40.Bölüm

10.9K 789 50
                                    

Mutlu bir hafta dilerim. 

Daha önce söylediğim gibi yorumlarınızı görüyorum ama size bölüm yazmak için cevap veremiyorum. Şunu bilmelisiniz ki o güzel düşünceleriniz beni çok mutlu ediyor. Çok seviliyorsunuz. 

Herkese keyifli okumalar dilerim.


****


Efran elindeki kahveyi yudumlarken yemek için neden beklediklerini sonunda anlamıştı. Şenay ona sürpriz yapmış Gökhan'ı çağırmıştı.

Kahveyi masaya bırakıp ayağa kalktı. Yüzünde kocaman büyük bir gülümseme vardı. Teyzesinin orada olmasını unuttu ve koşarak kendisine doğru gelen Gökhan'ın boynuna sarıldı. Bugün içindeki sevinç dışına taşıyor doya doya gülümsemesini sağlıyordu. Gökhan'ı boğacak gibi sıkı sıkı sardığında aynı karşılığı da ondan aldı. Gökhan'ın kollarında hissettiği güven, mutluluk bu hayatta yaşadığı hiçbir şeye benzemiyordu. Kokusunu aldığında midesinde uçuşan kelebeklerle birlikte sadece onunla olmak, şu anda hissettiği gibi etrafında kimse olmadan sadece onunla konuşup oturmak istiyordu. Geçen günlerde onu çok özlemişti. Ondan çok uzak kalmış acı çekmişti. Şimdi azıcıkta olsa ayrı kalmak onu üzüyor, korkutuyordu. Bu duygular onun için yeniydi.

Yılmaz'ın öksürmesiyle onunda orada olduğunu çok sonra fark etti. Hiç istemeye istemeye geri çekilirken Gökhan'ın kulağına kendisinin bile şaşırdığı bir heyecanla ağzından çıkan sözleri fısıldadı. "Seni çok özledim." Gökhan'ın gözlerinde yanan pırıltıyı görmeden yerine oturdu. Teyzesine ya da bir başkasına bakamıyordu. Baksaydı hepsinin yüzündeki mutlu ifadeyi yakalayabilirdi.

"E, hadi yemeğe gidelim," diyen Şenay çoktan nişanlısının yanında yerini almıştı.

"Aslında beni eve bıraksanız, ben diğer işlerimi halledeyim," diyen Hatun Hanım, Şenay'ın da yanlarında olmasının rahatlığıyla oğluna döndü. "Hadi sen beni bırak oğlum." Sonra diğerlerine döndü. "Sizde çok geç kalmayın, Şenay kızım ailen merak eder," dedikten sonra birkaç direktif daha verdikten oğluyla birlikte çıkışa doğru yöneldi.

Gökhan'ın "Neler yaptın?" diye sormasıyla birlikte Efran bakışlarını teyzesinin arkasından çekip gülümseyerek Gökhan'a baktı. Ardından heyecanla anlatmaya koyuldu.

"Çok beğendiğim bir elbise aldık. Hem pembe hem de prenses gibi. Tam hayal ettiğim gibi oldu. Altına da ayakkabımı pembe aldık. Çok güzel oldum. Kendimi çok beğendim. Saçlarımı açık bırakacağım ve prenses tacı takacağım. Fotoğrafta çekiliriz değil mi?"

Gökhan "Çekiliriz," derken Tamer ve Şenay yanlarından kısa süreliğine ayrılmışlardı.

"Şenay birde çok güzel bir şarkı seçti. İlk dansımız için..." derken Gökhan'ın kaş çatması ile durdu. "Dans etmeyecek miyiz yoksa? İstemiyor musun?"

Gökhan'ın gözlerinin içine bakmasını yanlış yorumlayıp gülümsemeye çalıştı. "Sorun değil. Etmeyiz bizde-" diye devam ederken bu sefer onu susturan Gökhan oldu. Dudaklarında hissettiği parmaklar ile donup kaldı.

"Dans edeceğiz. Sen nasıl mutlu olacaksan ama bana bir şeyi söylemekten çekinmeyeceksin! Unutma senin için artık sadece ben varım!"

Gökhan'ın sözleri bitince Efran gülümseyerek ona sarıldı. "Ben çok mutluyum. Ayrıca hiç çekinmiyorum," diyerek farkında olmadan yalan söyledi. Gökhan'ın daha sıkı sarılmasıyla mutluluğu arttı. "İki gün sonra nişan bitince artık daha çok beraber olacağız," dediğinde Gökhan'ın aklında dönenlerden habersiz birkaç saat sonra gerçekleşecek olan bir dilekte bulundu. "Keşke öncesinde seninle yalnız kalsak, ben sanki sana soracağım çok soru varmış gibi hissediyorum ama kalabalık olunca unutuyorum. Sonra da aklımın dolu olduğunu hissediyorum."

ATEŞTEN GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin