Çağrı'nın Görüşünden
"Evet,tamam.Tabii ki ne demek.Görüşmek üzere.Görüşürüz." Annem telefonu kulağından çekip dik dik bana bakmaya başladı.Az önce telefonda 'canımlı cicimli' konuşan kadından eser kalmamıştı.İyi ki samimiyetimi ondan almamışım.Bakışlarına karşılık gülümsedim ve bu bardağı taşıran son damlaymışçasına yanıma hızlı adımlarla gelerek sesini yükseltmeden sordu:
"Çağrı Bey,misafirlerimiz gelene kadar koltukta kuluçkaya yatmaya devam etmeyi düşünüyor musunuz?"
Cevap vermek yerine kalkıp odama gittim.Birkaç dakika sonra kapım vuruldu.Annemi beklerken babam kafasını kapıdan uzatıp beni inceledi.Geldiğini nasıl duymamıştım,bilmiyorum.Belki de birkaç dakikadan daha fazla zaman geçmişti.Kendini toparlamaya çalışırken unutuyordu işte insan zamanın hesap kitabını...Tek kaşımı kaldırıp alaycı bir şekilde sordum:
"Evet?Benden hangi can alıcı şeyi istemeye geldin?"
"Misafirlerimiz az sonra burada olurlar." Duraksadı,yüzünü buruşturup kafasıyla üzerimi işaret etti:"Fakat umuyorum ki henüz hazırlanmadın.Yoksa zevkinin köreldiğini düşüneceğim."
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve güldüm:
"Belki de körelen şey hayatımdır?!Şu dakika,tam şu anda?Ne dersin,olabilir mi?"
İç çekip elini kapı kolundan uzaklaştırdı,biraz daha ileri gelip onu boydan görmemi sağladı:
"Biz senin iyiliğin için-" Sözünü kestim:
"Çabalıyorsunuz,evet evet.Her zamanki terane.Başka bir şey var mı?"
Gözlerini kıstı.Karşımda duran adama hayret içinde bakakaldım.Babam değildi o an karşımdaki,hiç görmediğim,tanımak bile istemeyeceğim birisiydi sadece.
"Var.Üstüne doğru düzgün bir şeyler giy.Aksoy ailesinin irtibarı her şeyden daha önemli."
Hayır,yanılmışım.Karşımdaki babamdı.Bunu söyleyen ancak babam olabilirdi.Başımı öne eğip inanamıyormuşçasına iki yana salladım.Şu ana kadar delirmemem bir mucizeydi.Belki de çoktan delirmiştim..Sürekli düşünüyordum,boş kaldığım her an.Hayatımın tek bir evresinde bile hiçbir karar hakkı bana tanınmamıştı.Okulumu ben seçmemiştim,aldığım notlar benim değildi,arkadaşlarım bile...sadece ünlü iş adamlarının oğullarıydı.Sevgililerimden bahsetmiyordum.Başımı kaldırıp hala orada dikilen babama döndüm:
"İnsanlığı geçiyorum.Sen nasıl bir arkadaşsın?Şirket kapanmış biliyor muydun?Bunun olmasına göz yumarken-ki yapmadan da sonuçlarını biliyordun-hiç mi canın acımadı,arkadaşım ya kötü durumlara düşerse diye hiç mi düşünmedin?"
Kapıyı itip hızlı adımlarla yanıma geldi.
"O meseleyi kapatmıştık,hatırlatırım."
"Hatırlatmana gerek yok baba,bu konu hep gündemde zaten."
"Sözlerine dikkat et,evlat.Biliyorsun ki konu söz olunca-" Tamamladım:
"Bir bıçaktan daha derin bir yara oluşturabilir.Tamam,evet.Peki ya birini arkasından vurmak?Sence arkadaşın bu konuda neler hissetmiştir?"
Ayağa kalkıp hizasına geldim ve gözlerinin içine baktım.Zerre korkum veya durmaya dair en ufak bir niyetim yoktu.
"Bana Alya ile birlikte olmamı söyleyen de sendin,ayrılmamı söyleyen de.Sen belki bir şey hissetmedin ama insanlar için bu-"
Yüzüme aldığım darbeyle irkilip sendeledim.Elimi refleks olarak yanağıma götürdüm ve acıyan yerin üstüne bastırdım.Gözlerim yaşlarla dolmuştu ama onun yanında ağlamayı şiddetle reddediyordum.Ağlamayı güçsüzlük olarak görürdü o.Hayır!Ağlamak,bu kadar zamandır güçlü olmanın yan etkisiydi,daha güçlü olabilmek için sarf edilmiş bir çaba..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Fiksi Remaja"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...