24.Bölüm -Sence sadece arkadaş mıyız?-

21.9K 609 275
                                    

Bu bölüm gecikti gibi sankii. Neyse, umarım beğenirsiniz. Bu arada hikayeye profil resmi yapmak isterseniz memnuniyetle kabul ederim yanii! :D Neyse, keyifli okumalar.^^

Jane'den kaçıp bir yerde soluklanırken yüzümdeki aptal gülümsemeye durduramıyorum. Ahahaha. O anki yüz ifadesini görmek için para verirdim ! Ya da vermezdim. Zaten cebimde 10 tl parayla geziniyorum. Birde babamız Mehmet Varol olcak ! Aslında hakkını yemeyelim adamın. Bana sınırsız kart vermeyi teklif etti ama malesef ki ben son derece mükemmel mütevazılığım -birazda annemin kötü bakışları- sayesinde reddetmek zorunda kaldım! 

Annemden zaten 2 lira zor kapıyorum onu boşverin. Öz babam Cihan Güzel? Ona da zaten bi hafta sonları gidiyorum. Takılıyoruz falan. Para vermiyor ama ne istersem alıyor yanii! Ama para istiyom ben. Burada hangi para geçiyordu ya? En iyisi Arapya ! Yani şey, Sudi Arabistan ! Mesela sen 500 türk lirası veriyorsun , 1000 Arap parası alıyorsun. Oh mis!

Ama bu Amerikan paraları öyle mii? Allah'ın gevurları 200 lira alıyor 150 veriyor. Terbiyesizler,insafsızlar! Kazıklanıyoruz haberimiz yok.

Aslında kazıklandığımızdan haberimiz var. Haberimiz olduğu halde kazıklanıyoruz. Neyse en iyisi ben susayım. Hesap kitap işleriyle aram iyi değil. Zaten Türkiye'yi arayacak param yok. Anneme de yine kampa gidiyoruz dedim. Tabi kadın kocasıyla yalnız kalcak ya hemen kabul etti çakal. Ama Aksel var. Aaa, Aksel. Ah canım ya. Benle uğraşmayı özlemiştir. Şimdi çıkıp gelse. . .Ay çok tövbe ! Allah korusun valla aa. 

"Eee önce nereye gitmek istersiniz?" diye soruyor Melis. 

"Yemek !" diyor Can nefeslerinin arasından. Öne eğilip ağzını garip şekle sokarak derin nefesler veriyor. "Yemek yiyelim!"

"Bence de." diye onaylıyorum Can'ı.

"Tamam şurda mc donalds var oraya gidelim." derken yürümeye başlıyor Kerem. Melis'te arkasından giderken kollarımı Can'ın kol altlarına geçirip kaldırmaya çalışıyorum.

"Zeyneeapğ. Ölü-yom !"

"10 metre koştuk en fazla Can ya."

"A-ma  .. Ben koşucu muyum lan !" derken sonunda kendini toparlıyor. 

"Ne yapalım ya hadi yürü."

Orası çok uzak olmadığından 2 dakika sonra varıyoruz. Maşallah hayvan kadar "M" yazısını yapıştırmışlar oraya görmemek mümkün değil!

Önünde öylece mal mal dikildiğim için arkadan biri sertçe çarpıyor. Arkama döndüğüm yakışıklı- aşırı yakışıklı- çok çok yakışıklı bir çocuğun bana baktığını görüyorum. 

Burada tipsiz çocuk yok mu allasen?

"I'm sorry." diyor elini saçlarından geçirirken. Bunu anladım yanii!

"It's okay." (Sorun değil.)

"'I didn't see you, really sorry." (Seni göremedim gerçekten üzgünüm."

"No matter." (Önemi yok ..)

Çocuk bana gülerek bakarken beni süzüyor. Bende bu müddetçe onu süzüyorum. Her gün böyle yakışıklı çocuk görmüyoruz! Gözümüz doysun.

 "        Are you American?" (Amerikan mısın?)

"Ah, no." Evet yabancılar böyle konuşuyor, hep bir yabancıyla böyle konuşmak istemişimdir. "I'm coming from Turkey. I'm Turkish." (Türkiye'den geliyorum. Türk'üm.)

"Did you come here for the trip?"( Gezi için mi buraya geldin?)

Şimdi 'Aslında benim Kerem diye bir arkadaşım -arkadaş demek ne kadar doğru bilmiyorum- var, onun kalbini kırdım. O burda yaşıyor. Tam dönerken uçağına atladım.' diyemeyeceğim için. "Yes." demekle yetiniyorum.

Anlaştık?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin