-Merve-
Yaklaşık 2 gündür Mert'ı aramıştım ama hiçbir yerde yoktu. Ama pes etmeyecektim belki de zamanlama hatası yapıyordum. Bu yüzden resimlerini bastırıp kayıp ilanlarını her yere astım. Burada iletişimim çok kolaydı. Turistik yer olduğu için ingilizce bilen oldukça fazlaydı.
Deli gibi gezip bir sonuca varamadığım bir günün daha sonunda umutsuzca sahile ayak bastım. Beyza'yı arayıp durum bildirimimi yapmak için arama tuşuna bastım. Zaten zar zor göndermişlerdi beni sürekli rapor ediyordum.
"Alo Beyza"
"Merve, haber var mı?"
"Yok arıyorum."
"Merve yok işte bırak."
Sahiden bırakmalı mıydım? Mert'in yok olma fikri bile gözümden yaş gelmesine yetmişti. Zaten hamileydim, iyice duygusallaşmıştım.
"Bırakmayacağım Beyza. Mert'in bana ihtiyacı var, benimde ona. Şimdi kapatıyorum şarjım bitiyor otele gidince ararım."
"Peki canım baybay."
Telefonu çantama atıp sahilde yürümeye devam ettim. Saat gecenin bilmem kaçı olmasına rağmen herkes dışarıdaydı. Sahildeki kalabalıktan arınıp kayalıkların önünden yürümeye başladım. Birden mağaraya benzer bir şey çıktı önüme. Bir umutla taştan yapılma kapıyı ittirmeye çalıştım. Ama çok çok ağırdı. Bunu açmanın başka bir yolu olmalıyd. Tek çare itmek olduğu için itmeye devam ettim.
Yaklaşık yarım saat geçmişti ve ben hala itiyordum ama nafile. Taş 1 cm bile oynamamıştı ve sancılarım başlamıştı. Kendimi çok zorluyordum ama ya Mert içerideyse? Onu burada bırakmaya dayanamazdım. Daha da hızlı kapıya bastırdığımda ağzımdan bir çığlık koptu. Aynı anda sancının verdiği acıyla da inleyip yere düştüm. Ellerime gelen kanla ağlamaya başladığımda birden kapı açıldı.
"Mert..."
Üstsüz Mert ve arkasında sadece iç çamaşırlarıyla duran kadın bana şaşkınca bakıyorlardı.
- Zülal -
Muazzam geceden iki gün geçmişti ve Arda ile deli gibi eğleniyorduk. Onu adam akıllı tanımaya başlıyordum. Babasının şirketinde veliaht gibi bir şeydi. Genelde dizi ve filmlerde zengin çocuk babasının şirketinde çalışmayı reddeder ama Arda gayette hoşnuttu. Elindekileri seviyordu. Tabiki beni de.
İşten çıktığımda beni annesiyle tanıştırmaya götürecekti. Çok heyecanlıydım. Daha çok yeniydi ama Arda beni annesine götürmeyi neden çok istedi bilmiyorum.
Son hastamıda uğurladıktan sonra memnuniyetle kıyafetlerimi değiştiriyordum. Mesleğimi ve insanları iyileştirmeyi seviyordum. Odamın şahsi banyosunda üzerimi giyindim ve saçımı ellerimle düzelttim. Sadece rimel sürerek gözlerimin yeşilini ortaya çıkararak aynada gülümsedim. Hazırdım.
Aşağı indiğimde Arda çoktan gelmişti. Arabaya bindiğimde birbirimize gülümsedik ve yol boyunca hiç konuşmadık. Sanırım ikimizde anın tadını çıkarıyorduk.
Kocaman ve harika bahçesi olan bir eve geldik.
"Keşke babanda gelseydi." Dediğimde Arda suratını devirdi.
"Babam bu eve gelemez Zülal. Onlar artık evli değiller." Özür dileyen bakışlarla ona bakıp başımı eğdim.
"Girelim mi artık?" Diye gülümsediğinde ona eşlik ettim.
Evin içi kapkaranlıktı. Sanki hasta evi gibiydi. Yas evi, hüzün evi vb...
Annesi yukarıda olmalıydı. Hızla merdivenden çıkan Arda'yı takip ettim. Annesinin bizi karşılamaması sinirimi bozmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilometrelere Rağmen
Chick-LitBir dostluk hikayesi. Çalkantılı dostluklar, aşklar ve kırıklar. (Gerçek hayattan kurgulanmıştır.)