Maske

1.3K 49 2
                                        

Merve gözlerini sildi ve konuştu;

Mert...

Gerisi gelmeden bayılmıştı bile.

Herkes yerinden kalkıp buraya koştu. Ömer ve Emir onu içeri taşıdılar. Elif ve Müleyke ağlıyor, küçük Merve onları sakinleştirmeye çalışıyordu. Ceren ve bende kolonya, su, yastık falan getirmiştik.

Allahtan Ömer buradaydı. Merve'yi hastaneye kaldırmaya gerek kalmadan uyanmıştı. Hepimiz ona bakıyor ve açıklama bekliyorduk. Merve bir süre konuşmadan bakınca çocuklar evlerine gitti.

Herkes dağıldıktan sonra Merve'yi hava alması için bahçeye çıkardık. Hala ilk geldiği gibi yüzü solgundu ve bir şey yememişti.

Zülal: Anlatmak ister misin Mervecim?

Elif: Hem bak bende çorba yaptım sıcacık hem ye hem anlat.

Merve kafasını sallayarak çorbasından bir kaşık aldı. Hala gözleri yaşlıydı ve şaşkın bir şekilde onu izliyorduk.Çorbadan birkaç kaşık aldıktan sonra söze atıldı;

"Hastaneye gitmiştim. Mert için" tekrar gözlerinden yaşlar gelmeye başladı ve çorbasından bir kaşık alıp devam etti;

"Mert'in iyi olması için gitmiştim ama annesi geldi. Kapıda. Önüme geçti." Merve daha da şiddetli ağlamaya başladı. Sakinleştirmek için hepimiz ona sarıldık. Zülal elindeki kaşığı aldı ve çorbayı ona yedirmeye başladı.

"Dedi ki 'Mert'e zarar veriyorsun artık git!' herkesin içinde bağırdı. Ne yapacağımı bilemedim ben Mert'e zarar vermedimki. Ben nasıl kıyarım Mert'e ?"

Merve hıçkırıklarla ağlamaya başladığında hepimiz ona sarıldık.Uzun ama sessiz bir sarılmaydı bu. Sadece gözlerden damlayan göz yaşlarının sesi vardı. Merve'nin bu durumu hepimizi yaralıyordu. Birden Elif ayağa kalktı.

"Ya o kadın kim benim arkadaşıma git diyebiliyor ya! Valla yarın gideceğim o hastaneye o olacak!"

Elif böyle çıkışınca Ceren hemen sakinleştirdi. Bu sefer Ceren bile Elif'i sakinleştiriyordu.

O gece bir daha konuşmadan herkes yatağa atmıştı kendini. Bir türlü uyuyamıyordum bu yüzden bahçeye çıkmaya karar verdim. Kesinlikle yeni kitaplar almam gerekliydi. Yoksa bu zaman böyle geçmez diye düşünerek mutfağa geçtim.

Yarın okul olmasına ve uyumak istememe rağmen kendime bir çay demledim ve bahçeye çıktım.

Etrafımı inceliyordum. Sokak karanlıktı ve kaldırımlar boştu. Kulaklığımı takıp Necip Fazıl'ın Kaldırımlar şiirini dinlemeye başladım. Şiir dinletisi yapan blogları hep takip ederdim.

Gözlerimi kaldırımdan ayırıp birazda evlere baktım. Hiçbirinde ışıklar yanmıyordu. Artık bende uyumalıyım diye düşündüm çayımdan son yudumu alarak. Tam kalkarken bir anda telefonum titredi. Mesaj kayıtlı olmayan bir numaradandı.

Kimden:

*Bu saatte rahatsız ettim ama dışarısı soğuk artık içeri girmelisin. Umarım yarın kütüphaneye gelirsin. - Sefa *

Gözlerim kocaman açılmış şekilde içeriye girdim. Adeta kaçtımda diyebiliriz. Sefa'nın burada ne işi vardı? Burada oturuyorsa kalpten giderdim herhalde.

Hemen kendimi yatağa attım ve mesajı cevap vermeden sildim. Numarayı kaydetmeyi ise unutmamıştım.

************

Ertesi gün herkesin hafta başı telaşı vardı. Merve ise tekrar Mert'in yanına gitmeyi düşünmüyordu. Bir müddet yataktan çıkmamıştı fakat şimdi gayet iyiye benziyordu. Ah nasıl iyi olsun bu kız.

Bugün Beyza dönüyordu ve evde tatlı bir telaş hakimdi. Ben ve Merve'nin dersi olmadığından evde kalmıştık. Diğer Merve'de uyuyordu. Malum kız kötü durumda. Merve ben temizliğe atıldık. Hayatımda nadir temizlik yapışlarımdandı.

Biz temizliğe dalmışken Merve'nin telefonu çaldı.

"Alo, alo, alo, alo kimsiniz?"

Merve sıralıyordu ama cevap yoktu. Sonra sinirle telefonu kapattı. Bilinmeyen bir numaraydı herhalde.

Akşam herkes eve geldiğinde tek eksik Beyza'ydı. Beyza gelmeden Elif'e istediği yemekleri ve bu gece kız kıza dedikodu yapmak istediğini belirtmişti.

Hepimiz o havadaydık zaten. Şöyle bir kızlara bakıyordumda tamamen mutlu olan biri yok gibiydi. Bugün ortak bir sirkeci dükkanı açmış gibiydik.

Beyza kapıdan girdiğinde büyük bir cümbüş olmuştu. Hasret diye buna derim işte ben! Sevgilide neymiş? Bunu düşünürken aklıma Sefa geldiği için kendime kızarak masaya oturdum.

Beyza sabırsızlıkla söze atıldı;

"Şimdi ben yokken neler oldu anlatıyorsunuz sırayla herkes hemen!"

Beyza'nın bu haline gülsemde Sefa'nın attığı mesajı anlattım bir çırpıda.

Zülal: Bizde Ömerle biraz atıştık annesi bayramda onların yanına gelmemizi istemiş. Ben burada iş güçten kendi ailemi zor görüyorum.

Merve: Mert diyorum sadece.

Merve'ye herkes sadece kafa salladı. Beyza ile tekrar kucaklaştılar.

Ceren: Maçtan beri Cenk'e tripliyim. Ama CL başlıyor tüm maçlara götürüp kendisini affettirebilir. Evet bu fikri ona ben verdim.

Elif: Bizde Olcay ile tartıştık. Neymiş asistanıyla iş gezisi. O kızıda sevmiyorum Felaye mi Feriştah mı ne Allah Allah ya.

Elif'e hepimiz kahkahalarla gülmüştük. Kıskançlığı yaşıyordu kız.

Küçük Merve: Bizde Emirle tartıştık. Tamam İstanbulda oturuyok ama Angara kızına yamuk yapmayacak. Kıskançlıklarıma kızıyor yine işte.

Müleyke: Biz Özgürle ayrıldık.

Herkesin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Beyza hemen sordu;

"Neden lan?"

"Uyumsuzmuşuz. Benim okulum 6 yılmış. Okul bu kadar yoğunsa doktorluk işi dahada yoğun olurmuş. Birbirimizi göremiyormuşuz falan zırvaladı bende dinlemeden kalktım geldim."

Diye cevap verdi Müleyke. Umursamaz gibiydi ama kim bilir ne yangınlar vardır içinde.

"Olsun be benim gibi bir arkadaşa sahipsiniz." Diyerek Beyza hepimizi kucakladı. Her şeye rağmen gülüyorduk. Evet iyiki Beyza'ya sahiptik. İyiki beraberdik.

"Neyse şimdi ben size bomba haberi vereceğim. Karşınızda karşı komşunuz duruyor" dedi Beyza heyecanla.

"Biliyoruz yani karşı komşu karşıda durur adı üstünde karşı komşu" dememle Beyza'nın kafama geçirmesi bir olmuştu.

Mutluluğun doruklarında saçma sapan dans edip hayvan gibi yemiştik o gece. Tabi yine gürültünün dibine vurmuştuk ama Teslime Cadısı tatildeydi Allahtan.

Beyza kaçırdığı için evlenme teklifini taklit ettiriyordu. Ben Ömer'i oynuyordum. Ceren ise koltuğun tepesinden başımıza marul atıyordu. Evet güle en cok benzeyen marul vardı evde.

"Daha duygulu yaşayın bu anı yaşayın" diye hem gülüyor hemde direktif veriyordu Beyza.

Birden kapı çaldı. Güneş neredeyse doğacaktı bu saatte kim olabilir diye düşündüm. Bir süre birbirimize baktık ve küçük Merve kapıya doğru ilerledi.

Tekrar dışarıya baktım. Güneş doğuyordu. Yarın okul,iş birsürü koşuşturmaca vardı. Ama hala ayaktaydık. Her zorluğun karşısında olduğumuz gibi.

Kapıdan çığlık sesi geldiğinde hepimiz oraya doğru koştuk. Umarım ayakta kalabiliriz. 🙏

UMARIM BEĞENİRSİNİZ. Yazım hatası olabilir telefondan yazıyorum :(

Kilometrelere RağmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin