0.6

1.2K 127 45
                                    

Piknik alanına yaklaştığımızda herkes bir parça eşya almıştı ve yürümeye başlamıştık. Çünkü yolun devamında araba yolu yoktu.

Ayrıca şunu da ekliyorum ben birşey taşımıyorum. Ee Atlas ve Okyanus bey o kasları boş yere yapmadı değil mi?

Bana verilen eşyaların yarısını Atlas'a, diğer yarısını da Okyanus'a kakalamıştım.

Ama hiçte taşırken zorlanır gibi bir halleri yoktu. O nedenle çok da umursamadım ve usul usul Atlas'ın yanından yürümeye başladım. Diğer yanımda da Okyanus vardı.

Bu nedenle Atlas'ın yanında değil de onun yanında yürüyorum sanıyordu ve umursamıyordu.

O sırada arkamdan gelen kız kıkırtılarına kulak kesildim.

"Ya kızım bu çocuk bu köye fazla değil miğğ?"

"Ay kızım bence değ! Yani zaten Okyanus'u görünce her gün bir kriz geçiriyoduğm da bu da fazlağ olduğ! İkisi ortalığı yakar kavurur!"

Bunlar kaşar Mısra ve Hayal'di. Bu köyde doğup büyümelerine rapten ortaokul ve liseyi dışarıda okudukları için gözleri açılmıştı ve Trabzon'da gittikleri önceki okullarında da şimdiki okullarında da isimleri kaşara çıkmıştı.

Bir an duraksadım ve arkama baktım. Onların da Atlas ve Okyanus'u izleyerek konuştuklarını farkedince deliye döndüm.

O sırada piknik alanına geldiğimizi farkettim ve Okyanus'un kulağına eğilip fısıldadım.

"Abilerin en balı! Sen onları yerleştire dur ben de şu Mısra ve Hayal'in icabına bakıp geleyim."

Okyanus soran gözlerle bana baktı. Ben de ne olduğunu anlamadığını varsayarak konuştum.

"Şimdi gülüm, bu şıllıklar piknik alanına gelene kadar seni kestiler ve 'Yönö zötön Ökyönös'ö göröncö hör gön köröz göçöröyödöm dö bö dö fözlö öldöğ' (Yazarınız burada kaşar Mısra ve Hayal'in konuşmalarındaki son cümleye vurgu yaptı dşskdldşs) dediler şu Atlas dangozunu ima ederek!"

Abim gözlerini devirerek konuşmamı böldü.

"Güzelliğim benim boşver onları. Biliyoruz zaten ne halt olduklarını normal değil mi?"

"Ya abi! Bak sana nadir anlarda abi derim biliyorsun! Bırak da halledeyim işte!"

Ardından ona gözlerimi kısarak baktım ve devam ettim.

"Hem eğer şu an yapmak istediğim şeye izin vermezsen Güneş'i arar ve seni kesen kızları dövmeme izin vermediğini aksine bu durumdan hoşlandığını söylerim! Yaparım bilirsin!" dedim ve göz kırptım.

"Git! Git amına koyayım git! Ne halin varsa gör de benim gün ışığımı bulaştırma!"

Zafer kazanmış gibi sırıttım ve bir ağacın dibinde oturmuş olan kaşarlara avına odaklanmış aslan gibi iştahla bakmaya başladım.

Ardından bir kaç adımda yanlarına ulaştım.

"Naber kaşarcıklar?" diyerek ufak bir kahkaha attım. Mısra hemen atladı.

"Nefes abla, ne biçim konuşuyorsun? Lütfen düzgün konuşur musun?"

"Ne o Mısra! Yol boyunca benim Okyanus'um ve Atlas'ımı kesip durdunuz! Yetmezmiş gibi birde onlar hakkında neler konuştunuz?! Onlar benden de büyükler ve abi olmuyorlar da ben abla mı oluyorum!?"

Hayal gözlerini kısmış beni izlerken ikisinin de saçlarından tuttum ve biraz aşağı çektim.

"Bana bakın şıllıklar! Bir daha o ikisi hakkında ağzınızdan tek bir kelime dahi çıkarsa," dedim ve duraksayıp ikisinin başını birbirine çarpıp konuşmama devam ettim. "Bu yaptığımdan kat be kat fazlasını yaparım, ki ikiniz de biliyorsunuz lisedeyken neler yaptığımı!"

Baldan Tatlım (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin