Bu bölümü artık Taekook'un aşkını daha fazla uzatamayacağım için Taehyung'un ağzından yazmaya karar verdim. Yazar bakış açısıyla ne kadar istesekte duygular tam anlamıyla geçemeyebiliyor. İlerleyen bölümlerde bir adet de Jungkook'un ağzından yazabilirim.Umarım beğenirsiniz.
Sevgiler....
Yazar.-Taehyung-
Tam karşımdaydı.
Ondan ne kadar kaçmaya çalıştıysam da, beni çekimine kaptırıp hayatının içine bir şekilde dahil etmeyi başarmıştı ve işte; tam karşımdaydı. Kirpikleri huzurla kapanmış göz kapaklarını süslerken, usulca soluklanan burnu ve kalemle çizilmiş dudakları günümü aydınlatıyordu ve böylesi bir manzaraya uyanmak içimde tarifsiz şeylerin kıpırdanmasına yol açıyordu.
Kendimi ilk keşfedişim değildi fakat kalbime bir sarmaşık gibi dolanan bu duygular ilkti. Jimin'in sevgisinden çok daha farklıydı ya da Yoongi hyungun. Böylesini ilk kez yaşıyordum ve sevmekle birlikte nefret de etmiştim bu histen. Çünkü amansız bir korku da bu duygularla birlikte yerleşmişti kalbime.
Ya giderse?
Gideceğinden bu kadar çok korkacak kadar de ara bağlanmıştım ben bu adama? Bana dokunmasına ne ara bu kadar muhtaç kalmıştım? Basit bir öpücüğün beni uykularımdan edecek kadar etkilemesine ne ara izin vermiştim?
Hepsinin cevabı tam karşımdaydı.
Onu daha ilk gördüğüm anda anlamıştım. Ne kadar inkar etsem de gerçek buydu. Gerçekten Yoongi hyungun dediği kadar kötü olabilir miydi? Bir çocuğa böylesine babalık yapan bir adam gerçekten, gerçekten kötü olabilir miydi? Bilemiyordum.
Onu tanımıyordum. Hem de hiç tanımıyordum ve birdenbire, öylece kabul etmiştim. Yine de aramızda santimler varken ve tatlı nefesi hala dudaklarımda misafir olurken, yıllardır yaşam sürdüğüm bu hayatta yaptığım en doğru şeymiş gibi hissetmeme engel olamıyordum. Parmaklarım usulca gitti siyah tutamlarına. Ordan sessizce kayarken tenine, sadece dokundum. Yeniden yanmıştı parmak uçlarım. Ateşin en saf halini ağırlıyordu sanki teninde ve canımı yakmıyordu. Aksine beni sarıp sarmalarken çok daha fazla yanmak istiyordum bu ateşte.
Hafifçe kıpırdandı. Uyanmasından korksam da çekemedim parmaklarımı. Teninindeki yumuşaklığı sevmiştim. Parmaklarımı yakan bu ateşi bağrıma basmıştım kendimden habersiz. Loş ışık yavaştan yerini gün aydınlığına bırakıyordu. Güneş hiç telaşı yokmuşçasına yükseliyordu en tepeye. Yeni bir günü bize hediye ediyordu. Ve görüyordum ki Jeon Jungkook sabahın en erken vakitlerinde çok daha sevilesi oluyordu. Bile isteye sokuldum göğsüne. Kolları varlığıma alışkındı sanki. Anında beni kabul ederken, kapadım gözlerimi. Kokusuna karıştım, ona karıştım. Derin rüyalara salınmak için kapadım gözlerimi. Uyandığımda bunun bir rüya olmasından korkarak kapadım.
***
"Ne yapıyorsun?" Jungkook uykudan henüz uyandığını belli eden melodik sesini bana sunduğunda, ben de ne yaptığımı düşünmüştüm. Bir yanıt bulamayınca aklıma ilk gelen şeyi mırıldandım.
"Sadece her şey yolundaymış gibi davranıyorum."
Evet, sanırım yaptığım buydu. Çünkü bakınca hiçbir mantıklı yanı yoktu. Ben mutfaktan ve mutfakla ilgili her şeyden nefret ederdim. Karnımı hep Jimin doyururdu. Benim kendi yaptıklarım bir elimin parmağını ancak geçerdi. Fakat şimdi Jeon Jungkook'un mutfağında, ona kahvaltı hazırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor of killer's | taekook
FanfictionHayatta herkes bir şeylere tutunmakla yükümlüydü; kimi sevgiye, kimi nefrete, kimi paraya, kimi güce... Tüm seçenekler uzayıp giderdi. Taehyung ise daha ilk seçenekten elenmişti. yoonmin namjin