33.Bölüm

11K 852 48
                                    

İyi akşamlar ve keyifli okumalar. ❤️

****

Efran düşündüğü gibi hasta olmuştu. Bazen böyle güçsüz olduğu için kendisine çok kızıyordu. Ne zaman üzülse ya da şiddetli bir korkma yaşasa hemen yatağa düşüyordu. Yine öyle olmuş ateşler içinde üç gün boyunca yatağında yatmıştı. Eniştesi köyün tek doktorunu hemen çağırıp müdahale etmesini sağlasa da Efran üzüldüğü zaman kendisini içine kapattığı için ilaçlar sadece ateşini düşürmüştü. Bu süreçte teyzesi etrafında seferber olurken bir yandan da endişeyle söylenmişti.

Şimdi de o anlardan birindeydi.

“Neye bu kadar üzüldün sen? Ben anlamıyorum ki. Değer mi hiç?”

Efran ağırlaşan başını zorlukla odasını toplayan teyzesine baktı. Bir şeyler bilip bilmediğini düşündü ama sonra bu durum çok saçma geldi. Kimseye bir şey anlatmamıştı ki. Yine de teyzesinin her iki lafından birinde garip bir ifade vardı. Efran onun bir şeyler söylemek istediğini zannediyor ama sonra vazgeçtiğini düşünüyordu. Teyzesi, anne yarısı onun kötülüğünü istemezdi. Sağlığı için sandviç yemesine bile izin vermeyen kadın onun için neler yapmazdı. Gülümsedi Efran, bugün kendisini daha iyi hissediyordu.

“Teyze bırak onları ben şimdi kalkar yaparım.”

Sözleri üzerine teyzesi ona ters bir bakış attı. “Yat yerine sen. Kalktığını görmeyeyim sakın! Daha kendini toparlamadın.”

Efran sesini çıkarmadığı gibi teyzesinin de kendisinden bir tepki beklediğini fark etmedi. Hatun Hanım Yılmaz’ın anlattıklarından dolayı yeğeninin üstüne gitmiyordu ama üzülmesine de engel olamıyordu. Gözünden sakındığı kızının başına neler gelmişti öyle? Kendiler dâhil herkes nasıl da üzmüştü onu? Bu hatayı nasıl yapabildiler? Efran’a da çok kızıyordu kaçtığı için ancak ona bir şey olacak korkusu her şeyi unutturuyordu ona. Derin bir iç çekti.

“Ben sana çorbanı hazırlayayım,” diyerek gözünde yaş odadan çıktı. Kardeşinin tek yadigârı kendi kızı gibi büyüttüğü yeğenini eski haline getirmek için her şeyi yapacaktı.

***

Aradan günler geçmiş, Efran iyileşmişti. Yılmaz eskisi gibi ona takılıyor sinir ediyor, yine dışarı çıkmasına çok izin vermiyordu. Eniştesi Süleyman Bey devreye giriyor yaşlı adam nazlı kızına kıyamıyordu. Zaten Efran’ın iki üç ev ilerisindeki dut ağacına gittiğini hepsi biliyordu. En fazla ailesinin mezarına kadar uzaklaşırdı. Köyde ona zarar verecek kimse de yoktu.
Ferit’ten kimse şikâyetçi olmamıştı ama hakkında yine de dava açılmıştı. Çünkü işin içinde polis de dâhil olmuştu. Ferit’in yaşlı babaannesi dışında babası ve kız kardeşi vardı. Bu yüzden o aileden Efran’a zarar gelmeyeceğini biliyordu eniştesi.

***

Efran dut ağacından elinde bir avuç dut ile inmiş, ağaçta iken salladığı dutları toplamayı da sonraya bırakıp ağacın dibine oturmuştu. Yine düşüncelere dalmış Gökhan’ı düşünüyordu. Şimdi neler yaptığını, eve geç gelip gelmediğini ya da hayatında başka biri olup olmadığını… Bu düşünce canını acıtınca düşünceleri yön değiştirip ailesine kaydı. Garip bir şekilde hiç biri bir şey sormuyordu. Bu durumdan memnun olsa da ailesini tanıyordu. Hiç biri bir şey sormadan duramazdı. Neler olduğunu merak ediyordu. Yine de bu konu hariç hepsi eskisi gibiydi. Hatta daha iyilerdi. Bu da ona yetiyordu.

“Efran!”

Gelen gür sese gözlerini devirdi ve dönüp bakmadan dutlarını yemeye devam etti. Ardından bezgin bir tonda “Eniştem izin verdi abi,” demekle yetindi.

Yılmaz sıkıntıyla bir nefes alıp Efran’ın yanına oturarak avucundan birkaç tane dut aldı. “Biliyorum.”

Efran bakışlarını kuzenine çevirdi. “Niye geldin o zaman? Çalışıyor olman gerekirdi.”

Yılmaz kendi tarla ve bahçelerinde çalışıp, mevsime göre ektikleri sebze ve meyveleri merkezdeki pazarda kurdukları tezgâhta satardı. Çok iyi gelir elde etseler de Yılmaz hep başka bir iş daha yapmak isterdi. Ancak köyde yapacağı başka bir iş yoktu ve ailenin tek oğlu olunca onları bırakıp şehre gitmek içine sinmiyordu.

“Seyfi amca geldi. Belki birkaç kıyafet almak istersin diye düşündüm. Yeni elbiseler getirmiş.”

Efran’ın gözleri neşeyle parladı. “Sen alacaksın ama?”

Yılmaz güldü. “Sanki her zaman babam alıyor da.”

Efran ağzına bir dut daha attı. “En son sen almıştın ama ondan önce eniştem almıştı.”

Yılmaz başını salladı. “Doğru.”

“Teyzemden ikramiye aldığını duydum. O zaman bana iki tane elbise alır mısın?”

Yılmaz kuzeninin bu masumluğuna gülümsedi. Her zaman yaptığı tek hesap elbise oluyordu. Ya da en fazla teyzesiyle sandviç pazarlığı yapıyordu. Gerçi, hala teyzesini ikna edememişti. Yılmaz bu muhabbete çok gülüyordu.

“Haftaya seninle merkeze gidip şu açık öğretim işini halledeceğiz.”

Efran’ın heyecanı büyüdü. “Gerçekten mi? Ne zaman?”

“Haftaya bir gün gideriz işte,” diyerek geçiştirdi.
 
“Beni kandırmıyorsun değil mi?”

Yılmaz kaşlarını çatıp ters ters baktı. “Ne zaman sana yalan söyledim?”

Efran’ın yüzü mahcup bir hal aldı. “Haklısın. Özür dilerim.”

Yılmaz çokta önemsemedi. “Hadi kalk bakalım. Seyfi amcayı daha fazla bekletmeyelim,” diyerek ayağa kalktı ve elini Efran’a uzattı.

Efran ayağa kalkıp hüzünle yerdeki dutları topladı. Her dut topladığında aklına Gökhan geliyor ve belki gelir onu görür diye umut ediyordu. Anlaşılan boşuna ümitleniyordu. Kimsenin gelip gideceği yoktu.

***

Yılmaz, Efran’ın istediği elbiselerini almış, ardından gelen telefonla hemen evden çıkmış, Efran ona sorduğunda bunun Ferit ile ilgili olduğunu söylemişti. Efran’ın yüzü düşünce endişeleneceği bir şey olmadığını da eklemişti.

Şimdi Efran odasında oturmuş düşünüyordu. Teyzesi ile birlikte az önce bahçeden topladıkları patlıcanla yemek yapmış, mutfağı temizlemişti. Artık bütün gün işi yoktu. Elindeki iki üç kitabı da defalarca okumuştu. Bu yüzden ona düşünmekten başka çare kalmıyordu. Ve düşüncelerini yine Gökhan kapsıyordu. Hala gelmediğine inanamıyordu. Aslında böylece gitmesine izin verdiğine daha çok şaşırıyordu. Beraber yüzük bakmışlardı, ailesi ile tanışmaya gelecekti, sevdiğini sanıyordu. Şimdi neden böyle yapmıştı ki? Kalbindeki sancı dinmiyor, aklı bir an bile Gökhan’dan uzaklaşmıyordu. Bu böylemi devam edecekti? Aşka düşen biri bir daha düzelemez, eski yaşantısına dönemez miydi? Bu çok acı veren bir şeydi. Acaba âşık olmak insanların ellerinde olsa yine de âşık olurlar mıydı?

Efran buruk bir şekilde gülümsedi. Kendisi olurdu. Gökhan’ı tanımak onu sevmek, yakınında olmak Efran’ı mutlu etmişti. Bu düşüncede çokta akıllı olmadığını bu acıyı hak ettiğini gösteriyordu. Birden gülümsemesi silindi. Yeniden karamsarlık içini kapladı. Unutması lazımdı. Artık beklememeliydi. Oturduğu yatakta uzanıp yüzünü yastığa gömdü ve içinden Gökhan için bir dua yolladı.

‘Umarım o adam yakalanır ve Gökhan huzurla yaşar.’

***

Bana ulaşabileceğiniz adresler,

Facebook - NevraMutlu Karataş

İnstagram - Nevra_Karatas

ATEŞTEN GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin