Ares'in Görüşünden
Sabah büyük bir baş ağrısına gözlerimi açtım.Dün gece neler mi olmuştu?Hiçbir şey.Battaniyeyi kaldırdım ve uyuyakaldığım kanepeden kendimi neredeyse kazıyarak çıkardım.Yerdeki çeşitli içki şişelerine basmadan mutfağa su içmek için ilerlemeye çalıştım.Sağ salim ulaştığımda zafer gülümsememi takınırken kafamın hala iyi olduğunu düşünüyordum.Boşluğa sırıtmak normallikten sayılmıyorsa tabii.Elimi tezgaha dayayıp başımın dönmesini azaltmaya çalışıyordum ki avucumun ortasında ani olarak hissettiğim acıyla inledim ve hızla elimi çektim.Elimi göz hizama kaldırdığımda dün Çağrı'nın kırmış olduğu bardağın parçalarından birinin şu an elimde muzipçe bana baktığını fark ettim ve o oraya çok yerleşmeden büyük kıvranmalar sonucu kırığı çıkarıp çöpe attım.Kanayan elimi suya tuttuktan sonra mutfağa ne için geldiğimi unutmuş halde oturma odasına tekrar döndüm ve yerdeki şişeleri toplamaya başladım.Dediğim gibi dün konserin tadı kaçtı ve biz eve döndük,anormal başka hiçbir şey olmadı.Olduysa da hatırlamıyorum.
Fakat bugün olacakları unutamayacağım kesin.Çağrı Bey damat olacak ve sanırım erkenden hazırlıklara başladı.Çünkü sabah kalktığımda yeri boştu.Gitmesi iyi oldu en azından bilinç yokluğunu başka yokluklarla karıştırmamıştık.Buna da razıyım.
Bu düğünün olmasını istemediğini biliyordum ve itiraf etmek istemesem de hala Alya'yı sevdiğini de.Ailesinin ne düşündüğünü bir türlü anlayamıyordum ama.Bir çıkar ilişkisinin ne kadar süreceğini düşünüyorlardı ki?Ya da bir kalp durmaya çeyrek kala mı koşardı sevdiği insana?Hiç.
Etrafa şöyle bir göz attım ve hala kapanmakta ısrar eden gözlerimin teklifini kıramayacağımı fark ettim.Telefona uzanıp alarmımı hazırlanmama yetecek zamana kurdum ve artık eski rahatlığını kaybetmiş olan yerime yerleşip uykuma devam etmeye çalıştım.
Alya'nın Görüşünden
Çağan harikaydı.Onunla takılırken gerçekten uzun zamandır gülmediğim kadar gülme fırsatım olmuştu ve ben gülmemekte ısrar etsem de o benim inadımı kırmayı başarıyordu.Kardeşinin onun gibi olamaması...ne yazıktı!
Çağan'ın sevgilisi olduğunu biliyordum ve benimle gerçekten yakın olmak istediğini anladığım bir zaman sürecinde bunu ona sordum.Gayet olgun bir şekilde anlaşamadıklarını,bu yüzden ayrıldıklarını söyledi.Merakıma yenik düşüp sorgulamama da sesini çıkarmadı.Sanırım ona bir şans vermeyi ben de istiyordum.Bunun arkasına her ne kadar babamı ve geleceğimizi katıyor olsam da Çağan ile vakit geçirmek hoşuma gidiyordu.Numaralarımızı almıştık ve daha sabahında bana günaydın mesajı atmayı ihmal etmemişti.Kibar,sempatik ve düşünceliydi.
Mesajlaşmalarımızı okuyordum ki dünden kalma açmayı unuttuğum bir mesaj daha olduğunu fark ettim ve gülümseyerek açtığım mesajı solan bir yüzle okudum.Mesaj Ares'tendi.
"Teesüf mü etmeliyim tebrik mi?Öyle güzel unutmuşsun ki beni,hatırlatmaya kıyamıyorum."
Neden bu kadar zor olmak zorunda ki?Geçmişinden kaçmak neden bu kadar zor olmak zorunda?Bir kere de mutluluktan ağlamalı insan bu hayatta.Hayır ağlamayacağım çünkü bitti benim için.Ares,Araz ya da adını her ne yaparsa yapsın umrumda bile değil.Beni bırakmayı nasıl göze aldıysa kaybetmekle de öyle başa çıkabilmeliydi.
Ekranı karartıp telefonu masaya geri koymuştum ki yeni bir mesajın sesi odada yankılandı.Bir daha mesaj attığını zannetmiyordum.O zaman...?Telefonu yeni bir umutla aldım ve umudun sadece kursakta kalmayıp insanı boğabildiğini de öğrendim.Güne iyi başlamanın cezası mıydı şimdi bu?Mesaj hiç tahmin etmediğim ve etmek de istemediğim birindendi.İrem'den...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serçe Parmak Sözü
Novela Juvenil"Sana inanmıyorum Ares." "Söz veriyorum." Alışık olduğum o gamzeler yanağında yavaşça belirirken dudakları üste doğru kıvrıldı ve serçe parmağını uzattı: "Serçe parmak sözü mü?" "Serçe parmak sözü." Çocukluğunuzda hiç tutamadığınız sözler verdi...