğaz temizleme sesi gelince etrafıma bakındım,yanı başımda dikilen doktoru gördüm.Hemen ayağı kalktım:
"Babam nasıl?"
Doktor arkama bakındı:
"Başka birisi yok mu?Yasal velilerinden diğeri gibi." Gerizekalı.Oradan bakınca var gibi mi duruyor?
"Yok."
"Pekala şey...Baban şu anda iyi fakat birkaç gün daha ziyaretçilere izin yok."
"Neden?İyi olduğunu söylemiştiniz."
"Bu sadece bir önlem.Endişelenecek bir şey yok ufaklık.Evine git."
Gözlerimi kısarak bir süre doktora baktım ve sonra arkama bakmadan çıktım o lanetli yerden.
Eve ulaşmama az kala daldığım düşüncelerden sıyrıldım ve elimi cebime attım.Titreşen telefonu bulduğumda almak için acele etmedim.Ekrana baktım.Kim olduğunu hep biliyordum.Bu sefer de yanılmamıştım: Cansu.
Evet ona hiçbir haber vermeden çıkıp Yunanistan'a gelmiştim ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu.O kız önemli değildi.Hiçbir değeri yoktu.
Evin kapısından girmeye hazırlanıyordum ki mesaj geldi.Anahtarı geri çekip mesaja bakmak için duraksadım ve mesajın kimden geldiğini görünce bunun olacağını biliyordum.Çağrı..
"Bana bak *** Her nereye gititğini bilmiyorum ama bize bir açıklama yapmak zorundasın.Bunu Cansu'ya borçlusun."
Mesajı kapatıp telefonu tekrar cebime attım ve anahtarımla kapıyı açtım.Maalesef ki yolumu tek gözleyen Cansu ve Çağrı değildi.Annemi koltukta oturmuş,yeşil çayıyla kapıya gözlerini dikmiş halde görünce yanına doğru gittim.Oturmamı işaret etti.Önceden annemle aramız çok iyiydi fakat şimdi...Onun istediği birisi gibi olamamıştım hiç.Yapma dedikleri sanki yapmam için bir emirmiş gibi yapıp hayatımı hep tehlikeye atmıştım.
"Nasıl?"
Soruyla gerçekliğe döndüm.Bir süre kadar neyden bahsettiğini anlamak için duraksadım.Hava çok ağır ve gergindi.Yeşil çay büyük ihtimalle bu yüzdendi..
"İyi.O..iyi.Sadece birkaç gün ziyaretçi almayacaklar."
Annem başını salladı.Bir an için konuşmanın burada bittiğini ve odama gitmem gerektiğini düşünüyordum.Hatta bunun için yerimde kıpırdanıyordum ki annem tekrar konuşmaya başladı:
"Neden kalp krizi geçirdiğini söylediler mi?"
"Stres." Omuz silktim.Daha sonra yerimden kalktım ve beklenti dolu gözlerle anneme baktım:
"ve yalnızlık..Bitti mi?" Annem cevap vermedi ve ben de odama kapandım.
Hep böyle yapardım.Son birkaç yıldır böyle yapıyordum.Hafızamı kaybettiğim kazadan beri.İçeriden birkaç kısık sesli hıçkırma sesi geldi fakat aldırmadım.Ne için veya kimin için olduğunu da bilmiyordum zaten.Telefonumun tekrar çalan melodisi bütün sinir hücrelerimi alt üst etmişti.Tam telefonu fırlatmaya hazırlanıyordum ki üstündeki yazı beni durdurdu: Alya.
Tanıdık bir şeyler..Hem de çok tanıdık bir şeyler..Ama ne?Telefonu açma dürtüme engel olamadım.
"Araz?"
Bir süre bekledim.Adımı bir kere daha tekrarlayınca cevap verdim:
"Evet?"
"Neredesin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Novela Juvenil"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...