Ep|29

6.1K 539 142
                                    





Dünya o kadar büyük ki;
Bir noktayım ortasında, ne yapsam.
Bazen de o kadar küçülüyor ki dünya;
Devrilecek sanıyorum , kımıldarsam.
Hayat o kadar uzun ki,
Öyle bitmez geliyor ki bir an...
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
Ne çıkar diyorum, bir hayattan.
Saadet o kadar lazım ki yaşayan;
Billahi can verir uğrunda insan.
Hem o kadar boş ki mesud olmak;
Gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından.
Özdemir Asaf



Derler ki, kolu kurtarmak için yaralı parmağı düşünmeden kesmek gerek. Aksi halde mikrop yayılır ve sana çok daha fazlasına mâl olur. Hayat her zaman seçimlerle doludur; iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış. Bir şekilde karar vererek adım attığımız yolda sonu görene değin ilerlememiz gerekir.

Taehyung şimdi sallanan sandalyesinde oturmuş karşısındaki ağaçlıkları izlerken çalan telefonunu duymazdan gelmeye çalışıyordu.

Jungkook'un yanından ayrıldıktan sonra otobüs terminaline gitmiş ve biletinin saati gelene kadar orada vakit öldürmüştü. Gittiği yer uzak değildi elbette, memleketiydi. Ona babasının babasından kalan bir diğer miras. Diğerlerinin aksine bu Taehyung için değerli bir mirastı çünkü aile yadigarıydı.

Yıllardan beri ne kendi ne de bir başkası ayak basmamıştı bu çiftlik evine. Şimdi içeriye adımladığında öylesine uzak gelmişti ki, ve öylesine yakın; bu çatışmaya içinde son verene dek verandadaki sandalyeye oturmuş sallanarak karşıyı izliyordu.

Saatler geçmişti. Hava kadarmış, yıldızlar belirmiş, etrafta ateş böceklerinin çıkardığı sesler ve içine dolan tanımsız huzur.

Bugün hiç yaşanmamış gibi sayıyordu.

Ta ki Yoongi bunu bölene dek.

Telefon ısrarla yeniden çaldığında elini uzatarak kulağına götürdü.

"Efendim hyung?"

"Tanrım, şükürler olsun ölmemişsin. Fakat fazla sevinme çünkü seni kendi ellerimle öldüreceğim."

Büyüğünün yüksek dozajlı sesi telefonu kulağından uzaklaştırmasına sebep olmuştu. Kıkırdamıştı. Yoongi yine bildiği Yoongi'ydi. Onu için endişelendiğini biliyordu fakat asıl mesele Jimin'in endişelenmiş olmasıydı. Şu an Yoongi'ye bir kedi gibi baktığının üzerine bahse girebilirdi ve muhtemelen bu kadar ısrarlı aramasının sebebi de yine oydu.

"Gülüyor musun sen? Velet, cidden canına mı susadın? Neden telefonlarına cevap vermiyorsun? Bu saate kadar nerdesin? Jimin'e akşam geleceğini söylemişsin. Saat gece yarısı!"

Derin bir nefes aldı ve "Deagu'dayım hyung." diye basitçe yanıtladı. Sorularının hepsine cevap verecek kadar gücü yoktu.

Karşı hattan bir süre ses gelmedi. Yoongi'nin düşüncelerini toplamaya çalıştığını ve bunu yaparken Jimin'e belli etmemek adına uğraştığını tahmin edebiliyordu.

Kapı kapanma sesi geldi arkadan ve nefesini tuttu.

"Taehyung... neden ordasın?"

Büyüğünün az önceki kükreyişlerinden eser kalmamıştı. Şimdi sesi oldukça endişeli geliyordu. Bunun için kendini berbat hissetmişti.

"Böyle olması gerekiyordu hyung. Uzaklaşmam lazımdı. Haber vermediğim için üzgünüm ama haber verseydim engel olacaktınız."

Sessizlik.

Yoongi cevap vermese de kabul ediyordu böyle olacağını.

"B-ben..." dedi güçlükle sözcüklerini toparlamaya çalışırken. "Ben iyi olduğunu sanıyordum. Taehyung ben bunu anlayamadım mı? Sana yeterince yardımcı olamadım mı?"

doctor of killer's | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin